İkinci dünya savaşı'nın dehşeti
Sonuçları açısından 20. yüzyılı şekillendiren İkinci Dünya Savaşı, 1939 ile 1945 yılları arsında süren küresel bir mücadeledir. Bu yıkıcı savaşta Mihverler başta Almanya, İtalya ve Japonya olmak üzere altı devlet, Müttefikler ise merkezde SSCB, Amerika, Fransa ve İngiltere olmak üzere 16 devletten oluşmaktaydı. 60 milyondan fazla insanın yaşamını yitirdiği savaş, 1939’da Hitler’in Polonya’ya saldırmasıyla başlamış ve 1945 yılında Mihverlerin mağlubiyetiyle sonuçlanmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’nın korkunç felaketlerinden biri de Japonya’da yaşanmıştır. Harbin son günlerinde Amerika Birleşik Devletleri, 6 Ağustos 1945’te atom bombası “Little Boy” ile Hiroşima’ya, 9 Ağustos 1945 tarihinde ise “Fat Man” ile Nagazaki’ye saldırmıştır. Tarihte gerçekleşen ilk ve tek nükleer saldırı, birçok insanı öldürmekle kalmamış sonrasında yayılan radyasyonun etkisi ile insanlarda kalıcı hastalıklara sebep olmuştur.
Sadako’nun Sırrı
Çok yıkıcı saldırılardan sonra ortaya çıkan hastalıklardan biri de lösemi yani kan kanseridir. Hastalık Japonya’da yaşayan Sadako Sasaki’yi de pençesine almıştır. Hastalığa karşı umudunu asla ve asla kaybetmeyen Sadako’nun hikâyesi çoğu kişiyi etkilemekle kalmamış onun hakkında kitaplar yazılmıştır. Bu eserlerden biri de Eleanor Coerr’in kaleme aldığı Sadako ve Kâğıttan Bin Turna Kuşu’dur.
Sadako, İkinci Dünya Savaşı’nın ortalarında, 1943 yılında dünyaya gelmiştir. Hiroşima’ya atılan bombadan dolayı büyükannesini kaybeden Sadoko’nun evi ve babasının kuaför dükkânı tamamen yıkılmıştır. Çok hareketli ve enerjik bir çocuk olan Sadako koşmayı çok sevmektedir. Bu duruma yapıtta “Sadako, koşmak için yaratılmıştı âdeta. Annesi, Sadako’nun henüz yürümeyi bile öğrenmeden önce koşmaya başladığını söyler dururdu.” (s.9) ifadeleriyle dikkat çekilir.
Ayrıca okul atletizm takımının da yıldızıdır. Öyle ki katıldığı yarışmada birincilik elde etmiş dolayısıyla gideceği ortaokulun atletizm takımına girmeye hak kazanmıştır. Günün birinde Sadako’nun başı dönmeye başlar. Ama o bunun büyük bir sorun olmayacağını düşünerek ailesine rahatsızlığından bahsetmez. Yine bir gün okulda bir anda başı döner ve yere düşer. Sadako’yu doktora götürür ailesi. Doktor Sadako’ya lösemi teşhisi koyar. Annesi Bayan Sasaki ve babası Bay Sasaki şaşkınlıklarını ve üzüntülerini gizlemekte güçlük çeker. Bunun ardından Sadako’yu hastaneye yatırırlar. Sadako, durumun farkındadır ancak üzüntüsünü gizlemeye çalışır. Hastanede vakit geçmemesinden sıkılan Sadako kendine yeni bir hobi edinir. Kâğıttan turna kuşu yapmak… O dönemlerde Japonlarda bin turna kuşu yapmanın her derde iyi geleceği inancı vardır. Sadako da bu inançla her bulduğu kâğıt ile turna kuşu yapar. Arkadaşları ve ailesi de ona yardımcı olur. Ellerine geçen her kâğıdı Sadako’ya götürürler. Günler geçtikçe kuşların sayısı artar. Ancak hastalığı da ilerler Sadako’nun. Gitgide güçten düşmeye başlar. Her ne kadar durumu ara sıra iyiye gidiyor gibi olsa da Sadako genel olarak kötü durumdadır. Umudunu kaybetmeden, günde bir tane bile olsa turna kuşu yapar Sadako. Ara sıra ailesi ve sevenleri onu görmeye gider. Arkadaşları ona bir tane kokeşi de hediye eder. Sadako da bir kere evine gider. Küçük kız her ne kadar umudunu kaybetmemiş olsa ile 25 Ekim 1955 yılında hayatını kaybeder. Turna kuşlarının sayısı 644’te kalır. Arkadaşları 356 tane daha katlayarak sayıyı bine çıkartır. Bununla da kalmayıp Sadako’nun mektuplarından bir kitap bastırırlar ve Kokeşi adını verirler.
