Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.93
Gram Altın
2426.32
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


İslam dünyasının ihtiyacı

Gündelik kullanımımızda “İslam dünyası” şeklinde başlıkta geçen ifadeyi kullanmakla birlikte, bunun somut karşılıklarının ne olduğunu ciddi anlamda tartışmak lazımdır. “Batı dünyası” şeklinde bir ifade kullandığımızda, kimi zaman bir coğrafya kimi zaman bir medeniyet dairesi kimi zaman da bir zihniyet ve paradigmaya atıfta bulunmaktayız; fakat tüm bunların bazan dağınık da olsa bir karşılıklarının olduğunu belirtmeliyiz.

İslam dünyası ile Batı’nın en yakın karşılaşması olan modern zamanlar, müslümanların bugün gelinen noktada da rahatlıkla görülmektedir ki savrulmalarını sonuçlamıştır. Müslümanlar siyasi, ekonomik, bilimsel düzeyde Batı ile başedemeyişleri karşısında daha da duygusallaşıp kendilerine bir takım telafi mekanizmaları aramışlardır. Batı karşısında bu yeniliş, sömürge koşullarında yaşanan deneyimler müslüman toplumların duygu ve acı biriktirmesini sonuçlamıştır.

Müslüman coğrafya gerçekten mazlumları içinde barındırmaktadır. Mazlumların içinde bulunduğu koşullardan kurtulmaları, makus talihlerini yenmeleri ise daha sistematik ve stratejik adımlar atılmasını zorunlu kılmaktadır. Elbette Filistin ve Arakan örneğinde olduğu gibi yapılan zulümlerden “insanım” diyen herkes büyük bir hüzün duyacaktır. Burada duygular bilincin farkındalığını diri tutmak anlamında bir işlev görürler. İnsanın içi acıyınca duygusal refleksler verir. Bunların hepsini kabul ediyorum.

Ancak içinde yaşadığımız sorunları aşabilmek için uzun süreli bakışlara, stratejilere ve akıllara ihtiyaç bulunmaktadır. Bu sorunların halledilebilmesi için öncelikle müslüman toplumların bir güç haline gelmesi gerekmektedir. Bu güçten kastettiğim ise öncelikli olarak bilimin, ekonominin, kültürün gücüdür.

Müslüman toplumları bugün total olarak düşündüğünüzde, aslında her anlamda bir güce sahip olduğunu görürsünüz. Söz gelimi; insan kaynakları açısından Batı’dan çok güçlüdür; dinamik, genç bir nüfusa sahiptir. Ekonomik açıdan fakir olanlar varsa da doğal kaynaklar ve bunların gelirleri açısından ciddi kaynaklara sahiptirler. Müslüman toplumların ağırlıklı olarak yaşadıkları coğrafya su kaynakları, doğal kaynakları, tarım vb. açısından birbirini tamamlayarak kendisine yetecek düzeydedir. Dünya tarihi neredeyse Ortadoğu’da geçtiği için zengin bir tarihi birikime sahiptir. Farklı din, mezhep, etnisite, cemaat vb. açılardan da bir çeşitliliği içinde barındırmaktadır. Bu ise diğer yandan kültürel bir zenginliğe atıfta bulunmaktadır. Tüm bu kültürel ve tarihsel birikimler ile zenginliği yönünden sahip olduğu tecrübe, karşılaştığı sorunların üstesinden gelebilecek bir deneyime göndermede bulunmaktadır. Peki burada eksik olan nedir? Metaforik bir ifadeyle söyleyecek olursak, helva yapmak.

İsrail Ortadoğu’da küçük bir alan içinde bulunmakla birlikte, gücü ve varlık alanını tüm dünyaya yayılmış ekonomik, sosyal, siyasal güçleri kontrol etmekten almaktadır. Ekonomik alanı parmaklarını Wall Street’in gırtlağında gezdirerek kontrol etmektedir. Siyasal alanda da bu bağlamda bir nüfuzundan bahsedilebilir; yapmasa da yaptırır. Ancak tarihsel süreç gözden geçirildiğinde kendi uhdesinden tabii ve sosyal bilimler alanında birçok bilim adamı yetiştirmiştir. Bugün müslüman ülkelerin atıl bir biçimde yap(a)madığı şekilde çölde tarım yapıp tüm dünyaya tohum satmaktadır. Dolayısıyla bunlardan devşirdiği enerjiyi bir güç temerküzüne doğru dönüştürmektedir.

İslam dünyasının artık bu sürekli duygusallığı bir kenara bırakarak siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, tarihsel, bilimsel tüm alanlarda sabırla çalışarak üretmesi ve stratejilerle bir güç haline gelmesi gerekmektedir. Şayet İslam dünyasının kendi içinde kararlı ve bütünlüklü bir siyasal duruşu olsaydı, bir bilimsel müktesebata yaslansaydı, tarihi ve ilmi birikimlerini yeni bir sosyal ve siyasal hayatın inşası yolunda deneyime çevirebilseydi, bugün dünyanın hiçbir ülkesi müslim ve gayr-ı müslim hiçbir insana zarar veremezdi.

Buruk da olsa tüm müslümanların Ramazan bayramlarını tebrik eder, inşaallah tüm insanlığın huzuru için vesile olmasını Yüce Allah’tan (CC) temenni ederim.