Dolar (USD)
32.50
Euro (EUR)
34.97
Gram Altın
2434.25
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Rosa

“Vardım, varım, var olacağım!”

Jülide Kural, “Ben Rosa Luxemburg” isimli tiyatro oyununu yazarak Rosa Luxemburg’un hayatını sahneye taşımıştır. Rosa Luxemburg’un hayatını tek başına yazan ve oynayan Jülide Kural, Rosa’nın etkili kişiliğiyle ilgili şunları söylemektedir: “Rosa her durumda devrimci ama klişelerin içine dâhil olmayan bir kadın. Bir yanı kitleler karşısında güçlü sesiyle kıpkızılsa diğer yanı doğada yalnız başına kalmak isteyen biri. Hayatı merak eden, anlamaya çalışan; önüne gelen her şeyi okuyan, durmaksızın yazan, umudunu her zaman güçlü tutan bir kadın. Bir yandan tutkulu aşklar yaşayan bir kadın… Her şeyi tutkuyla yapıyor aslında. Yani hiçbir şeyi “birazcık” yapmıyor”. Rosa Luxemburg (5 Mart 1871 – 19 Ocak 1919) ismini ilk defa tesadüfen elime geçen Spartakistler Ne İstiyor? İsmini taşıyan kitabından öğrenmiştim. Rosa Luxemburg’un bir grup arkadaşıyla birlikte savaşa karşı çıkmak ve uluslararası dayanışmayı sağlamak için Spartakistler Ligi isimli bir oluşumu kurduğunu öğrenmiştim. Fikirleriyle, ilgileriyle ve eserleriyle Rosa Luxemburg, büyüleyici, etkileyici ve güncelliğini koruyan bir kadın yazar, entelektüel ve tabuları kıran radikal bir yenilikçi olmayı başarmıştır.

Rosa Luxemburg, hayatını özgür, eşit ve çoğulcu bir dünyanın gerçekleşmesi için adamış sahici bir entelektüeldir. O, özgürlüğü hep farklılıkla özdeşleştirmiştir. Rosa, özgürlüğün gerçek anlamını tarihe kazınan şu sözünde ifade etmektedir:"Özgürlük her zaman başka türlü düşünenin özgürlüğüdür. "Her insan, farklı olma hakkına ve özgürlüğüne sahiptir. Rosa Luxemburg özgürlüğün tek bir partinin tekelinde olan bir ayrıcalık olmadığını, özgürlüğü azınlık bir grubun ayrıcalığı haline getirmenin özgürlük değil, totaliteryanizm olduğunu güçlü bir şekilde anlatmaya çalışmıştır: “Yalnızca hükümet üyeleri için, yalnızca Parti üyeleri için özgürlük – çok sayıda olmasına rağmen-hiç de özgürlük değildir.”Özgürlüğün en büyük düşmanlar, bir gün herkesin kendileri gibi düşüneceklerini, inanacaklarını ve yaşayacaklarını vehmeden fanatikler ve kesin inançlılardır. Herkesin birbirini aynılaştırmaya çalıştığı, herkesin kendi düşüncesini ötekine dayattığı günümüzün otoriter ve totaliter dünyasında özgürlüğü, farklı düşünenin özgürlüğü olarak tanımlamaya ve anlamaya çok ihtiyaç vardır. Özgürlüğü tanımak ve anlamak için Rosa Luxemburg’u tanımak ve anlamak lazımdır. Rosa Luxemburg, düşüncesi, inancı ve ideolojisi farklı olan bütün insanlar için ilham kaynağı olabilecek bir hayat ve miras bırakmıştır.

Sosyalist bir entelektüel ve devrimci olmasına rağmen, o hiçbir zaman Marksizmi kutsallaştırmamıştır. Rosa Luxemburg, Ekim Devrimi dahil bütün siyasal ve sosyal gelişmelere karşı hep radikal eleştiriler yönelten üretici bir entelektüeldir. Hiçbir insani yapıtın kutsallaştırılmaması gerektiğini, bütün insani ürünlerden yararlanılması gerektiğini Rosa Luxemburg, Marksizm özelinde çarpıcı bir şekilde dile getirmektedir: “Marks’ın dünya görüşü gibi onun temel yapıtı da her zaman geçerli ve nihai gerçeklerin ifadesi olan bir kutsal kitap değildir; aksine gerçeği bulma savaşında ve araştırmalarında ileriye dönük zihinsel çalışmaları esinlendiren tükenmez bir kaynaktır.”Rosa Luxemburg, hiçbir kaynağa insanın köle olmaması gerektiğini, bütün kaynakların ve ideolojilerin eleştirel aklın önünde sorgulanması gerektiği mesajını vermektedir. Kendini hiçbir kaynağa ve ideolojiye hapsetmeden insan, hep yeniliğin peşinde koşmalıdır ve hareket etmelidir. İnsan hareket ettikçe, özgürlüğü ve üreticiliği keşfetmektedir. Rosa Luxemburg’un ifadesiyle, “hareket etmeyenler, zincirlerini fark etmezler.”Zincirlerimizin farkına varmak için hareketli bir hayata sahip olmak, insanın önünde duran çetin bir meydan okumadır.

Rosa Luxemburg, yaşama sevinciyle ve tutkusuyla doludur: Rosa, yaşama sevincini ve coşkusunu şöyle ifade etmektedir: “İnsan olmak, gerektiğinde tüm hayatını kaderin terazisine bırakmak ve tüm bunlar olurken her güneşli günde, her güzel bulutta sevinmek demektir.”Rosa’nın tutku ve coşku dolu bir ruha sahip olması, onun kişiliğinin en etkileyici yönlerinden biridir. O, hiçbir zaman tutkudan, sanattan ve kalpten vazgeçmemiştir. Rosa Luxemburg, insanların ölmemesi, savaşlarla dünyanın harap olmaması için hep özgürlüğü, barışı ve eşitliği savunmuş bir insandır. O, insanlığımızın baş düşmanının “militarizm ve savaşı üreme alanı olarak kullanan milliyetçilik” olduğunu söylemiştir. Rosa Luxemburg, geçmişte yaşamış biri değil, fikirleriyle ve hayatıyla günümüzde de insanlığa medeniyet yolunu gösteren önemli bir değerdir.