Karboğazı destanı …
1920’nin Mayıs ayında güçlü bir fransız birliği Toroslar’ın kuzeyine sarkmış, Pozantı’yı işgal etmişti.
Bunun üzerine Çukurova Kuvay-i Milliye gönüllüleri
Pozantı’yı kuşatarak, Fransız birliğinin Adana ve Mersin’deki birliklerle
bağlantısını kesti. Sayıca azdılar ama çok hareketliydiler. Çevreyi avuçlarının
içi gibi biliyorlardı. Pozantı’daki birliğe destek gelmesini engellediler.
Adana’da bulunan fransız tümen komutanı, Pozantı’daki
birliğin komutanı binbaşı Mesnil’e uçak mesajı ile Pozantı’dan çekilip Toroslar’ı
aşarak Mersin’e inmesi emrini verdi.
Komutan Mesnil’in emrinde bulunan birlik verdun savunması’na
katılmış deneyimli, başarılı bir birlikti ve mevcudu 1000 kişiyi buluyordu. 25
mayıs 1920 gecesi zayıf kuşatma çemberini aşıp yola çıktılar. Yanlarına yolları
bilen kılavuzlar almışlardı. Alay, Tekir’e kadar şose yolu izledi.
Bu aşamada kılavuzların fransızları yanıltarak onları Elmalı
Boğazı’na doğru yönelttiğini biliyoruz... Kılavuzlardan Emin ve Derviş Ağaların
Kuvay-ı Milliyesinde vatan hizmeti yapan Hatice Kadın, Tarsus istikametinden
çıkış yapan fransızları pek sarp olan (kar boğazına) tıkmış ve köylüleri
haberdar etmişti...
Gelen istihbarat üzerine Gülek’liler silahlanıp fransızların
ardına düşerek, yakınlardaki Kuvay-ı Milliye mücahitlerine haber uçurdular.
Bine yakın silahlıdan oluşan fransız birliğinin yolu kesilip
esir alınmasına karar verilmişti. Karboğazı baskınını tarihe destan olarak
yazdıran sır ise bu kararı veren ve uygulayacak olanların sayısıdır: 44!
Evet, sadece 44 kişi …
Dinini ve vatanını karşılıksız ve her fedakárlığı göze
alacak kadar sevmek...
Gülekliler, şiddetli yağmur altında düşe kalka düşman
birliklerinin bulunduğu yere doğru yürüdüler ve akşam düşmanı yakaladılar.
Düşman karboğazı denilen mevkide karargáh kurmuştu. Ateşler
yanıyordu...
On kişiyi geride bıraktılar.
Otuz dört kişi geceleyin yağmur altında, ormanlık tepeleri
aşarak pusu kuracak uygun bir yere kadar ilerlediler.
Karboğazı’nın delmeli mezarlık boğazı denilen yerini
seçtiler. Yarısı boğazın bir yakasına yerleşti, diğer yarısı öbür yakasına.
Baskına hazırdılar...
Sabah düşman öncüleri yaklaşmaya başladı. Boğazda ayak, nal
ve teker sesleri yankılanıyordu. Öncü birlik pusu yerine girince hep birden
ateşe başladılar.
Bir yandan da bağırıyor, aşağıya taşları yuvarlıyor, sürekli
yer değiştiriyor ve böylece çok kalabalık oldukları izlenimi vermeye
çalışıyorlardı. Arkada kalan on kişi de geriden ateşe başlamıştı...
Üç taraftan açılan ateş,fransızları dehşete düşürdü...Çok
kayıp verdiler.
Karboğazı destanı, binbaşı Mesnil’in teslim olma kararıyla
sona erecekti.
Çukurova’nın batı kesimi komutanı olan Sinan Paşa (yüzbaşı
Ratıp Tekelioğlu) sonucu Ankaraa’ya bildirdi. Bu rapora göre 650 er, 23 subay
esir alınmış, iki top, 8 makineli tüfek, bin kadar silah, 13 kadana, 90 katır
ele geçirilmişti...
Karboğazı destanı Hollywood’un sahte kahramanları ile
büyüyen neslimizin çok da bilmediği gerçek bir kahramanlık hikayesi, tıpkı Kut’ül
amare ve diğerleri gibi …
Nerden mi geldi bu destansı Karboğazı baskını aklıma ?
Bugünlerde tek bildiği şey mazlum Afrika Halkını sömürmek
olan Fransa, yine efelenmeye çalışıyor Akdeniz’de …
En tükenmiş halimizdeki kahramanlık destanlarından sadece biriydi,
Karboğazı baskını…
Yıllardır sinmeyen bizlere yeni kahramanlık destanları
yazdırmak istiyorlarsa buyursunlar gelsinler.
Bizim Fransız halkı ile bir sorunumuz yok. Yükselişimiz
sömürge düzenlerinin yıkılışının habercisi, bunu onlar da çok iyi biliyor.
Zira yüzyıl öncesinden kapanmamış hesaplarımız var …