Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Aralık 2021

Güle güle Büyük Usta

Seksenlerin başı gibiydi. Küçüktük, çok küçüktük. Sabah’ın ilk saatlerinde çarşıda dükkânlar açılırdı. Önünden geçtiğimiz bakkal, manav, terzi esnafı hatta yolda geçen seyyar satıcıların bile radyolarında hep aynı şarkı çalardı.

“Aziz dinleyicilerimiz, burası 47.3 ve 6345 mhz üzerinden yayın yapan TRT Diyarbakır Radyosu. Şimdi güftesi ve bestesi Alâeddin Yavaşça’ya ait bir şarkıyı yine üstadın kendi sesinden dinleyeceksiniz:

“Bu şarkı sana ait sevgili dinle

Gönlüm, ruhum, benliğim doldu seninle”

Kim bilir o zamanlar esnafın dinlediği radyo frekansı ya Diyarbakır radyosu ya da Çukurova idi. O zamanlardan hatırlarım. Merhum babam “ajansı aç, ajansı derdi.” Ajans haberleri sonunda burası Diyarbakır radyosu denildiği için bunu söylüyorum.

Bugün tekrar ajanslarda bu şarkının nağmeleri duyuldu. Bu sefer ajans, bestecisi Alâeddin Yavaşça’nın vefat haberini duyurmak için bu şarkıyı çalmıştı. O, Türk Musikisinin son büyük çınarıydı. Tam adı Mehmet Alâeddin olan sanatçı, bestekâr ve tıp doktoru idi. Sadece tıp doktoru değil kadın doğum uzmanı ve tıp profesörü idi.

Alâeddin Yavaşça, 1926 yılında Kilis’te doğdu. 1675 yılında Yavaşça Süleyman Çelebi’nin tanzim ettiği ve vakıfnamesi bulunan bir ailenin mensubudur. Babası Kilisli Şair Yavaşcazade Sezai Efendi'nin oğlu Hacı Cemil Efendi, Annesi Kınoğlu Kadri Efendi'nin kızı Enver Hanım’dır.

Yavaşça, musikide meşk usulünü takip ederek bu alanda yetişmişti. Burada genç okuyucularımızı da düşünerek meşk sistemine bir iki kelam değinmek istiyorum. Bir üstat tarafından musiki parçasının tedricen çalınması ve okunması suretiyle talebeye öğretilmesi ve talebe tarafından öğrenilmesine meşk denilir.

Alâeddin Yavaşca meşk terbiyesiyle klasik Türk musikisi duayeni olmuştu. Peki, o kimin yanından meşk tutmuştu. Yazayım. Saadettin Kaynak, Münir Nureddin Selçuk olmak üzere birçok üstattan meşk yaparak öğrenmişti klasik musikiyi. Tıp doktoruyken yani bir hastanede çalıştığı zamanda konservatuvar sınavlarına giriyor ve bu sınavları kazanıyor. Özellikle uygulama sınavında bir hoca ona “sende Fem-i Muhsin var” demişti. Fem-i Muhsin, güzel bir ağız, güzel bir ses var anlamındadır.

Alâeddin Yavaşça, musiki dünyasına, günümüz söyleyişiyle müzik dünyasına sayısız beste, semai, şarkı ve saz eserleri kazandırmıştır (Sadece TRT müzik arşivinde kayıtlı 140’a yakın bestesi vardır.). Yavaşça aynı zamanda bu müzikleri icra eden bir sanatçıydı. Yurt içinde ve yurt dışında sayısız konsere de katılmıştır.

Alâeddin Yavaşça ile yapılan bir röportajda “Güfte sahiplerinin hikâyesi vardır. Biz hazır duygulara, hazır hislere, hazır hatıralara, hazır hikâyelere müzik giydiriyoruz ama aynı duyguyu hissetmek lâzım. Hem beste, hem güftesi bana ait olanlar da var. Hayatta yaşanmış pek çok şey var. Onlara akümle oluyorsunuz, doluyorsunuz. O dolduğunuz şey size bir ufuk açıyor” demişti.

Yavaşça’nın bir şair tarafı da vardı. O, sadece beste yapmıyordu. Güfte yani sözleri de ona ait olan şarkıları vardı. Boğaziçi şen gönüller yatağı, Gönlümün bülbülüsün, Aşk Bahçemin Gülüsün. Üslubu güzeldi, şakıyan bir başkaca sesti (Bekir Sıtkı Sezgin’ in vefatı üzerine yazılmış ve bestelenmişti.) Fakat büyük şairlerin yanında soyadı gibi yavaşça bir eda ile sükûta ererdi. O, daha çok musikimizin başlangıcından musikimizi meydana getiren bestekârların yakınlarında bulunmuştu. Ama şairin ne hissettiğini hissederek şiirler besteledi ve icra etti.

Alâeddin Hoca, İbnül Emin Mahmut Kemal gibi büyük bir zatın sohbetinde bulunmuş onun sohbet halkasına katılmıştı. Yavaşça’nın yanında yetiştirdiği pek çok öğrencisi vardı. Onlardan birini tanıyorum: Melihat Gülses. Ses sanatçımız Melihat Gülsel hanımefendiyi Merhum Nevzat Yalçıntaş Hocamız için yapılan bir törende tanımıştım.

Alâeddin Yavaşça, bir tıp profesörü olmasına rağmen bu unvanı sadece hastanenin makam odasında kullanmıştı. Dostları onun hakkında şöyle bir cemile yapmıştı.

“Tıp fakültesinden her şey çıkar. Ara sıra doktor da çıkar.”

Alâeddin Yavaşça ölümünden önce kendi mezarı taşına yazılması için şu beyti yazmıştı. Yine kendi bestesi olan hicaz makamında “Ayrılık da zor değil eğer hasret olmazsa/Baharı beklemezdim kış gönlüme dolmazsa.” demişti. Biz de bu kış vakti onu kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz Ruhu şad olsun.