Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Haziran 2021

Şarj aleti

Bir şarj aleti kadar değeri yok şimdi değerlerimizin. Bu çağın insanlarına en büyük kâbuslarını veya daha güncel haliyle fobilerini sorsanız şarj aletlerini yanlarına almadan dışarıya çıkmak derler diye bir düşünce yerleşiyor zihnime. Gönlüm bu düşünceden muzdarip bir halde bitkin düşüyor bu çağın garipliğine.

Reel kâbus nöbetleri geçiriyor insanoğlu, telefonunun şarjı yüzde otuzun altına düşünce. Telefon kapanınca dünya ile bağları kopacakmış modunda yaşıyoruz bu hayatı. Sanki bize, şahdamarımızdan daha yakınmış gibi cep telefonları. Hepimiz, bize şahdamarımızdan daha yakın kabul ediyoruz telefonlarımızı. Bu yakınlığa yakınmak şöyle dursun, bunu en teknolojik erdem olarak görmeye başladık. Acı olan ise yakınlık yanışımıza sebep olacak, kim bilir?

Adına teknoloji çağı dediğimiz bu yüzyılda, teknolojik köleler olarak dolaşıyoruz sokaklarda. Elimizdeki küçücük dünyaya koca hayatımızı sığdırırken etrafımızda var olan kocaman dünyadan habersiz kaldık. Birimiz çocuğumuzun ilk emeklemesini, diğerimiz evladımızın mezuniyetini, bazılarımız aile kavramını, ötekimiz bir tohumun fidana duruşunu, ağaç olup meyve verişini ve daha nice nice güzellikleri görmezden gelmeye başladık.

Öyle bir hale geldik ki, dünyada var olan bütün güzellikler, bütün insanî ve ahlakî değerler bir şarj aleti kadar değer taşımaz oldu. Telefonlarımızın şarjı bittiği zaman kendimizi ıssız bir adada yapayalnız hisseder olduk. Yanı başımızda olup biten tüm olaylara kör, bizden uzakta yaşanan facialara hayran kalır olduk. Yanımızdakileri yok sayarak yalnızlaşıp yok olmaya doğru gittiğimizin dahi farkına varamıyoruz.

Vücudumuzun ana damarından daha çok önem arz etmeye başladı şarj kablolarımız. Teknolojik bir kâbusun içinde dikdörtgen ekranlara gömdük diri diri bütün bedenimizi ve değerlerimizi. Dışarıda nasıl bir dünya olduğunu yavaş yavaş unutmaya başlıyoruz. Zihnimizden silinmeye yüz tutuyor çocukluk anılarımız. Neresinden bakarsak bakalım teknolojik bir kâbusun içindeyiz ve bu rüyadan uyanmaya da hiç niyetli değiliz. Sanki bu kâbus tek gerçeğimizmiş gibi ona dört elle sarılıyoruz ve onsuz bir anımızın dahi geçemeyeceğini düşünüyoruz.

Durumu o kadar ileri bir seviyeye taşıdık ki, aynı masanın etrafında şen şakrak muhabbetlerin yerini ellerimizdeki telefona gömülü başlar aldı. Masa aynı, insanlar aynı, çay her dem mevcut, lakin sohbet çok uzaklarda esir şimdi. Neresinden bakarsan bak, tanımsız bir boş küme olmuş sohbetlerimiz.

Her anımızda telefona bakarken kaybettiğimiz sadece gözümüz olmuyor maalesef. Görüşümüzü de, görgümüzü de, görmemiz gerekip göremediklerimizi de ve daha nice değerimizi tek tek kaybediyoruz. Bir anımız onsuz geçmiyor. Uyandığımızda dahi elimizi uzattığımızda ilk ona dokunma ihtiyacı hissediyor ve güne onunla başlamayı tercih ediyoruz. Neresinden bakarsak bakalım, içinde bulunduğumuz durum uyanıkken yaşadığımız bir kâbustan ibaret.

Teknoloji denen hilebaz, o kadar kurnaz ki, akıllı kavramının gölgesine sığınarak aklımıza ipotek koyan telefonları icat ederken şarj ömrünü de kısa tutmuş ki, her dem ona muhtaç olalım diye. Akıllı diye nitelendirilen telefonlarımızın şarjı sabahtan akşama kadar yetmiyor bize. Hayata yetişmek istercesine uzatma kablosuyla yaşıyoruz sabahtan akşama. Bu sanal yaşantı öyle bir hal aldı ki reel hayatımızın işgal altında olduğunun dahi farkına varamıyoruz.

Benim gibi yaşı kırkın üzerinde olanlarımız bilir ki, bundan yirmi yıl öncesine kadar hayatımızda telefon olmadan da yaşayabiliyorduk. Şimdi ise onu almadan evden dışarıya adım dahi atamıyoruz. Evden çıkışımızın gümrük belgesi oldu adeta telefonlarımız.

Cep telefonlarımıza ve şarj aletlerine bu kadar bağımlı olarak yaşamak sizce de fazla değil mi? Bu sanal hayattan kurtulup bir nebze de olsa reel hayatta yaşamak adına ara sıra telefonlarımızı sessiz veya uçak moduna alıp, şarja takıp, orada unutup yanımızdan akıp giden hayat ırmağının doğallığında yıkanmak lazım. Ara sıra zihnimizin ve ruhumuzun bu doğallığa ihtiyacı olduğunu unutmayalım. Aksi takdirde kaybettiğimiz değerlerimizi cep telefonlarında bulamayacağız.

Muhabbetle...