Dolar (USD)
32.60
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2496.28
BIST 100
9450.84
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Kervan

Mübarek gün ve gecelerin yaşandığı bir mevsimdeyiz. Ramazan, iç arınmanın her yıl yapıldığı bir özge zaman. Geçen yıl olduğu gibi bu sene de salgının etkisi her yerde hissediliyor. İnsanın kendisini sorguladığı vakitlerdeyiz.

Ömür çok uzun değil. Hayat, ürkek ve tedirgin bir kuş gibi her an elimizden kayıp avucumuzdan uçabilir. Öyleyse her anın kıymetini bilmeliyiz. Okumak en hayırlı meşgale; ama faydalı olanı okumalı, hayırlı olan kitabın sayfalarını çevirmeli. Kervan bu yolda bana bir Ramazan mihmandarlığı yaşattı. Satır aralarında uhreviliğin koklandığı romanın yazarı aziz dost İskender Pala.

Yolculukların en güzeli, en anlamlısı ve en kutlusuna katılıyoruz. İstanbul’dan başlıyor manevi seyahat. Anadolu’yu geçiyoruz ilkin: İzmit, Söğüt, Konya, Adana ve Antakya. Sonra kardeş topraklara geçiyoruz: Şam, Havran, Tebük, Medâin-i Salih, Medine ve Mekke… Kim arzulamaz böyle has bir yolculuğu?Kim iştiyakla katılmak istemez böyle bir kervana?

1818 yılının Mayıs ayındayız. Topkapı Sarayı’ndan üç sürre devesi yola çıkar. Köyler, kasabalar, şehirler aşar. Sayılar sürekli artar. Üç yüzken üç bin olur, elli bini aşkın hacı beyazlara bürünüp kervan kervan Kâbe yollarına niyetlenir. Bu saf niyetle o topraklara varış…

Zor ama kutsal, çileli ama ruhaniyetlibir yolculuk. Hacılar her menzilde soluklanırken kervandaki değişik tipler, seyahat boyunca renkli görüntülerle bir serencamı yaşar. Gündüzleri serap, geceleri kum fırtınaları gözlere dolar. Bir de Allah yolunda dökülen gözyaşları. Bir müderrise, mülâzım, kuşbaz, berber, bezirgân iki deveci, bir seyis ve bir meczub eşlik eder. Bir cariye ve özürlü bir kız çocuğu… Kervanı soymak için pusular kuran gözü kanlı çeteler…

Âdeta hayat sahnesinden koparılmış bir kervan. Envai çeşit insan, türlü hâl ve davranışlar. Birlikte yol aldığınız hacıların sevincine ortak, hüzünlerine hemdert oluyorsunuz. İlk sayfanın tarihi 18 Mayıs 1818. Yer Topkapı Sarayı. Mistik eda kaplıyor dört bir yanı ve tasavvufi bir neşve: “Muallâ gavs-i Sübhânî / Mukaddes kutb-ı Rahmanî / Emîn-i sırr-ı Yezdânî / Abdülkâdir-i Geylânî”

Romanın ortalarında aynı dine inanan ama farklı yorumlayan müminlerin bakış açıları. Vehhabiliğin dar ve mutaassıp yaklaşımı, beri yanda İslam’ın cihangir bayraktarı Osmanlı Türkleri! Esaslı, köklü ve akılcı mukayese! Bugün de birçok Arap ülkesinin içinde bulunduğu kötü hâllerin tasviri. Cellatlarına âşık olan ruhları satılmış idareciler! Asırlar boyunca “mümin kardeşliği”ni yaşamak isteyen toplulukları birbirine düşman edenlerin kazdığı kör kuyulara düşenler.

Merkez Efendi’nin yolculukta Reis Abdülahad’a söylediği çarpıcı hakikatler. Bilhassa Hazreti Peygamberin hayatından verdiği örnekler. Resûlullah Efendimizin yaşarken Bâki Kabristanı’nı ve Uhud şehitlerini ziyaret edişi, mevtalara selam verişi, onlar için duada bulunuşu! Buna karşılık yüce Nebi’nin yolundan gitmeyip sakat anlayışla bütün türbe ve mezarları yok eden zihniyet! Bir yanda kabalık, softalık ve cahillik, öte yandan zarafet ve incelik…

Merkez Efendi’nin verdiği öğütler, yürek yakıcı. Şu sözler onun ağzından dökülüyor: “Kim hacceder de beni ziyaret etmezse bana cefa etmiştir! hadisini bilip de onun kabri başında bulunmamak cefadan geçtim tam bir vefasızlık olmaz mı? Benim milletim Hz. Peygamber’i öyle sever ki onun adı anıldığında kalbi titrer, salavat okurken tere batar. Biliyor musun Sultan Ahmed Han, Resûlullah’ın adının her anılışında ayağa kalkar salavatı hazırolda okurmuş. Şu kervanda kırmayı beklediğiniz insanlar öyle bir sevginin çocuklarıdır.”

Merkez Efendi’nin bir nutuk mesabesindeki sözleri içimizi ısıtıyor. “Unutmayın ki bir medeniyet ancak biriktiregeldiği eserlerle yaşar ve kendini kabul ettirir; o eserlerin yok edilmesi medeniyetin de yok edilmesidir. Medeniyeti yok olan milletlerin geleceği hükmetmekle değil hükmolunmakla sürer. Siz bu türbedir, bu tağuttur, bu şirktir diyerek sanat adına üretilmiş ne varsa kırıp dökerek aslında Hz. Peygamber’in mirasını yok ediyorsunuz.”

Sırat-ı müstakimden ayrılanlara söylenenler, ciddi bir ikaz: “Türbe başında Allah’a dua etti diye milyonlarca Müslüman’a küfür ve şirk damgası vurmak acaba Osmanlı’nın rakipleri tarafından size dayatılan sinsi bir nifak tohumu olmasın?” Kendinize iyilik edin, Kapı Yayınları’ndan çıkan kitapla bu yolculuğa siz de katılın. Katar katar duygu ve fikir yüklüKervan’ı seveceksiniz.