İhtikârın hükmü
Âlimlerin çoğunluğuna göre ihtikâr yapmak haramdır. Haram değildir diyenlere göre ise tahrimen mekruhtur. Yani harama yakın bir mekruhtur. Bu nedenle bir Müslüman böyle kazanç yollarından uzak durmalıdır.
Bir Müslüman
diğer Müslüman kardeşlerinin menfaatini düşünmeli ve kendisini onların yerine
koymalıdır. Müslüman Müslümana zulmetmez, haksızlık etmek, onun kazancını onun
rızası olmadan elde etmeye çalışmaz, Müslümandan nemalanmaz, onu zarara koyup
kâr ettim düşüncesiyle gelirini arttırmaz. Bu tür huylar olsa olsa İslam’ı tam
anlamamış kişilerin işidir. Bu işler bencillik, menfaatçilik, kapitalist
düşünen kimselerin kazanç yollarıdır. Bunlara göre dünya yansa umurlarında
olmaz.
Günümüzde bazı
ilaçların stoklanmasının sonuçları ölümcül olabilmektedir. İhtiyaç anında gıda
stoklamak ne ise ilaç stoğu yapmak da aynıdır.
Koronavirüs
salgınıyla birlikte bazı iş yerlerinin, firmaların ve şahısların temizlik
malzemelerini stok etmeleri, maske, dezenfekte, kolonya ve hijyen malzemelerini
istiflemeleri de ihtikâr kapsamına girmektedir.
Bizim İslam
anlayışımızda “komşusu açken tok yatan, Müslümanlardan değildir” anlayışı
hâkimdir. Bizim İslam anlayışımızda “Müslümanların işleriyle ilgilenmeyen
onlardan değildir” anlayışı hâkimdir. Bizim İslam anlayışımızda “malı fiyatı
yükselsin diye bekletmek değil, pahalı olan malı ihtiyaç zamanlarında ucuza
satmak anlayışı” hâkimdir.
Nitekim
Medine’de su kuyusunu elinde bulunduran ve tekelcilik yapan bir Yahudi’ye karşı
Hazreti Osman’ın tavrı çok önemlidir. Önce kuyunun yarısını satın almış ve
kuyuyu bir gün Yahudi bir gün de Hazreti Osman işletmiştir. Hazreti Osman kendi
gününde suyu çok ucuza sattığından (bazı rivayetlerde ücretsiz verdiğinden)
insanlar onun sırasını bekler olmuşlar. İş yapamayan Yahudi, kuyunun kalan
yarısını da satmak zorunda kalmış ve Hazreti Osman kuyunun tüm mülkiyetini ele
aldıktan sonra onu Müslümanlar için bağışlamış, vakfetmiştir. İşte İslam’ın
ihtiyaç maddeleri konusundaki tavrı ve tavsiyesi bu yöndedir.
Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Herkim yiyecek maddelerini
kırk gün stoklarsa Allah’tan uzaklaştığı gibi Allah da ondan uzaklaşır.”[1]
Hadiste geçen
kırk gün ifadesi dönemin şartları içindir. Bu durum bazen on gün de sürebilir
bazen daha fazla da sürebilir.
Yine başka
hadislerde stokçuluk yapmanın iflasa götüreceği ve cüzam hastalığına neden
olacağı geçmektedir[2].
Nitekim Türkçede bir söz olan “çekirge bir zıplar iki zıplar” ifadesi de
stokçular için de geçerlidir. Stokçu bir defa kâr eder, iki defa eder, üçüncü
de tüm mal elinde kalır ve zarar eder.
Burada işin
fıkhî boyutundan ziyade ahlakî boyutu önemlidir. Kendisine fetva bulmak isteyen
bulabilir. Ama her fetva ahlakî değildir. Şeriat zahire bakar. Müftü de zahire
bakarak fetva verir. Ama esasında kişinin niyeti ve amacı önemlidir. Fahiş
kârlar elde etmek için Müslümanları sıkıntıya koymak ya da değil Müslümanları,
insanları sıkıntıya sokan kişi ahlaksızlık etmiştir.