Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
35.01
Gram Altın
2324.92
BIST 100
9095.11
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Geleneği ne yapacağız?

Farklı islami yorumlar üzerine analiz yaparken geleneğe olan vurgular önplana çıkmıştı. Bu itibarla yanlış anlamalara fırsat vermemek üzere geleneği nasıl konumlandırdığım üzerine kısaca analizlerimi belirtmek zaruretini duymaktayım. Çünkü geleneğe olan vurgular ile gelenekten sıkı iktibaslar arasındaki fark önemlidir. Ben her kavrama kendi konum ve değerini vermek gibi felsefi bir bakış açısına sahibim.

“Gelenek” modern zamanların zor kavramlarından birisidir. Çünkü modern düşünce hem insanlığın önüne farklı bir düzlem açarak sorunları farklılaştırmış hem de gelenekle tezat konsepti içerisinde kendisini konumlandırmıştır. Tam da bu sebeple geleneğin içinden konuşarak oradan iktibaslarla modern dönemdeki sorunları halletme girişimleri akamete uğramaktadır. O zaman şöyle bir soruyu sormak hakkınızdır; Pekala niçin hala gelenek konusunda ısrarcı davranmaktasın?”

Bu soruyu birkaç boyutlu olarak cevaplamak mümkündür. Bu cevaplar aynı zamanda geleneğe hangi noktalarda ihtiyaç duyacağımızı da belirlemiş olacaktır. Öncelikle burada geleneği burada geçmişten tevarüs edilen miras şeklinde anlamakla birlikte, onun ilmi müktesebatı muhtevi kısmını önceleyen operasyonel tanımı üzerinde odaklandığımı belirtmeliyim. Birincisi, “Bugün”ün düşünsel inşası ve geleceğe doğru projeksiyon geliştirilebilmesi için bir geleneğe yaslanmak gerekmektedir.

Bir kere düşünce süreklilik ister ve gündelik hayattan kopuk bir şekilde boşlukta sallanmaz. Bugün ortaya konulan bir düşüncenin, çeşitli kırılmalara uğrasa da neticede tarihin gerisine doğru giden bir sürekliliği mevcuttur. Biz bunu Batı düşüncesinin çağdaş tartışmalarında birkaç boyutlu olarak görmekteyiz. Meselâ; Michel Foucault’nun “Doğruyu Söylemek” isimli kitabında “Parrhesia” kavramının soykütüğünü vermektedir.

Buna yönelik analizlerinde kavramın kendisinden geriye doğru Aristo’ya kadar farklı isim ve dönemlerle irtibatlarını belirtmektedir. Belki “zaten bu bir soykütüğü çalışmasıdır” diyerek itiraz edenler çıkmaktadır. Fakat Batı’da modern düşüncenin de benzer biçimde analiz edildiği rahatlıkla görülecektir. Dolayısıyla bütün sorunlar bugün ortaya çıkmış gibi, insanlık tarihini ve mirasını görmezden gelmek bir köksüzlük ortaya çıkaracaktır.

İkincisi, insan ya da toplumlar istese bile geleneği tamamen bir kenara bırakamazlar. Çünkü gelenek insanın içine doğmuş olduğu kültürden tevarüsle kişilerde tarihsel derinliklerden gelen kodlamalar olarak çoğu zaman farkında olunmadan içselleştirilir. Dolayısıyla gelenekler insanla birlikte yaşamaya devam ederler.

Üçüncüsü, geleneğe yaslanmadan, gelenekteki tartışmaları bilmeden bir gelecek inşası mümkün değildir. Hiç şüphesiz bu yargı geleneğin olduğu gibi iktibasını önermez. Dolayısıyla geleneğin kritik edilmesi, içinden tarihsellik, konjonktürelliğin ayıklandıktan sonra bugüne menfez açacak boyutlarının ortaya konması gerekmektedir.

Dördüncüsü, geleneğin günümüzde negatif bir şekilde algılanması iki sebebe dayanıyor görünmektedir. Birincisi, İlki yukarıda belirtildiği üzere modernlik gelenek eleştirisi üzerine ikamet etti. Bu bağlamda diyebiliriz ki, modernlik gelenek tutmaz. Fakat paradoksal olarak modernliğin bile bir geleneği oluşmaya başladı.

İkincisi de, modern dönemin sorunları geleneksel olandan farklılaşmıştır ki, bunları tamamıyla geleneğin içinden çözmek imkansızlaşmıştır. Modernlik her şeyden önce eskisinden farklı olarak Tanrı’ya referans yapmadan bir dünya inşa etmeye çalışmaktadır. Bu ise geleneğin dayandığı paradigmadan kendisini farklılaştırmaktadır. Dolayısıyla varolan geleneksel teolojinin içerisinden bugünü karşılayabilecek bir teolojinin inşası zorunlu görünmektedir.

İslam düşüncesinde “bugün”ün inşasının tabiri caizse isnad zincirinin kopmadan Hz. Peygamber’e (SAV) ulaşması zorunludur ve dolayısıyla geleneği yok saymak tarihi ve hafızayı sıfırlamak demeye gelecektir bir bakıma.

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan