Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2279.24
BIST 100
8987.78
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Mart 2023

​Şair Hüseyin Akın'ın "Kırk Dakika Koridoru"

“Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni olmak şöyle dursun, öğretmen olmak bile aklımın ucundan geçen bir şey değildi. Öyle parmakla gösterilen bir öğrenci değildim çünkü…” Bu satırlar sınıfta öğretmenin göremeyeceği yerde oturan ve öğrenciliği arka sıralarda geçen Hüseyin Akın’a ait. Öğrencilikten uzaklaşırken hayatın bilirkişisi olan Akın, kendisine anlatacak biri değil, onu anlayacak birinin gerekliliğinin farkına daha genç yaşlarında varmış. Nihayetinde hayata karşı anlatacak bir şeyleri olduğunu düşündüğü için olsa gerek kader onu öğretmen yapmıştı. Sonrasında ise ‘Bir Öğretmenin Kırk Yıllık Yürüyüşü’ dip notuyla ve “Düşünürken öğrenci, yazarken öğretmendim!” diyerek kaleme aldığı Kırk Dakika Koridoru’nu Şule Yayınlarından okurlarıyla buluşturmuş.

Bir öğretmenin, kitabın ‘İçindekiler’ kısmını okuyarak da birçok şey öğrenebileceği Kırk Dakika Koridoru, özelde Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi, genelde ise bütün öğretmenlerin istifade edebileceği bir kitap olmuş. Öğrencinin ruhuna ve kalbine nasıl dokunulabileceğini, yeri geldiğinde kendi hayatından örneklerle okuruna anlatan Hüseyin Akın, “Öğretmenlik Zihinde Başlar” diyerek çıkıyor yola.

Bir öğretmen olarak doğru diye yaptığım birçok yanlışımı gördüm bu kitapta. Belki de Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmeni olarak ders anlatırken aradığım cevap buydu: “Dinsel bilgiyi öğrenen kişi, dinî kanaati ne olursa olsun aldığı o bilgiye teslim olmak mecburiyetinde değildir.”

Bir öğretmen gözüyle Hüseyin Akın’ı okumanın gerekliliğini kitabı okuyunca daha iyi anlıyorsunuz. 26 yıllık öğretmenliğin vermiş olduğu deneyimin ürünü olan yazıları okurken bir öğretmen olarak, kendinizi yazılanlarda görüyorsunuz ve bilerek ya da bilmeyerek, sınıf özelinde öğretmenlik hayatınızda yapmış olduğunuz yanlışlarla yüzleşiyorsunuz. Hatanın farkına varabilme erdemini gösterip ertesi gün okula gitmek için can atıyor ve aynı hataları tekrar etmek bir yana telafi cihetine yöneliyorsunuz. Sizi cümle cümle, usul usul yeniden öğretmenlik yapmaya davet ediyor.

Eğitim teknikleri kitaplarında rastlamanızın mümkün olmayacağı, belki de öğretmenlik hayatınızda kullandığınız yeni bir metot geliştirmiş Hüseyin Akın. Ç.Ö.M. Çaktırmadan Öğretme Metodu. “Durun size bir şey öğreteceğim.” demek yerine, ‘öğrencilerin gözünden konuya bakarak hayattan örneklerle’ öğrencilere konuyu çaktırmadan öğretme metodudur. Bu metodu aslında birçoğumuz farkında olmadan ve tanımlayamadan kullanıyoruz. Bir bakıma kişinin, farkını fark etmesini ve ona fark ettirilmesini sağlamaktır. Doğal süreç içerisinde öğrenme ve öğretmenin en kalıcı şeklidir. Bir kürsüden konuşuyormuş gibi üst perde veya bilimsel bir dil ile değil de, öğrencilerin içinde ve hayattan örneklerle kulağı tersten göstererek, nihayetinde “Hadi canım, yok artık!” gibi hayret uyandırarak yapılan öğretmedir.

“Ortak bir zamanda mı yaşamak, ortak bir zamanı mı yaşamak?” İnsanlarla ilişkilerimizde gözden kaçırdığımız en can alıcı soruyu soruyor Hüseyin Hocam. Sınıfta bulunduğumuz kırk dakika boyunca aynı zaman diliminde yaşadığımız öğrencilerimizle o zamanı yaşıyor muyuz, yoksa zaman mı dolduruyoruz? Yine aynı sınıfta konuyu anlattıktan sonra sorduğumuz klasik bir soru vardır. “Anladınız mı?” “Anlamadım!” diyenin cezalandırıldığı veya hakaret ile karşılaştığı bir sistemde bütün konularımız anlaşılmış oluyor. İşte bu nokta da Hüseyin Hocam bize soruyor: “Anladınız mı?” Cevabı ise Kırk Dakika Koridoru’nda kesinlikle bulacaksınız.

