Kur'an'ın Bu Asrın Finans Anlayışına bir Dersi: (2)
Dr. Mehmet Rıza Derindağ
Zekat & faiz kavşağında iktisat modelimiz
________________
• Müminlerin dayanışma
ile, hürmet ve şefkat ile kuracakları medeniyetin finansal kodları bu
kelimelerde gizli. İkinci noktada belirtilen dâhiye-i dehyanın (büyük belanın)
çaresi nedir? O da ekonominin kamburu, iktisadın kanser hücreleri olan faizin
bütün vasıtalarıyla derdest edilmesidir.
________________
“Bütün muâvenet ve yardım nevilerini hâvi olan zekât
hakkında, sahih olarak Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan [Zekat İslam’ın
köprüsüdür, Beyhakî, Şuab, III, 20; Heysemî, Mecmua’z-Zevâid, III, 62] hadîs-i
şerifi mervidir.” Ebussuud Efendi ve F. Razi’den misallerini verdiğimiz Bakara
suresi 3. ayetini Bediüzzaman şöyle tefsir etmiştir:
“Yani, Müslümanların
birbirine yardımları, ancak zekât köprüsü üzerinden geçmekle yapılır. Zira
yardım vasıtası, zekâttır. İnsanların heyet-i içtimaiyesinde intizam ve asayişi
temin eden köprü, zekâttır. Âlem-i beşerde hayat-ı içtimaiyenin hayatı,
muâvenetten doğar. İnsanların terakkiyatına engel olan isyanlardan,
ihtilâllerden, ihtilaflardan meydana gelen felâketlerin tiryakı, ilâcı,
muâvenettir.”
İşte şu cümleler insanlar arasında sivil toplum
faaliyetlerinin önemini, vakıf medeniyetimizin kıymetini ifade etmektedir.
Evet tasarruf kültürünün –alternatif bir iktisadi model olarak– paylaştığım ayet ve
hadislerin ışığında yeni finans okumalarına vesile olması temenni edilebilir.
Said Nursi, “Evet,
zekâtın vücubu ile ribanın hürmetinde (faizin haram kılınmasında) büyük bir
hikmet, yüksek bir maslahat, geniş bir rahmet vardır” dedikten sonra müthiş bir
içtimai tefekkür ve iktisadi tahlili istifademize hem de müdellel ve mukni bir
surette sunuyor ve alemde meydana gelen bütün ihtilâllerin, darbelerin,
fitnelerin, anarşinin, fesadın iki noktadan kaynaklandığını ifade eder;
Birisi: "Ben tok
olayım da, başkası açlığından ölürse ölsün bana ne."
İkincisi: "Sen
zahmetler içinde boğul ki, ben nimetler ve lezzetler içinde rahat edeyim."
Bu iki kelimenin
izdivacıyla medenî insanlardan canavarlar doğdu. Ve medeniyette Akif’in
tabiriyle maskara bir mahluka dönüşüverdi.
Bu merhametsiz iki
noktanın ve neticesi olan ahlaksız kapitalizm hastalığının Kur’an eczanesinden
çaresi nedir? İşte o çare “zekâttır ve zekâtın mükemmili olan sadakalardır. Ve
onun mütemmimi olan karz-ı hasendir.”
“ZEKAT-SADAKA-KARZ-ı HASEN” yani müminlerin dayanışma ile,
hürmet ve şefkat ile kuracakları medeniyetin finansal kodları bu kelimelerde
gizli. İkinci noktada belirtilen dâhiye-i dehyanın (büyük belanın) çaresi
nedir? O da ekonominin kamburu, iktisadın kanser hücreleri olan faizin bütün
vasıtalarıyla derdest edilmesidir. Kendi menfaatinden başka bir şeyi
düşünemeyen, egoist, makyavelist ellerde servetin inhisarına vesile olan faizci
finans enstrümanları seddir ve alternatif finans kuruluşlarını yerlerine
ikamedir. Evet bu faiz ile servet ve sermaye, azınlıkta toplanır. Servet ve
sermaye ya zekat ile yahut üretime matuf yatırımlarla reel ekonomide kendisine
yer bulamaz ve tevzî edilmezse, neticesi ihtilalleler, isyanlar ve darbeler
olmuştur… beşer tarihi bunun binlerce misaliyle doludur..
İşte iktisadi hayatımızın derdi ve işte Kur’an eczanesinden
dermanı! Cenab-ı Hak bize fıtrat kanunlarını göstererek diyor ki; ben sizleri
tabaka tabaka yaratmışım. Kiminiz fakir, kiminiz zengin. Kiminiz zayıf, kiminiz
kavi... Sosyal hayatımızda dengeyi koruyan intizamın en büyük şartı, insanların
tabakaları arasında boşluk kalmamasıdır. Güçlüler zayıflardan, zenginler
fukaradan çok uzaklaşmamalı.. Bu
tabakalar arasında dengeyi temin için Kur’an bize zekâtı ve muâveneti (maddi
manevi yardımlaşma, paylaşma) emrediyor.
Hülâsa; tabakalar arasında musalahanın temini ve münasebetin
tesisi ancak ve ancak Erkân-ı İslâmiye'den olan zekât ve zekâtın yavruları olan
sadaka ve teberruatın heyet-i içtimaiyece yüksek bir düstur ittihaz edilmesiyle
olur. (İşârât-ül İ'caz/50)
Evet zekâtın Cenab-ı Hak tarafından farz kılınmasında ve
onun kâbilesi olan sadakaya ve karz-ı hasene Kur’an’ın davet etmesinde ve
faizin bütün unsurlarıyla beraber haram kılınmasında azîm bir hikmet, âlî bir
maslahât, vâsî bir rahmet vardır.
Zaman ihtiyarlandıkça Kur'ân gençleşiyor. Ve şüphesiz zaman,
bir büyük müfessirdir. İster istemez beşeriyet, iktisadi saadeti de, içtimai
saadeti de Kur’an’da ve onun ezelden gelip ebede giden ve tüm zamanları kuşatan
hükümlerinde bulacaktır.