Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.82
Gram Altın
2435.21
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Ekim 2021

Nesli tükenen insan

Bugün, dünyanın bozuk ve yıpranmış düzenin getirdiği sorunlar karşısında güzel ve yüksek ahlak barındıran bir düzene en fazla ihtiyacımız olan an, şu andır. Savaşsız, cinayetsiz, zulümsüz, susuz ve aşsız geçmeyen gün neredeyse yok gibi. Üstelik on üretenin bir kazandığı, bir üretenin ise on kazandığı vahşi bir ekonomik düzen dönemindeyiz. Bununla beraber tüm insanların vücut sıhhati, gönüllerindeki bahtiyarlık ve kalplerindeki huzur neredeyse yok olmuş gitmiş. Her ülke ve toplumları aşırı mutsuz olmuş.

Dünyadaki tüm insanlar hem ırk, hem inanç, hem de coğrafi olarak farklılar. Bunlarla beraber çağın iletişim, bilim teknolojisi artmış ve tüm ülke yapıları ile ekonomik düzenleri neredeyse aynılaşmış. Irk, inanç ve coğrafi farklılıklara rağmen ülke yapı ve ekonomik benzerlikleri dolayısıyla dünya artık bir vücut gibi olmuştur.

Bir vücuda ve parçalarına benzeyen dünya, ne yaşanırsa yaşansın anında birbirlerini etkilemekte. Tıpkı bir vücudun azasında olan herhangi bir rahatsızlığın tüm vücudu derinden sarstığı gibi dünyadaki herhangi bir sıkıntılı olay da tüm ülke ve milletlerin dengesini sarsıp bozmakta.

Şöyle ibret için düne ve bugüne bakıldığında dünyanın herhangi bir yerinde çıkan ekonomik bir krizin, bir siyasi çalkantının, ortaya çıkan bir virüsün, zincirleme trafik kazası gibi tüm dünyayı içerisine aldığı gibi ülke ve milletleri kargaşaya soktuğu görülecektir.

İletişim, bilim teknolojisi ve paranın bu kadar arttığı bir dünyada ülkeler ve milletler, bu kadar kargaşa ve zulmü hep beraber nasıl ve niçin yaşarlar?

Nasıl olacak da dünyadaki bu bozuk ve kötü işlerin sebebi adaletsiz ve ahlaksız yapı ve ekonomiler düzelmeden, yeni bir dünya kurmadan sorunlarımızı çözeceğiz?

Aklınıza gelen tüm uluslararası kurumlar; insanların sıhhati, bahtiyarlığı ve huzurunu maalesef daha da kötüye sürüklemekte. Bu kurumlar ve liderleri ne kadar konuşurlarsa konuşsunlar, ne yaparlarsa yapsınlar dünyadaki işler düzelmek yerine daha da kötüleşmekte. Niçin?

Dünyanın hangi kurumu olursa olsun yaratılışa uygun kurulmadığı sürece insanlara felaketten başka bir şey getiremez. Aklın kabul etmediği hiçbir kurum hem başarılı olamaz hem de sürekli zarar vermeye devam eder. Maalesef tüm kurum ve yapılar, ekonomik düzenler ne yaratılışa uygundur ne de akla uygundur. Ne toprak, ne su, ne de hava yaratılışa uygun bırakılmakta ve bunlara akla uygun davranılmakta.

Ülkeler ve insanların yaşadığı süreçlere bakıldığında çözümlerin değil sorunların arttığı, coğrafya, ırk ve inanç farklılıklarına bakılmaksızın sorunların herkesi kapsadığı ve sarstığı biliniyor. Uluslararası sosyal çalışmalarda da bu durum zaten açıkça görülüyor.

Yıllar yılı tabiatı sıkıştıran insanlardan dolayı coğrafyalar değişmiş, nesli tükenmekte olan nadir hayvan ve nebatın varlığından bahsedile gelmiştir. Artık öyle bir hal oluştu ki dünyadaki bu kurumlar ve ekonomik düzenler değiştirilmedikçe nesli tükenen nebat ve hayvanlar yerine nesli tükenen insanları konuşmaya başlayacağız demektir.

Öyleyse durumdan şikâyetçi olmak ya da durumun değişeceğini mi beklemek gerekir?

Yoksa şikâyet edilen, değişmesi umulan sorunların çözümüne giden bir yol mu açmak gerekir?

Ya da zaten var olan bir yolun yolcusu mu olmak gerekir?

*** Rahmetli Erbakan Hocamızın dava ve yol arkadaşı, eski devlet adamı ve camiamızın öncülerinden Oğuzhan Asiltürk ağabey Rahmeti Rahmana kavuşmuştur. Yüce Mevlâ mağfiret buyursun ve makamı âli olsun.