Hafıza ve Farklı Yaklaşımlar
İkinci Dünya Savaşı’nın büyük yıkımının ardından 1958 yılında Hiroşima Barış Parkında Sadako’nun bir heykeli yapılır ve onun anısına katlanmış turna kulübü kurulur. Kulübün üyeleri her yıl 6 Ağustos’ta heykelin altına binlerce turna kuşu bırakırlar.
Sadako’nun hikâyesi tüm dünyada anlatıldı ancak çoğu kez çarpıtılarak. Tıpkı Eleanor Coerr’in eserinde olduğu gibi… Yaşananları fazla umut kırıcı gören Coerr, Sadako’nun 644 turna kuşu yapabildiğini ve durumunun az da olsa iyiye gittiğinden bahsediyordu ancak kitapta da adı geçen kızın abisi Masahiro “Sadako Ağustos ayında bin kâğıt turna kuşu yapmayı başardı. Ama iyileşemedi” şeklindeki açıklamasıyla gerçeği ortaya koyar. Ancak bir başka yazar Sue Dicicco ise yanlış anlaşılmayı düzeltmek için Masahiro ile iş birliği yaparak yazdığı kitabı 2018’de yayımladı.
Sadako’nun hikâyesi her ne kadar binlerce kişiyi etkilemiş olsa da bazı insanlar Sadako’nun heykelinin dikilmesinden memnun olmamış hatta Sasaki ailesinden nefret etmeye başlamışlardır. Bunun sebebi ise saldırıdan dolayı hayatını kaybeden başka insanların da olmasına rağmen Sadako’nun öne çıkarılmasıdır. Eleanor Coerr’in eseri, korkunç felaketin çok geniş ve trajik bir panoramasını ustaca çizmektedir.
•••••••••••••••••
Y E N İ L E R D E N
— Cyrus Hamlin, Robert Kolej Uğrunda Bir Ömür, Dergâh Yayınları, İstanbul.
Kurucusunun kaleminden Robert Kolej’in ortaya çıkış öyküsü… Modern Türk eğitim tarihi araştırmalarına önemli bir katkı sunan kitap, yabancı okullar konusuna merak salan kişiler için bir başucu kitabı, her kesimden Türk insanının Robert Kolej’le ilgili okuyabileceği Türkçe müstakil iki eserden biri olduğunu söylemek mübalağalı olmaz.
— Talha Köse- İpek Coşkun, Türkiye'de Üniversiteler ve Radikalleşme, SETA Yayınları.
Türkiye’de radikalleşme konusunda sınırlı olan araştırma alanına katkı sağlamak amacıyla yazılan kitap, özellikle gençler arasında radikalleşme olgusunu anlamak için çok önemli. Bu doğrultuda üniversiteler ve çevrelerindeki sosyal ve siyasi ortamlar mercek altına alınmış. Araştırma 11 ili kapsayan 14 üniversitede yerinde gözlem yapılarak tamamlanması bakımından da dikkat çekiyor.
— Barış Büyükokutan, Medeni Cumhuriyet, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
1950 ve 60’ların şiir çevrelerinden Boğaziçi Üniversitesi’nin tarihine, Yunan ve ortaçağ şehir devletlerinin kuruluşundan günümüzün yerel deneyimlerine uzanan geniş bir yelpaze içerisinde cumhuriyetçiliğin tarihsel ve güncel bir arkeolojisini yapıyor.