Muhteşem Gaudissart
Finans; faaliyetten en iyi şekilde yararlanmak için varlıkların, yükümlülüklerin ve fonların zaman içindeki tahsisidir. Buna fonları en iyi şekilde yönetmek ve çoğaltmak da denilebilir. Kişisel, kurumsal ve kamusal finans olmak üzere üç kola ayrılan bu alan günümüzde dünya ekonomisinin dönüşmesiyle birlikte büyük önem kazanmıştır.
Fransa’nın 19. yüzyıldaki önemli yazarlarından Honoré de Balzac'ın bu alanı usta kalemiyle ele alan ve pek bilinmeyen küçük bir eseri mevcut. Muhteşem Gaudissart yayımlandığı 1830’lardan bu yana ilk kez 2020 yılında Türkçeye çevrildi. Dönemin Fransa’sında olup bitenleri tüm boyutlarıyla gözler önüne seriyor. Dünyada geniş bir okur kitlesine sahip Balzac denince çoğu kişinin aklına Goriot Baba (1834) veya Vadideki Zambak (1835) gelir. Her ne kadar adını andığımız romanlar ölçüsünde meşhur olmasa da Muhteşem Gaudissart da güzel bir eser.
Fikirler Satan Uyanık Bir İnsan
Dönemin Fransa’sının kişileri yutan, kaderleri değiştiren ortamında gelişen yapıttaki ana kahramanımız olan Gaudissart bir gezgin tüccar. Ayrıca baya bir üne sahip. Hatta onu görenler “ünlü Gaudissart” şeklinde hitap ederler. Açıkgözlülüğüyle öne çıkıyor Gaudissart. Dahası içine girdiği ortama çabucak uyum sağlamayı da başarıyor. Bu durumu eserdeki şu kısımla açıklayabiliriz: “Valinin yanında idareci olmayı, bankacının yanında kapitalist olmayı, krallık yanlısı yanında monarşi ve dindar adam olmayı, burjuva yanında burjuva olmayı, sonuçta ne olması gerekiyorsa her yerde o olmayı bilerek kapıdan girerken Gaudissart'ı bırakıyor; çıkarken onu geri alıyordu.” (s.19)
Fikirleri ve ticari zekâsı da onun ünlenmesinde önemli bir etken. Ticari zekâsıyla birlikte kullandığı kelimeler ve kurduğu cümleler Gaudissart'ı her şirketin sahip olmak istediği kusursuz bir eleman kılıyor. Gaudissart icat ettiği finansal araç ile devamlı yeni fikirler üretiyor. Bu sayede konuştuğu insanları, müşterileri etkileyerek çalıştığı şirkete kolay bir şekilde abone yapıyor. Her seferinde de aynı fikirle çıkmıyor insanların karşısına. Farklı farklı, yeni yeni fikirler üretip onları kullanıyor Gaudissart.
Son olarak ortaya attığı fikir ise Yetenek İskonto Projesi. Kişisel finans olarak nitelendirebileceğimiz bu projesiyle insanların yeteneklerini sigorta ettiriyor Gaudissart. Uzun yıllardır yaşadığı ve insanları laflarıyla etkileyip para kazanan adam bu yeni fikir ile Tours şehrine gitmeye karar verir. Gitmeden önce kendine bir garantör banka bulur Gaudissart kazancını onlarla paylaşacaktır.
