Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.91
Gram Altın
2308.01
BIST 100
9079.97
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Aralık 2020

İmtihanımız büyük…

Her insanın iyi ya da kötü ve zor dönemleri oluyor. Ancak bu tür zamanlarda teslimiyet en büyük gücüdür insanın. “Sabır ve namazla” her zorluğun üstesinden geliniyor ve yük hafifliyor. Evet, zor zamanlarda sabır ve metanet gösteren insan imtihanı kazanıyor. Günahkâr insanın ise imtihanı zor geçiyor.

“…Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz…” (Enbiyâ, 35)

Bu dünyadaki imtihanın bilincinde olan insan şükür ve dua ile her zorluğun üstesinden gelebiliyor ve Allah’a teslimiyeti artıyor. Yaşadığı zor şeylerin üstesinden gelemeyen insanın huzuru kaçıyor ve mutluluğu eksiliyor.

Az çok herkes şahit olmuştur, varlıkla imtihan ve varlıkta şükürdür zordur. Hiç bir şey umurunda değilmiş gibi yaşananlar öylesine yaşanır ve gelip geçer görünür ancak izi kalır. Bazıları içinse dünya bitmeyen çile, bir kaşık suda boğulmaktır hayat. Özetle sabrı ve şükrü eksik insanların dünya omuzlarında ağır yük ve huzurları da eksiktir. Sözün kısası, sabrın şükür ve ferahlık olduğu unutulduğundan beri insanının ruh hali bozuktur.

Şu da gerçek, kimi insan hiç ölmeyecekmiş gibi dünyayı kendi mülkü gibi hoyratça kullanıyor. Oysa Allah’a teslimiyet sorumluluk veriyor ve dünyada misafir olduğun bilincini canlı tutuyor. Bir anlık bir konaklamadan sonra kalkıp yoluna devam ettiğini, sırtındaki yükün ağırlığını ve ne yapması gerektiğini veya ne yapmaması gerektiğini biliyor. İnsanın yükünü hafifleten de bu bilinçtir. Samimi kalp ve salih amel insanın çıktığı bu yolda yolculuğunu kolaylaştırıyor. Hikmet ehli takdirden öte hiç bir şeyin olmayacağını bilir.

“Bir zamanlar hikmet ehli, yaşlı bir tahta oyma ustası yaşarmış. Bu ustanın da, hayata daima karamsarlıkla bakmayı huy edinmiş, her şeyden şikâyet eden ve hiçbir zaman memnun olmayan ham bir çırağı varmış. Öyle ki, ustası ne kadar güler yüzlü ise, çırak o kadar abus çehreli; ustası ne kadar cömert ise, çırak o kadar cimri; ustası ne kadar yardımsever ise, çırak da o kadar bencilmiş. Hayat onun için sanki sırf kötülüklerden, sıkıntılardan, acılardan, dertlerden ve mutsuzluklardan ibaretmiş.

Usta bir gün çırağına güzel bir ders vermek istemiş. Onu, bakkala tuz almaya göndermiş. Âdeti olduğu üzere çırak da söylene söylene denilen şeyi yapmış. Ustasının yanına geldiğinde “şimdi tuzun ne gereği vardı ki sanki!” gibisinden bir tavırla tuzu ustasının önüne koymuş.

Usta, bir avuç tuzu bir bardak suya döküp karıştırmasını söylemiş. İşin nereye varacağını henüz anlamayan çırak, yine suratı bir karış asık bir şekilde söyleneni yapmış. Usta “Şimdi de yanımda çırak olarak devam etmek istiyorsan o suyu iç!” diye emretmiş. Çırak önce şaşırmış. Sonra kaşlarını çatmış. “Bir bardak tuzlu su nasıl içilir ki usta?” diye söylenmiş. Lâkin ustasının daha evvel hiç görmediği sert bir yüz ifadesiyle kendisine hitap etmesinden dolayı, zorlanarak da olsa bardaktan az bir yudum almış. Almasıyla da yüzünün şeklinin değişmesi ve suyu tükürmesi bir olmuş. Bu hâdise üzerine ustasının da yüzündeki sertlik, birden tatlı bir tebessüme dönüşmüş. Sonra çırağına sormuş:

–Tadı nasıldı?

Çırak, kızgınlıkla şöyle cevap vermiş:

–Tuzlu, hem de çok tuzlu! Zehir gibi…

Usta, tebessümüne devam ederken elinden tuttuğu çırağı bu defa köyün kenarındaki tatlı su gölünün kıyısına götürmüş. Az evvelki yaptığını burada da yapmasını söylemiş. Çırak da bir avuç tuzu göle atıp sonra da gölün tatlı suyundan kana kana içmiş. O, ağzının kenarlarından akan suyu eliyle silerken ustası tekrar sormuş:

–Tadı nasıldı?

–Bal gibi tatlı! Diye karşılık vermiş çırak. Ustası devamla:

–Peki, tuzun tadını hiç alabildin mi? diye sorunca çırak şöyle cevaplamış:

–Hayır! Tuzun tadını almadım. Tuz sanki gölün içinde kayboldu.

Bunun üzerine hikmet ehli usta, çırağına ömrü boyunca unutamayacağı şu dersi vermiş:

–Bak evladım! Hayatımızdaki dertler, sıkıntılar, ıstıraplar tuz gibidir; ne azdır ne de çok bunların miktarı hep aynıdır. Ancak bu sıkıntıların kişiye ne kadar tesir edeceği, onun neyin içine konulacağına bağlıdır. Bir sıkıntın, ıstırabın olduğunda yapman gereken şey gönül dünyanı genişletmek ve duygularını zenginleştirmektir. Bardak olmayı bırakıp göl olmaya çalışmaktır. O anda göremesen bile, o sıkıntıların sonucundaki güzellikleri görebilmektir.”

Bil ki, “Her işin sonu ancak Allah’a varır” (Lokman: 22)

Not: Bu hafta Zikri Torlak dostum Rahmeti Rahman’a kavuştu. Davasını adamıydı, adamdı, vefakâr ve samimiydi. Mekânı cennet olsun.

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan