Faiz oranı değişmedi
TCMB Para Politikası Kurulu, politika
faiz oranını beklentiler doğrultusunda yüzde 14 düzeyinde sabit tuttu.
Tüketici fiyat endeksinin yıllık
değişim oranının yüzde 19,25 olarak açıklandığı 2021 Eylül ayında Merkez
Bankası faiz indirimlerine başlamış ve Eylül-Aralık döneminde yüzde 19 olan
politika faizini toplamda 500 baz puan indirerek yüzde 14 seviyesine çekmişti. Enflasyon
ile faiz oranının yakın seviyelerde gerçekleştiği o dönem, politika faizi,
enflasyonla mücadelede etkin bir araç olarak görülüyor, yapılan açıklamalarda
da reel getiri vurgusu öne çıkıyordu. 2021 yılının son çeyreğinde artmaya
başlayan enflasyon oranı ile politika faizi arasındaki makas açıldıkça toplantı
metinlerinin içeriği de değişti ve çekirdek enflasyon, cari denge, jeopolitik
riskler, baz etkisi, liralaşma stratejisi, makroihtiyati politika seti kavramları
bu metinlere eklendi.
Ancak değişmeyen tek bir söylem vardı o
da enflasyondaki bu yüksek seyrin geçici olmasıydı, Nisan ayından itibaren de enflasyonun
düşeceği bekleniyordu. Bu tahminler yapılırken elbette Şubat ayı sonunda
başlayan ve hâlâ devam eden Ukrayna-Rusya arasında yaşanan sıcak çatışma hesapta
yoktu. Enerji fiyatlarının yükselmesine neden olan bu gelişmeye ilaveten diğer
ülkelerin faiz artış kararı alması da bu süreci olumsuz etkiledi.
Haziran ayı PPK toplantı metninde; ‘Etkisi artarak sürmekte olan jeopolitik riskler yılın ilk yarısında
olumsuz yönde gerçekleşmiş, dünyada iktisadi faaliyetin zayıflamasına sebep
olmuştur. Önümüzdeki döneme ilişkin küresel
büyüme tahminleri aşağı yönlü
güncellenmeye devam etmektedir.’ ifadesi
yer alıyor.
Bilindiği üzere yeni ekonomik
programda, yatırım, istihdam, üretim, ihracat temelli bir büyüme modeline
odaklanılmıştı. İhracatta ilk üç sırada Almanya, ABD ve Birleşik Krallık yer
alıyor. En son açıklanan PMI(satın alma yöneticileri endeksleri) verilerine göre;
Almanya’da imalat PMI 54,8’den 52’ye, Euro Bölgesi'nde imalat PMI 54,6'dan
52'ye, ABD'de imalat PMI ise Haziran ayında 4,6 puan azalarak 52,4'e geriledi.
Büyümenin öncü göstergelerinden biri
olan PMI verisindeki bu gerileme Türkiye’nin ihracatına da yansıyacaktır.
İkinci çeyrek büyüme rakamları henüz açıklanmasa da başta sanayi üretimi olmak
üzere öncü veriler büyümedeki güçlü seyrin devam ettiğini gösteriyor. Yılın
ikinci yarısında ise küresel çapta artan resesyon riski artıyor.
Bu beklentiye de metinde şu şekilde yer
verilmiş; ‘...Kapasite kullanım
seviyeleri ve diğer öncü göstergeler yılın
başındaki güçlü büyümenin dış
talebin de olumlu etkisiyle ikinci
çeyrekte sürdüğüne işaret
etmektedir. Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı
artarken, cari işlemler dengesinde turizm
kaynaklı iyileşmelerin yanında enerji
fiyatlarından kaynaklanan riskler devam
etmektedir.’
Dikkat çeken bir diğer söylem de şöyle
ifade edilmiş; ‘..Kurul, güçlendirdiği makroihtiyati politika setini kararlılıkla uygulayarak gerekmesi durumunda ilave tedbirleri
uygulamaya alacaktır. Değerlendirme süreçleri tamamlanan teminat ve likidite
politika adımları para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin
güçlendirilmesi için kullanılmaya devam edilecektir..’
Bu ifadeden de finansal istikrarı
sağlamak amacıyla zorunlu karşılıklar, kredi kartlarına ilişkin değişiklikler,
gelire endeksli devlet iç borçlanma senedi (GES) gibi faiz hariç araçların
etkin bir şekilde kullanılacağı anlaşılıyor.