Farklı Bir Macera
İnsanları etkileyemezsem diye en azından yol parasının çıkması için kendine ekstra iş bulur bu uyanık insan. O zamanların Fransa’sında dergi abonelik sistemi yaygın olduğu için iki farklı dergiyle anlaşır Gaudissart. Dergilerin ikisi de farklı fikirleri savunurlar. Bunu yapmasının sebebi insanların düşüncelerine göre onlara daha yakın olan derginin daha kolay pazarlanmasıdır. Gaudissart bu sefer yapacağı işin zor olacağını bilmeden yola çıkar ve Tours’a varır. Burada Vernier ailesiyle tanışır ve bu aileden yardım ister. Mösyö Vernier onu Margaritislerin yanına götürür. Mösyö Margaritis deli biridir. Hatta aklını öylesine yitirmiştir ki insanların sorularına alakasız ve bir o kadar da saçma karşılıklar verebilmektedir. Mesela “Sağlığınız bugün nasıl Mösyö Margaritis?” diye soran bir kadına “Sakal bıraktım, ya siz?” diye cevap verir. (s.41)
Gaudissart bu adamla konuşmaya başlar. Adamın etkileneceği örneklerle konuşmasını süsler, ona bir dergi dahi pazarlar ancak bir şartla. Adam kendisine iki fıçı şarap satacaktır. Aslında adamın iki fıçı şarabı yoktur. Sadece öyle sanmaktadır. Gaudissart bu teklifi yüksek bir meblağ ile kabul eder. Fakat şarap olmadığını öğrenince kandırıldığını anlar ve Mösyö Vernier’e hesap sormaya gider. Vernier ile ertesi gün Cise Köprüsünün altında dövüşür ancak sonrasında anlaşırlar. Ne de olsa “Dövüşen insanlar anlaşmaya yakın değil midir?” (s.68)
Eser içerisinde dönemin Avrupa’sındaki Türklere bakış açısı da göze çarpıyor. Bunlara örnek olarak “Fransa’nın bu Türkiye’sine gidiniz. Orada tembel, avare, mutlu yaşarsınız.” (s.36) “Divanın üzerindeki Türk gibi tembelce oturuyorlar.” (s.36 ) ve “Yunanlıların ve Türklerin iradesiz bakışlarına oldukça benzeyen bir bakış atıp onlara ‘Çekip gidiniz.’ diyordu.” (s.41) ifadeleri verilebilir.
Muhteşem Gaudissart adının yazarın öteki eserleri kadar duyulmamış olması, Balzac üzerine bildiklerimizin kısıtlı olmasıyla doğrudan bağıntılı. Oysa eser hem 19. yüzyılı hem de finans dünyasını okurlarına çok güzel bir şekilde anlatmasıyla önemli. Zaten Cemil Meriç’in “Dünyada romanın kaderini çizen Balzac’tır. Balzac’ın romanı bir nevi sosyolojidir.” sözünden hareketle yazarın bunu ne denli ustalıkla yaptığını anlamamak işten bile değil.
••••••••••••••••••
Y E N İ L E R D E N
— Yunus Emre Özsaray, Noksanlar, İz Yayıncılık, İstanbul.
Noksanlar kaybolan gölgelerimizin peşinden koşuyor, onları hiç olmadık yerlerden çıkarıp bizimle buluşturuyor. Bu öyküleri okurken bazen çocukluğunuzun berber dükkânına dönüp oralet içecek, bazen ilkokul sıralarındaki bir arkadaşınızı anımsayacak, bazen de gelecek nesillere anlatacağınız hikâyelerin kurgusunu yapacaksınız.
— Thomas Pakenham, Afrika’nın Paylaşımı, çev. Dilan Pamuk, Hece Yayınları, Ankara.
Afrika’nın Paylaşımı, pek çok yönüyle Batılı gözün Afrika’yı nasıl ötekileştirip yoksullaştırdığının yanı sıra insan dışı olarak gördükleri kara kıtayı nasıl bir vahşetin içine çektiğinin fotoğrafıdır açıkçası.
— İhsan Süreyya Sırma, Selahaddin Eyyübi, Beyan Yayınları, İstanbul.
Tikrit'te, 1138 yılında, seneler sonra Haçlıları titretecek olan bir çocuk doğdu. Adını Selahaddin koydular. Bu çocuk, Büyük Selçuklu Atabeyi Zengi tarafından Baalbek Valisi olarak tayin edilen Kürt asıllı Amir Necmüddin Eyyub'un oğluydu.