Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2507.60
BIST 100
9670.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Temmuz 2021

​Sosyal medya ve ruhların huzursuzluğu

Sözün bilmez bazı nadan elinden

Edep ağlar erkan ağlar yol ağlar

Gevheri

Biz böyle değildik... Eskiden; mektepsiz, fakir ama erdem sahibi insanlar yiyip içtiklerinden bahsetmek zorunda kaldıklarında "söylemesi ayıp, af edersiniz, mazur görün" gibi zarafet dolu sözler sarf ederlerdi. Çarşıdan, pazardan aldıkları şeylerde başkalarının gözü kalmasın diye azami gayret gösterirler ya da komşuya da evde bulunandan mutlak ikram edilirdi.

Bir çağa erdik ki ne çağ! İletişim çağı. Sosyal medyanın en yoğun kullanıldığı bir çağ. Keskin bir bıçak gibi. Bilmem ne lokantasında, ünlü tatil ve eğlence merkezinde yediği, içtiği şeyleri görgüsüzce paylaşan kişileri anlamakta hayli zorlanıyorum. Herhalde yiyip içtiklerinin fotoğraflarını paylaşan görgü fukaraları, yiyip içtikleriyle mi daha kaliteli, farklı insan olduklarını sanıyorlar? "Siz, bizim yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz, bindiğimiz, gezdiğimiz şeylere ulaşamazsınız" diyerek kendilerinin sahip oldukları maddi imkânlarla mı övünüp gururlanıyorlar? Kafa ve ruhlarındaki derin kültürel ve manevi boşluğu böyle mi doldurarak teselli buluyorlar bilinmez? Lakin, ruhen yükselmek, ancak ilim, edep ve mahremiyetle mümkündür.

Sonra, şaşkınım ki en mahrem kalması gereken anlar ve duygular fotoğraflarla sergilenir oldu. En mahrem mekânlar sosyal medya sayfalarında görücüye çıktı. Kendileri hakkında “en mahrem” anıları ve anları dahi paylaşan; bunu yaparken de içinde bulundukları anı yaşayamayan kişiler açısından aslında bu çok ciddi bir psikolojik hal olsa gerek. Tükenir oldu mahremiyet. Medya çağı öz benliğimizi savurdu. Çıplak çöller gibi verimsizleşti ruhlarımız ve ruhlar huzursuzlaşmaya başladı. Çizilen sanal mutluluk tablolarının sahiplerini gerçek hayatta dinleseniz, aslında onların ne kadar yalnız, huzursuz ve kendileri ile çelişen bireyler olduklarına tanıklık edersiniz.

Hayvani dürtülerle güdülenmeye çalışan ve fıtratına ters davranan insanın eşgüdümlü olarak uygar bir varlık gibi görünmeye çalışması aslında oldukça trajik bir durum. Kişilerin yaşantılarının ve öz benliğinin ifşa edildiği bu kamu malı varlıklar, kendilerini sosyal medya yoluyla dış dünyaya atfederek, yabancı ve tehditkâr olan dışarının karşısına saklı, saf ve temiz durması gereken fıtratı umarsızca takdim etmekte ve bu sergileme ve sergilenme hali ruhu aslında oldukça rahatsız etmektedir.

Muhterem okur, sosyal medyada faydalı, güzel, hayırlı duygu ve düşüncelerini, sosyal, kültürel, sanatsal faaliyetlerini, kafa ve gönüllerinin güzel gıdalarını paylaşan bilinçli bir kitle de var şüphesiz. Saygı duyulası bir kitle. Pakdil'in; “İçe bakış, dehşetli hazinedir” dediği gibi kimlik sahibi erdem yolcuları, önce kendi Kaf Dağı'na yolculuk yapabilmeyi başarabilen münevverlerdir bu şahsiyetler. Kendi gerçeğine varmış, yaşama ve yaşatma aşkına gönül vermiş; fikir, ruh, ahlâk, eğitim, ilim, irfan, kültür ve sanat cephesinde inanç, ihlâs, çile, sabır, dua, şükür ve azimle seferini gerçekleştiren bir aydın bir kitle.

Eski zamanlarda çirkin hal ve davranışlar azdı. Bu sebeple çirkinlik hemen dikkat çeker ve bireyler bu durumlara tepki gösterirlerdi. Şimdi iyi ve güzel olan şey azaldı ve belki iyi kalmak yadırganır oldu. İyi olarak kalma mücadelesi verenler bana göre Çirmen Savaşı'nın yiğitleri gibidir. Bilenler bilir bu savaşı. Sırpsındığı Savaşı’nın yaralarını sarmak isteyen Sırplar oldukça büyük bir intikam duygusu ile Osmanlı imparatorluğuna savaş açmaya karar verirler. I. Murat önderliğindeki Osmanlı ordusu dönemin en iyi ordularından birine sahiptir. Çirmen Savaşı için Sırplar yaklaşık olarak 70 bin kişilik bir ordu ile bu savaşa hazırlanmışlardır. Vukaşin, Uyliyeşa ve Vukaşin Hristiyan birliği birleşerek Edirne üzerine saldırı gerçekleştirmek için fikir birliğine varırlar. Lala Şahin Paşa yanına aldığı 800 kişilik bir ordu ile Sırpları karşılamak için bir keşif yolculuğuna çıkar. 800 kişilik Osmanlı ordusu Sırpları takip eder ve gece saldırarak 70 bin kişilik orduyu mağlup ederler. Kemiyet mi, keyfiyet mi önemli dostlar? Biz, az olsak da iyiyi yaymaya ve paylaşmaya devam edelim. Bir kibrit çöpü, karanlığı aydınlatmaya yeter.