Kitabın ‘İçindekiler’ bölümünü okuduğunuz zaman bile ne denli donanımlı ve deneyimli bir kalemi okuyacağınızı anlıyorsunuz. Yılların birikimini bizatihi kendi yaşanmışlık ve gözlemleriyle kalp ve zihin süzgecinden geçirerek okuyucuyla buluşturuyor. Altını çizdiğim o kadar söz ve deneyim var ki, bunları uygulamak için bazen kendimi geç kalmış hissediyor ve hüzünleniyorum. Ama yine de bir yerden başlamak gerektiği inancını ruhuma nakşeden hocam sayesinde bir yerden başlıyorum uygulamaya.

Hüseyin Hocam, günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız kelime yahut deyimlerden yola çıkarak eğitim sistemi ve yöntemi sorgulamaları yaparak bir bakıma somuttan soyuta bir metotla öğretiyor. Basit detayları ele alarak, ‘olmazsa olmazlarımız’dan olsa iyi olur’lara doğru yelken açan bir geminin kaptanı edasıyla önceden bildiğimiz adalara bizi tekrar götürerek, gözümüzden kaçan detayları yeniden keşfetmemizi sağlıyor. Durum tespitlerinden durumun karmaşıklığının tespit ve çözümlerine doğru yol alan bir yöntemle asgari düzeyde çözüm ile azami hedeflere ulaşmanın huzurunu hissetmemize vesile oluyor.

Ülkemizde maalesef kişisel gelişim gündemi odaklı bir dönem yaşandı. Yapılan davranışların hangi gelişim eksikliğinden kaynaklandığı düşüncesiyle nihayetinde insanları bir kalıba sokarak yaftalamaya çalışıldı. Bunun yanlış olduğu anlaşıldı mı, bilemiyorum ama psikologların artmasına neden olduğunu söyleyebilirim. Kişisel gelişim kitaplarını, davranışın gerçekleşmesi üzerine bir yargıya vararak kişiyi bir kalıba sokma olarak görürüm. Ancak eğitim, donanımlı ve mesleğine hâkim öğretmenler nezaretinde gerekli rehberlik ve öğretim çalışmalarının önceden planlanarak amacına uygun bir şekilde bireye sunulmasıdır. Eğitim, kişiyi bir kalıba sokmak yerine ne olduğunu ve ne olması gerektiğini ruh dünyasında keşfetmesine olanak sağlayan bir süreçtir. Bu kitap da size eylemden önce rehberlik edecek bir başucu kitabı. Bu anlamda da kişisel gelişim kitaplarının aksine toplumun inşasına talip olanların, yola çıkmadan önce neler yapması, yolculukta ve yolun sonunda neler yapmaları gerektiğini öğretiyor. Sadece akla değil, aynı zamanda kalbe ve ruha da hitap ediyor.

Hüseyin Hocam, dolu dolu geçirdiği öğretmenlik yıllarının deneyimlerini bizimle paylaşırken ara ara da sınıftaymışçasına sorular sorarak, konuyu ve hayatı sorgulamamız gerektiğine kapı aralayarak evvela kendi kabullenilmiş çaresizliğinden kurtularak ruhunda yaşadığı devrimi genç dimağlara nakşederek yeni ufuklar keşfetmenin derdindedir. Vermek istediği mesajları daha anlaşılır kılmak için de ara ara “Sırası gelmişken” diyerek kendi hayatından örneklerle açıklıyor.

Hülasa, Hüseyin Hocam, öğrencileri sıkmadan hayatın içinden örneklerle, sohbet havasında ve olayın geri planında konu ve öğrenci merkezli bir metot olan Ç.Ö.M.’ü keşfederek öğrencileri için kullanırken, bir bakıma bu kitabı okuyan bizler için de kullanarak birçok şeyi bize çaktırmadan öğretiyor. Başlık ve içerik ile bütünlük arz eden konuları işlerken insan okuduğu yazıları hayata uygulama isteğinden kendini alamıyor. “Sırası gelmişken”ler de bu durumu pekiştiriyor.

Hüseyin Akın’ın bizzat denemiş olduğu ve uygulama yoluyla başarıya ulaştığı yöntemleri tavsiye ederek rehberlik tadında kaleme aldığı Kırk Dakika Koridoru’nu özelde Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi, genelde ise dert ehli olan bütün öğretmenlerin okuması gerektiği inancındayım. Bu düşüncemde haklı olduğumu ise kitabı okuyunca daha iyi anlayacağınızı umuyorum.

Kalemine, yüreğine sağlık olsun Hüseyin Hocam.

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan