Dolar (USD)
32.51
Euro (EUR)
34.54
Gram Altın
2495.49
BIST 100
9548.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Temmuz 2022

Sıradışı bir kadın, sıradışı bir yazar: Suad Derviş

Fosforlu Cevriye eserini bilmeyenimiz yoktur. Fosforlu Cevriye eserini bilmemize rağmen, onun yazarı olan Suad Derviş’i ise neredeyse hiç bilmiyoruz. Onlarca eser yazan, gazetecilikle ve yazarlıkla dolu bir hayat yaşayan Suad Derviş (1903-23 Temmuz 1972) , sıra dışı ve efsane bir kadın yazardır. Yusuf Ziya Ortaç, Suad Derviş’i “Türk edebiyatının göklerine doğan yeni bir yıldız” olarak nitelemektedir. Suad Derviş’in adı, toplumcu gerçekçilik kavramıyla adı özdeşleşmiştir. Oyuncaklarla değil insanlarla ilgilendiğini söyleyen Derviş, fantaziler yerine insan hayatının yalın gerçekliğine odaklandığını çarpıcı bir şekilde söylemektedir: “Ben rüya gördüm. Hayatı tanımıyordum. Hayattan anlatacak şeyler bilmiyordum. Rüyalarımı anlattım fakat şimdi ne on altı yaşında ne yirmi yaşındayım. Yani bebeklerimi kafamın ve kalbimin tavan arasına lüzumsuz eşyalar içine terk ettim. Artık rüya görmüyorum. Uyandım. Etrafımı görüyorum, etrafımda olan şeyleri hissediyorum. Beni bebekler değil insanlar alâkadar ediyor. Beni hayal değil hakikat alâkadar ediyor, çünkü hayat ve hakikat en güzel rüyadan ve en parlak hayalden çok daha zengin ve çok daha cazip.” Toplumsal ve sınıfsal meseleler, toplumsal eşitsizlikler ve adaletsizlikler, Suad Derviş’in eserlerinde yalın ve sarsıcı gerçekler olarak anlatılmaktadır.

Duyarlı ve yaratıcı bir kişiliğe sahip olan Suad Derviş, Kara Kitap Hiç Biri, Ne Ses Ne bir Nefes, Bir Buhran Gecesi, Fatma'nın Günahı, Gönül Gibi, Onu Bekliyorum, Bu Roman Olan Şeylerin Romanı, Bir İstanbul Gecesi, Hiç, Biz Üç Kardeşiz, Fosforlu Cevriye, Çılgın Gibi, Zeynep İçin, Büyük Ateş, Yaprak Kıpırdamasın, Onları Ben Öldürdüm, Baba Oğul ve Emine isimli önemli romanlar yazdı. Suad Derviş’in Ankara Mahpusu isimli romanı birçok dile çevrilmiştir ve bu eser IvoAndric’in Drina Köprüsü’nden daha iyi bir eser olarak nitelenmektedir. Ellinci ölüm yıldönümünde Suad Derviş’i yazdığı romanlarla, oyunlarla ve aktivist hayatıyla bilmek ve tanımak önemlidir. Suad Derviş, Fosforlu Cevriyem’le bilinmesine rağmen, onlarca eser sahibi yaratıcı bir kalemin sahibidir. Derviş’i, ülkemizin Virginia Woolf’u olarak tanımlayabiliriz.

Suad Derviş, özgür, onurlu ve yaratıcı bir kadın olarak yaşamıştır. Kadınlara hayat hakkı vermeyen, onların düşünce haklarını tanımayan ataerkilliğe karşı şiddetle karşı çıkmıştır. Derviş, erkekleşmeyi dayatan ve kadınlığı inkâr eden ataerkilliğe karşı sürekli olarak kadın kimliğini tavizsiz bir şekilde savunmaktadır. O, kadının saçı kısa aklı kısa olarak görülmesini, kadının insanlığın büyük sorunlarıyla ilgilenmesinin engellenmesini reddetmekte ve insanlığın büyük sorunlarının kadının ilgi alanı olduğunu söylemektedir. “Reşat Fuat Baraner’in karısı” olarak takdim edilmesine karşı çıkan o, “Ben yazar Suat Derviş’im. Kimsenin karısı olarak yâd edilemem” diyerek tavrını ortaya koymuştur. Suad Derviş, kadınların hayatın her alanında var olma ve katılma hakkını savunmuştur. “Ağlasa da gizliyor gözlerinin yaşını; / Bir kere eğemedim bu kadının başını” mısralarını Nazım Hikmet’e yazdıran Suad Derviş, hiçbir otoriteye baş eğmemiş ve kendi emeğiyle ve yaratıcılığıyla hayatını yaşamıştır.

Kadın bir yazar olarak kendi olmayı başarmış özgün ve özgür bir kişiliğe sahip olan Suad Derviş, gazeteci ve edebiyatçı olarak toplumu ve insanı tanımak ve anlamak için büyük çaba içinde olmuştur: “Mesleğimin benim üzerimde çok tesiri oldu. Ben yalnız edebiyatçı değil, aynı zamanda da gazeteciyim. Gazeteci, günün her saatinde memleketinin insanları ve problemleriyle temas hâlindedir. Ben gazeteciliğe başladıktan sonra memleketimi ve insanlarımı tanımaya başladım. İstanbul’un en fakir semtlerini bildiğim gibi, en ücra köşelerinden en lüks muhitlerine kadar girip çıktım.”Suad Derviş için yazarlık ve gazetecilik hayata tanıklık etmektir.

Suad Derviş, içinde bulunduğumuz yozlaştırıcı ve ahlak dışı durumu çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir: “İnsan zekâsı yirminci asırda en alçak derecededir. İnsan kendi kendine kıyan, kendi başını kendi yiyen insan… Paraya tapan, paraya canını veren, Azrail’i utandıracak merhametsizlikler yapan insan budalalığı, menfaatlerini çiğneyen şuursuzluğu içinde ne müthiş bir mâhluk!”“Yirminci medeniyet asrı her şeyi, ölümü olduğu gibi, hayatı da para ile mübadele ediyor. Eğer paran yoksa Pastör’ler dünyaya gelmiş gitmiş, sana ne? Roketli tayyareler icat edilmiş, sana ne?”Duygularını, yaşadıklarını ve düşüncelerini yaratıcı bir kalemle yazıya döken Suad Derviş şöyle demektedir: “Ben düşündüğüm, his ve zannettiğim şeyleri olduğu gibi söylemek cesaretini ve hakkını kendinde bulan bir insanım. Bunun için herhalde beni ayıplamazsınız.”Bu özgür, onurlu ve yaratıcı kadını ellinci ölüm yıldönümünde saygıyla anıyorum.