Dolar (USD)
32.66
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2506.28
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Ekim 2021

Lider odaklı siyaset ve partiler

Siyaset, insanların toplu halde yaşamalarının ortaya çıkardığı bir olgudur. Toplumlar, yaşamlarını sürdürebilmek amacıyla, örgütlenmek yani siyasal sistem oluşturmak zorundadırlar.

Siyaset bir yönüyle ‘en iyi’nin araştırılmasıdır. Olan ile olması gereken arasındaki karşıtlıklar bir açıdan, üzerinde siyaset felsefesinin inşa edildiği etik bir paradigmayı belirlemektedir. Bu açıdan siyasetin meşruiyet arayışı, etik bir temellendirmeyi öncelemektedir.

Türkiye ‘deki siyaset, her şeyden önce halkın refahı ve ülkenin bağımsızlığını ve gelişmesini merkeze alan bir siyasi anlayış üzerine temellendirilmiştir.

İnsan merkezli bir siyaset anlayışı, demokrasinin vazgeçilmez bir unsurudur. "İnsan'ı yaşat ki devlet yaşasın" felsefesi gerek iktidar, gerekse muhalefeti ortak paydada buluşturan, halkın her iki tarafa da yüklediği ortak sorumluluktur.

***

Son yıllarda Türkiye'deki partilerin geneline bakıldığında, sağ ve sol eğilimli partiler arasındaki farklılığın azaldığı, özellikle toplumsal sorunlara bakış açılarının ve bu sorunlara yönelik çözüm önerilerinin benzeştiği ve buna paralel olarak parti programları arasındaki farkların da çok azaldığı görülmektedir. Siyasi partiler arasındaki farkların giderek silikleşmesi, gerek program gerekse ideolojik olarak partiler arasındaki keskin farkların azalmasıdır. Bugünün Türkiye’sinde artık keskin sağ ve sol kalmamıştır. Neredeyse ideolojiler yer değiştirmiştir. Bu durumda zayıflayan parti bağları lider odaklı siyaseti egemen kılmıştır.

Türkiye siyaseti ve demokrasisi hiçbir zaman sorunsuz değildi. Seçim sistemi, parti sistemi, siyasetin kişiselleştirilmesi, askeri ve sivil darbeler Türkiye’de demokratikleşmenin önündeki önemli engeller oldu. Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti, çeşitli engellemelere rağmen, girdiği tüm seçimlerden birinci parti olmayı başardı.

"ARTIK HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK" sloganı ile başlayan bu kutlu dava,

-Danıştay saldırısı,

-Cumhuriyet mitingleri,

-367 krizi,

-e-Muhtıra,

-Kapatma davası,

-Gezi Parkı eylemleri,

FETÖ’nün hain darbe girişimi gibi çok zorlu süreçlerden geçerek günümüze 'beni öldürmeyen her darbe güçlendirir' hesabı, liderinin etkisiyle kat kat güçlenerek gelmiştir.

21.yüzyılın ilk yıllarında, siyasal sürecin vazgeçilmez araçları olan siyasi partiler, lider odaklı olarak güçlendi.

Türkiye siyasi hayatına baktığımızda ise lider odaklı partilerin Menderes ile başladığını ifade edebiliriz. Demirel- Özal –Erdoğan…

Bu isimlerin ortak özelliği; Dindarlık, Maneviyatçılık, Muhafazakarlık…

Türkiye kamuoyu, her zaman sağ merkezli siyasi tercih yapmıştır.

***

Günümüz Türkiye’sinde gelişen ve değişen koşullar, lider odaklı siyaseti gerekli kılmıştır.

Bu durum, seçmenin dikkatini partinin siyasal duruşundan ziyade lider karizmasına yönlendirmiştir. Bugünkü siyasal süreçte lider karizması, partisinin çok çok önünde olan AK Parti Genel Başkanı sayın Erdoğan’dır.

İlk seçimde aldığı oyların şu ana kadar hiç altına düşmedi. İki Cumhurbaşkanlığı seçiminde ve desteklediği üç farklı referandumda toplumun çok önemli bir çoğunluğunun desteğini elde etti. Kendisine en yakın parti ile arasındaki iki katına yakın oy oranı farkını sürekli korudu. AK Parti’yi Türkiye’de siyasi gerçekliğin önde gelen bir unsuru yapan, Toplumun sosyolojisine denk düşen bir parti olması onun, on dokuz yıl kesintisiz iktidarda kalmasını sağladı.

İktidarı sürecinde en az üç kez (27 Nisan 2007, 17-25 Aralık 2013 ve 15 Temmuz 2016) darbe girişimi ile karşılaştı. İçerden ve dışardan, senkronize bir şekilde yürütülen operasyonların hedefi oldu. Demokratik olmayan yollardan iktidardan düşürülmeye çalışıldı. Karşılaştığı her krizi, her darbe girişimini, her operasyonu toplumun kendisine verdiği yüksek destekle aştı.

Sosyolojik taban; AK Parti ve Erdoğan’ı kritik seçimlerde yüksek oranda verdikleri oylarla, kriz ve operasyon siyasetlerine başvurulduğu dönemlerde meydanlara koşarak ve yüksek sesle desteğini belirterek, darbe girişimlerinde ise bizzat vücutlarını siper ederek desteklemeye devam ettiler.

Türkiye siyasetinde demokratik dönemde bu kadar süre kesintisiz iktidarda kalarak söz konusu başarıyı gösterebilen bir parti yok. Dünya tarihinde uzun dönemli kesintisiz iktidarını sürdüren partiler var. Ancak aynı liderle bu kadar uzun süre iktidarda kalmak bir istisna.

Kuşkusuz Türkiye siyasetinde AK Parti gerçekliği meselesini hiçe saymak bu siyasal hareketin gerçekliğine gölge düşürür. Son dönemdeki anket sonuçları Erdoğan ve partisinin arasındaki beğeni ve tercih noktasında farklı seyrediyor. Kurucu genel başkanı olduğu partisi ile liderin arasında 15-20 puan farkı olması bu hareketin kendine harakiri yapmasıdır. Bu gerçekliği bütünlükçü bir bakış açısı ile analiz etmek, Bu denklemin başka bir hesabı olduğunu bilmek gerekir.

Parti önemini kaybederken, unutulmamalıdır ki; Parti kimliği oy verme kararını etkileyen ve sağlayan mekanizmadır. Siyasi partilerin kurumsallaşma kimliğini tamamlayamaması, sivil siyaset sürecinde bir çok kesintiye ve ara döneme sebep olmuştur.

Seçimlere dayanan siyasal sürecin vazgeçilmez araçları olan siyasal partilerin, kendi içlerinde ideal iletişim kanalları ve istişare mekanizmalarını sağlayamamaları hem siyasal sürecin hem de siyasal partilerin aidiyet yoksunluğu problemine tezahür ederek ciddi kırılmalara sebep olur.