Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.54
Gram Altın
2495.19
BIST 100
9548.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Aralık 2021

Sesimiz çiviye takıldı

Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal

Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş

(Bâkî)

Sesimiz çiviye takıldı. Tıpkı terazi misali hayatımız ve mematımız arasında asılı olduğumuz gibi sesimiz boşlukta kaldı. Sesimiz çiviye takıldı dostlar. Bundandır ki ekranlardaki umut tacirlerinin nasıl ruhları sömürdüğünü ifade edemedik. Watsap durumlarında gülen yüzlerin arkasındaki hüznü bilmemize rağmen, Instagram'da parıldayan bazı gözlerin arkasında nasıl karanlık bir çukurun saklandığını hissetmemize rağmen ve klavye kahramanlıkları yapıp da öz nefsine peygamber olamayan yığınlar gördükçe bir şey söyleyemeyişimizin sebebi bu olsa gerek. Sonra yörük kızı Müslüme’nin feryadına karışamadığı için sesimiz, her gün sessiz bir çığlıkla büyüyüp çığa dönüşüverdi nefesimiz. Her ses takılır çiviye biliriz lakin mazlumun âhı deler geçer semaları. “Âh” yeisdir, azaptır, hüzündür, ıztıraptır. “Âh” kalbimizin değişen halleridir. “Âh” Müslüme’nin feryadı, üç yaşındaki Aylan ve beş yaşındaki Galip Kurdi kardeşlerin kıyıya vuran minik bedenlerinin hafızamızdaki izleridir.

Büyük üstad Fuzȗlȋ, Her lâhza gökyüzünün yolunu tutan, göklere yükselen âhı güneşin harmanına alev alev ateş vuruşuyla ifade eder. Gönlün âhımdan terahhum sûretin gösterdi lîk/ Mevcden su naksına çok etmek olmaz i’timâd. İşte bu mazlum “âh”ı ki güneşe kadar ulaşır ve mihnet okunu hedefine doğrultur. Bu ızdıraptandır ki Fuzȗlȋ, “Büküldü kadim âhım yetti hur-şîde sakın ey meh/Ki mihnet okunu peykânladım gam yayını kurdum” der. Ay sakınır bundan, felekler sakınır. Dağlar sakınır sonra yıldızlar sakınır. Nedendir bilinmez, insanoğlu sakınmaz bu “âh”tan. Başımızı önümüze eğdiğimiz vakitlerde, kendimize ve en yakınlarımızdakine dahi sözümüzün geçmediği zamanlarda susuşumuz sesimizin çiviye takılı kalmasındandır dostlar.

Bu yüzden haksızlıklar karşısında sesimiz kısık kaldı. Bir anne kaldırımda son nefesini verirken aşk celladının elinde, sonra Dicle'nin öbür yakasında bir kuzuyu kurt kaptığı vakitlerde bu sebeple haykıramadık. Bu yüzden anlatamadık kimseye gözyaşının renginin Afrika'da, Doğu Türkistan'da, Filistin'de hep aynı renk olduğunu. Sesimiz boşlukta bir çiviye asılıydı, haykıramadık.

Adaletin olmadığı yerde ahlakın olmayacağını ve adaletin halkın nefes borusu olduğunu, adaletsiz nefes alınamayacağını dile getiremedik. Sonra Yaratıcı'nın adaleti emrettiğini, iyiliği, yakınlara iyilik etmeyi; çirkinliklerden, kötülüğün her çeşidinden ve zorbalıklardan sakınmamız gerektiğini haykıramadık. Sesimiz çiviye takıldı. Yüzümüzü döndüğümüz toprağa yansıdı suretimiz. Korkar olduk kendi gölgemizden dahi. Oysa bizi hangi sûret zaptedebilir ki? Problem büyüktü, sesimiz asılı kalmıştı bir yerlerde.

İşte bu yüzden içimizdeki ağlamalara rağmen insanlar arasında hep gülen bir yüzle ve mutluluk tümceleri ile dolaşıverdik. Bundandır ki doğru olmayan yollar kalabalık olsa dahi bu yolları tenha bildik. Sonra hem yol olduğumuzu hem de yolcu olduğumuzu unutuverdik. Oysa biz gönlümüzdeki kırlara çardaklar kurup hayatla birlikte şarkılar söylerdik. Oysa şimdilerde sesimiz kısık bizim. Sesimiz bizden hayli uzakta, sesimiz sahibine yabancı. Sesimizin bizden ayrıldığı vakit anladık derinliğini her şeyin. Ve şimdi sessiz şarkılarımızı dinleyenler sağırlaşıyor dostlar.

Sesimiz çiviye takıldı. O gün bugündür şemsin ışığını hiç görmemiş a’maya, kâinatın ezgilerini hiç dinlememiş bir sağıra, ruhunun sesini hiçbir zaman dile getirmemiş bir zavallıya dönüverdik. Tembelliğimiz ruhumuzu bataklığa çeviriverdi dostlar. Sesimiz çiviye takıldı. Oysa her sessizlik bir savaşın habercisidir. Ve savaşların en çetini kendimizle olan savaştır. Haydi öyleyse Âsaf Halet Çelebi’ye kulak ver: İbrahim, içimdeki putları devir/ Elindeki baltayla/ Kırılan putların yerine yenilerini koyan kim/ Güneş buzdan evimi yıktı/ Koca buzlar düştü/ Putların boyunları kırıldı/ İbrahim, güneşi evime sokan kim/ Asma bahçelerinde dolaşan güzelleri Buhtunnasır put yaptı/ Ben ki zamansız bahçeleri kucakladım/ Güzeller bende kaldı İbrahim;

Gönlümü put sanıp da kıran kim?