Niyet Ettim Aydınlanmaya…
Şeyh Sadi Şirazî Gülistan adlı meşhur eserinde: “Görünür âlemden hakikat âlemine yol bulamamış topluluğa kızgın ateş, yaş oduna tekabüldür. Körler mahallesinde ayna satmaktır. Oysa ümidi muhafaza edenler için hakikat kapısı açık, söz zinciri uzundur.” demektedir.
Düşünen bir dimağ kâinattaki muazzam dengeyi her gün biraz
daha takdir edecek, anlamaya güç yetiremediği mevzularda bile bir hikmet
arayışına girecektir. Hiçbir zerrenin sebepsiz yaratılmadığını, en cansız
nesnelerin bile bir hizmete tevdi edildiğini idrakle, sonsuz kudrete
tutunacaktır.
Yarım ve yaralı bir duygu durumuyla “öğrenmek ve kendini
tamamlayabilmek için” dünyaya gönderilen insan bazen duraksar. Hoyrat, bencil,
serseri tabiatlarca yavaşlatılır. Sendeler, yolunu şaşırır, yalnızlaştırılır.
Hâli, yuvasına rızık taşıyan bir karıncanın yoluna konulan dal parçasıyla
karşılaşması gibidir. İşte öyle zamanlarda insan tıpkı büyük planı göremeyen
küçük karınca misali tıkanıklık yaşar. Ancak dışardan bir nazarla haritanın
bütününe bakıldığında, karıncanın önüne çıkarılan dal parçasının dar bir mesafeyi
ihtiva ettiği ve ince bir yağmur, zamansız bir rüzgârla uzaklaşıp gideceği
anlaşılır. Kalbi yorup üzen kimi duyguların misafirliği de haritadaki dal
parçasından farksızdır. Yazık ki kişi, belli periyodlarla kendi hayatında deveran
edip duran bu duygu hâlini hadiselerin uzağında kalınca idrak edebilir. Zayıftır
çünkü, korunaksızdır. Ne güzel söyler
Tolstoy İtiraflarım’da: “Cehalet sürekli söylemekte olduğum şeyleri
tekrar ediyordu. Ne zaman bir şey bilmiyor olsa, bilmediği şeyin aptalca
olduğunu iddia ediyordu. (s. 43)”
Anlayamadıklarının cahili olduğunu idrak ederek sıcak
hadiseleri selim bir ruh haliyle karşılayabilmek, ancak kâmil insanın
meziyetidir. Öyle ise insan kemâlât mertebesine nasıl yükselebilir?
İnsanlar, zamanlar, mekânlar, mütemadiyen bir arınma
ihtiyacı içerisindedirler. Arınmak, aydınlanmayı getirir. Yağmur gelsin, rüzgâr
essin de yoldaki dal parçasını oradan kaldırıversin. Çünkü zordur insanoğlu
için bekleyiş, gücü yetmez parçanın bütünü kavramaya. Bir ömür elindeki ince mum
ışığıyla arasa da tamamını göremez, o büyük kudretin bir uzvu olduğunu idrak
edemez parça. Sadece hissedebilir. Bu ince sezgi de en çok arınma mevsimlerinde
kendini ortaya koyabilir. Zira insanın kalbi üzerindeki kalın dünya perdesi
arınma zamanlarında incelir.
Özellikle son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar fizikî ve
ruhî pek çok rahatsızlığın, detoks programları ile giderilebileceğini ortaya koyuyor.
Kapitalizmin pençesinde kıvranan insanın, sadece tüketmek için kazanmaya ve
sürekli harcamaya odaklı bir çerçeve içine çekildiği üzerine ciddi okumalar
gerçekleştiriliyor. Bedeni ve ruhu arındırmak için açlığı ilke edinen pek çok
program Batı dünyasında yeni bir keşifmişçesine türlü isimlerle pazarlanırken,
Doğu’da “Tıbb-ı Nebevi” ye dönüş ile
bağdaştırılıyor. Şüphesiz bedenî bir temizlenmenin yanında manevî doygunluğa
erişebilmek için başlıca amil “uzun süreli açlıklar” olarak karşımıza
çıkarılıyor. Yüce İslâm’ın yanı sıra, Hristiyanlık ve Musevilik gibi dinlerde
de farz kılınan orucun, Budizm, Hinduizm, Taoizm, Maniheizm gibi sistemlerde de önemli bir alan
kapladığı görülüyor. Bununla birlikte Batı’da özellikle 2007’den sonra Ori
Hofmekler’in The Warrior Diet adıyla yayınladığı kitapla popülerlik kazanan
“intermittent fasting” yani aralıklı oruç, sağlıklı bir yaşam için kitlelerin
uyguladığı bir yöntem olarak önümüzde duruyor. İntermittent fasting bedeni
belli saatlerde aç bırakarak sağlıklı ve uzun bir yaşamı hedefliyor. Kilo
kontrolü, berrak bir zihin, kandaki
şeker seviyesinin dengede tutulması ve bedendeki iltihabın atılması gibi
faydalar 10 saat açlık orucundan başlayarak bedenin kapasitesine göre 12, 14,
16, 18 saatlere kadar çıkarılabiliyor. Buradan ulaşabileceğimiz netice,
Allah’ın emir ve yasaklarının insan sağlığı üzerindeki tesiri, daima model
alınan Batının ve modern tıbbın da kabulleri arasına girmiş oluyor.
Arınmak, aydınlanmanın çağrısıdır, aydınlanmak insanın
ihtiyacı. Sadece midenin değil, gözün, dilin, zihnin, gönlün berraklaşması için
Halık’ın insanlığa ikram ettiği kutlu bir aydır Ramazan. Anladıklarımızla
değil, anlamada yetersiz kaldıklarımızla da kalbinde “bin aydan daha hayırlı
gece” yi taşıyan bu mübarek zaman aralığı, dua ve keşif kapılarının ardına
kadar açıldığı ve dileyene hudutsuz bir akışın sağlandığı kıymetli bir
zamandır. Ruhaniyetinden hisse alabilmek ve yenilenmek dileğiyle…
Selam ile.