Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Hüzün ve nisyan

Ne bir kent kültürümüz kaldı bizi maziye bağlayan, ne de yeni bir kent kültürü oluşuyor geleceğimizi inşa eden.

Mekânlarımız ya yıkımın ve kaybolmuşluğun hüznüyle maziye karışıyor ya da eşyaların yoğunluğuyla içinde kaybolduğumuz sessiz yığınlar halini alıyor.

Mazinin hatırlanması istikbalin inşası için en önemli bir adım iken mekân zaman geçtikçe mahrumiyet ve lakaydlığın uğrak yerleri olmaya başladı.

Yeni neslin hafızası, maziden mahrum olarak olgunlaşıyor. Eski neslin ise gönlü her geçen gün daha fazla inciniyor.

Her 20 yıllık bir nesil tanımlaması zamanın ruhunu zedelerken, mazi dilimine geçen ve hayattan yaş alanların dünyasında da teessüfler ve teellümler olarak yerini alıyor.

— Kolay gelsin kızım. Bostan mı suluyorsun?

— Teşekkür ederim amcacığım. Evet. Sebzelerimiz biraz susuz kalmış da.

— Bostanın yerinde başka bir şey yok muydu evladım?

— Vallahi ben bildim bileli burası bir harabelikti. İşte sonunda da bostanlığımız oldu. Çok taze hıyarlarımız, özür dilerim salatalıklarımız var, yemez misiniz?

— Sen kaç yaşındasın yavrum?

— Yirmi amcacım.

— Tam da tahmin ettiğim gibi?

— Neyi tahmin etmiştiniz amcacım?

— Mazisine hıyar gibi bakan bir nesilden olduğunuzu...

— Niye, benden nasıl bir saygısızlık gördünüz?

— Evladım insan mazisinden bir hıyarlık diye bahseder mi?

— Estağfurullah amcacım. Ben öyle bir şey demedim ki.

— Dedin dedin yavrum!

— Vallahi öyle bir şey demedim. Hem ben terbiyeli bir ailenin evladıyım.

— Sen biraz önce bostanı yani hıyarların olduğu yeri suluyorum, hem de hıyar yer misin amca demedin mi?

— Haaaa! Sen hâlâ orada mısın amca! Aman sen de!

— Oradayım ya hem ne hazin bir hatıra serüveniyle.

— Çok takılma amca orası ömrünü tamamlamış bir harabelikti ve sonunda da güzel bir bostan yeri oldu o kadar.

— Sen oranın nasıl bir mekân olduğunu bilir misin?

— Pek bilmem. İllaki anlatacaksan da dinlemeye çalışırım.

— Bak evladım, senin hıyarlık dediğin yer mazimizin yaşandığı geleceğimizin dokunduğu bir mekândı. Hem de çok güzel aşkların ve şefkatlerin yeşerdiği bir mekân.

— Allah Allah! Pek de öyle durmuyor gibi!

— O zaman dinle. Şahit olanlar hatırlar o evin girişindeki nezaket ve cömertliği. Ara holdeki çay sefalarındaki sevgilerin kirsizliğini yaşayanlar bilir. Mutfak ve banyo hatta müştemilat denilen yerdeki iktisat ama kanaatle yapılan yemeklerin lezzetini, yokluğun ve yoksunluğun verdiği huzurunu orada doğup büyüyenler hatırlar.

Sonra geçilirdi bir diğer sofaya yerel dille her iki odaya ve karşı balkona açılan revaka. Bayram sabahı sofralar burada açılırdı halka.

Sağ taraftaki odaya günün huzuru akseder ve penceresinin karşısındaki sekide ebeveynlerin muhabbeti camları güneşten daha parlak bir hale sokardı.

Evin bütün halkı bu odada toplanır günün bütün yorgunluğu burada atılır dışarının havadislerinin hepsi burada konuşulurdu.

Sol taraftaki oda misafirlere aitti. Sadece misafir gelince içerisinde hayat emareleri olurdu. Sair zamanlarda her an görücüye çıkacak gelinlik kız gibi hazır tutulurdu. Evin en özel eşyaları bu odaya konulurdu. Kilimleri bir başka özel olurdu yatakları bir başka güzel.

— Vaybeee! Bostanlığımızın geçmişi bayağı özelmiş be amca! Çok efkarlandınız. Lütfen biraz soluklanınız. Kusura bakmazsanız size bir soru sorabilir miyim?

— Tabi evladım.

— Siz burası ile ilgili bu kadar bilgiyi nereden biliyorsunuz.

— Biliyorum işte.

— Lütfen! Gerçekten öğrenmek istiyorum.

— Bak evladım! Senin şu sırasıyla hıyar dediğin salatalıkların, yanlarındaki domates ve kabakların onların yanındaki soğan ve patlıcanların ve en son kerdi olan yeşilliklerin olduğu yerde ben doğup büyüdüm. Hayata karışıp hayattan yaşımı aldım. Geçmişle geleceğimi beraber burada dokudum. Lakin sen şimdi 20 yaşında bir genç olarak elinde hortumla benim hayatımın olgunlaştığı mekânın yüzünde otlar bitirmeye çalışıyorsun ve bana da ikram ediyorsun.

— Çok özür dilerim amcacım. Aslında ben mazimle o kadar da kavgalı değilim. Burasının sizin gibilerini yetiştirdiğini hiç bilmiyordum. Bak şimdi çok utandım.

— Suç sende değil evladım. Maziyi layıkıyla sizlere anlatmayan bizlerdedir.

Yok yok suç hepimizdedir hepimizde.