Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.59
Gram Altın
2477.99
BIST 100
9583.28
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Pis bir kedi gibi kendi yavrularını yiyen siyasi yapı

Bugün Türkiye’nin siyasi tarihinde elim bir hadise olarak hatırlanan 27 Mayıs 1960 darbesinin yıldönümüdür. Bir yıl sonra üzerinden 60 yıl geçmiş olacak. Ne var ki bu süre zarfında bu elim hadise ile ilgili doğru bilgiler teferruatıyla gün yüzüne çıkmış değildir. Bu konuda ses getiren bir sinema filmi yapılmamış; bu dönemin romanı ve hikâyesi yazılmamıştır.

Bu çalışmalar yapılmadığından, 1889’da Sultan Abdülhamid’i devirmek amacıyla İttihad-ı Osmani Cemiyeti adıyla gizli bir örgüt olarak temeli atılan, daha sonra İttihad ve Terakki Cemiyeti adıyla Yahudi, Hristiyan, Müslüman, ateist pek çok kişiyi içine alıp partileşen ve 1908 tarihinde iktidara gelen siyasi yapı, ilk olarak Sultan Abdülhamid’i hâlettiği günden beridir pis bir kedi gibi kendi yavrularını yemeye devam ediyor.

Ermenilere bazı anayasal haklar veren İttihat ve Terakki’nin iktidara gelmesi, başlangıçta Türklerle Ermenilerin İstanbul’da birlikte düzenledikleri şenliklerle kutlanmıştır. Ancak kısa süre sonra hayal kırıklığına uğrayan Müslüman din adamlarının tutumları, iş başına geçen hükȗmetin beceriksizlikleri ve icraatlarından duyulan rahatsızlık halkı karamsarlığa, tedirginliğe ve endişeye düşürmüştür. Bu siyasi yapı dokuz yıllık iktidarı sürecinde Osmanlı Devleti’ni I. Dünya savaşına sürüklemiş, ağır bir yenilgiden sonra 1918 yılında Sevr Antlaşması’nı imzalatmaya mahkȗm etmiştir.

Halkın birlik ve beraberlik içinde mallarını ve canlarını feda ederek kazandığı Millȋ Mücadele’den sonra kurulan yeni devlette yeniden siyasi yapılanmaya gidilmiş ve bu kapsamda 9 Eylül 1923 tarihinde ilk siyasi parti olan Halk Fırkası kurulmuştur. Bu fırkanın önde gelen kurucuları bir zamanlar İttihat ve Terakki’de yer alan kişilerdir.

Fırkanın kurulmasından iki ay sonra Cumhuriyetin ilan edilmesi ile birlikte yapılan yasal düzenlemeler ve sert uygulamalar İttihat ve Terakki iktidarında olduğu gibi toplumda ve milletvekilleri arasında hayal kırıklıklarına, tedirginliklere ve endişelere neden oldu. Bu yüzden 17 Kasım 1924’te ilk siyasi muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Başında Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay ve Refet Bele gibi Millȋ Mücadele’nin ünlü komutanlarının bulunduğu partinin kurucuları da İttihat ve Terakki Partisi geleneğinden gelen Cumhuriyet Halk Fırkasının üyeleriydiler.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurulduğu yıl Halk Fırkası da “Cumhuriyet” adını kaptırmamak için adını Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirdi. Ancak bu değişiklik Cumhuriyet Halk Fırkasının halk nezdinde itibar görmesine yetmedi. Muhalefet olarak kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da halkın güvenini daha çok kazandı ve ümit ışığı oldu.

Ne var ki bir kez olsun seçime girilmesine müsaade edilmedi. 1925’te kurulan Ankara İstiklal Mahkemesinde, Parti Tüzüğü’ndeki 6. maddede yer alan “Fırka efkâr ve hissiyât-ı diniyeye hürmetkârdır.” ifadesi gerekçe gösterilerek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı; partinin bütün kurucuları idamla yargılandılar.

Bu tarihten sonra bir süre farklı bir siyasi parti kurulamamıştır. Cumhuriyet Halk Fırkası iktidarında yaşanan toplumsal huzursuzlukları durdurmak ve ülkeyi derin ekonomik krizlerden çıkmak amacıyla Reisicumhur Mustafa Kemal’in bizzat emri üzerine 1930 yılında, yakın arkadaşı Fethi Bey (Okyar) tarafından kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası da İsmet İnönü’nün ricası üzerine yine Reisicumhurun emriyle kapatılmıştır. Böylece Cumhuriyetin ilanından sonra ikinci kez siyasi parti kurma girişimi de akamete uğramıştır.

Bu yüzden tek parti yönetiminde, CHP Meclis Grubunda yapılan tartışmadan sonra istifa etmek zorunda kalan Celal Bayar ve parti içi disiplini bozdukları gerekçesiyle ihraç edilen Adnan Menderes ve Fuat Köprülü öncülüğünde Demokrat Partinin kurulduğu 7 Ocak 1946 tarihine kadar CHP dışında partilerin kurulmasına müsaade edilmemiştir.

Demokrat Parti kurulduktan sonra girdiği 1950 seçimlerinde halkın teveccühünü kazanarak iktidar olmuş ve iktidarda olduğu hâlde 27 Mayıs 1960 tarihinde askeri bir darbe ile görevden uzaklaştırılmıştır. Ankara İstiklal Mahkemesinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurucularını idam edemeyen hâkim kisvesine bürünmüş bu siyasi yapı, bu kez başarılı olmuş ve iktidar partisine darbe yaparak Başbakan Adnan Menderes’i, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı idam etmiştir.

Aynı şekilde, sağcısı ve solcusuyla idealist bir neslin kâbusu olan 12 Eylül 1980 askeri darbesi; 28 Şubat 1997 postmodern darbesi, 27 Nisan 2007 e-muhtırası, 2013’teki Gezi Parkı eylemleri ile 17-25 Aralık’taki yargı darbesi ve 15 Temmuz 2016’daki işgal girişimi, 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren veya alkış tutan bu tarz hastalıklı siyasi yapıdır.

Bu yapı, yola getiremediği ya da satın alamadığı siyasetçi ve ilim adamlarını her zaman siyasi hilelerle veya askeri darbelerle devre dışı bırakmaz. Bazen intihar veya kaza süsü vererek bazen zehirleyerek engel gördüğü önemli kişilere suikastler de düzenler. Sultan Abdülaziz’in, Adnan Kahveci’nin, Turgut Özal’ın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ve Prof. Dr. Mahmut Esat Coşan’ın vefatları bu konuda verilebilecek örneklerden sadece birkaçıdır.

19. yüzyılın sonlarında başlayıp içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda varlığını hâlen sürdüren bu hastalıklı siyasi yapı ıslah edilmeden ya da tamamen etkisiz hâle getirilmeden güven içinde yaşamak bir ham hayaldir. Bu konuda siyasi iktidarın yanı sıra tarihçilere, edebiyatçılara, senarist ve sinema yapımcılarına da büyük görevler düşmektedir.