Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Tüketici birey ve eğitim

Postmodern kapitalizmin insana dair sunduğu tek bir profil var; tüketici. Tüketim sıklıkla belirttiğimiz üzere postmodern kapitalizmin ekonomi politiğinde anahtar kavram olup, tüketim dünya ölçeğinde yeni bir kültürlenme ve kimliklendirme aracı olarak sıkı bir işlev görmektedir. İnsanı tüm maddi sahipliklerinden soyutladığınızda, o şahsiyeti toplumda kendinden menkul bir değere bağlı olarak yerleştireceğiniz statü kalmamıştır.

Din, gelenek, ekonomi, siyaset vb. tüm alanların toplumsalın şekillenmesindeki rolleri ve karşılıklı etkileşimleri hep dikkate alınmalıdır. Üretim biçimleri ve ekonomi politiğin değişmesi, diğer değişimler için ciddi bir etken olmakla birlikte diğer unsurlar da bu etkileşime girerler. Söz gelimi; Sanayileşme devrimi toplumlardaki değişimde önemli bir pay sahibidir; ancak sanayileşme sonrası ekonomi politiğin modernizmin bir ideoloji olarak dünya görüşünden azade işlemesi söz konusu değildir.

Bu bileşimin bir boyutu “birey” kavramına yapılan yığınaktır. Birey aslında özgürlük vadiyle kapitalizme eklemlenen bir profildir. Bu eklemlenme iki adımda gerçekleşmiştir. Birinci adımda insan her türlü bağlılıklarından azade kılınmıştır. Dolayısıyla din, gelenek ve tüm aidiyetlerden bağımsızlaşma özgürlük çerçevesinde okunmuştur. Bu şekilde ortada kalan insan ikinci adımda modernizmin ekonomi politiğine bağlanmış; yeni bir aidiyet edinmiştir.

Modernliğin ekonomik işleyişinde anahtar kavram olan kapitalizm, süreç içerisinde farklı tıkanmalar yaşamakla birlikte farklı fazlarda belirgin olmuştur. Kapitalizmin feodal dönemden farklı olarak yeniden tanımladığı kavram ise ihtiyaçtır. Daha önce sadece insanın kendisi ve ailesi için yetecek bir çerçeveyi ifade eden ihtiyaç kavramı, modern zamanlarda genişleyerek çeşitlenmiştir. Burada ihtiyaç, üretim ve tüketim sürecinde yeniden içeriklendirilmektedir.

Süreç içerisinde kapitalizmin yaşadığı buhranlar farklı fazlarda aşılmaya çalışılmıştır. 1929 buhranından sonra fordist üretim tarzı bir kurtarıcı olmuş, daha sonra 1970’ler ve nihayet pandemi ile birlikte tekrar aşikar hale gelen buhranları yine bir şekilde kapitalizm aşmaya çalışmaktadır. Kapitalizmin dünya ölçeğindeki bu başarısını çok farklı faktörlerle birlikte okumak mümkündür. Fakat şu faktörlerin altını çizmeliyiz. Birincisi, kapitalizm artık Batı dışı toplumlarda da bir kültür yaratmayı başarmıştır. İkincisi de, özellikle tüketim merkezli ekonomi politik ile siyaset arasındaki uyumluluğu temin etmek üzere eğitim önemli işlevler görmektedir.

Eğitim neredeyse tartışma konuları içerisinde merkezi bir konumu teşkil ediyor. Bu, bir yandan onun sosyal mobilizasyonun en etkin araçlarından birisi olması, diğer yandan merkezden yapılan bölüşümlere daha rahat erişimi temin edebilmesi ve bireye statü sağlayıcı fonksiyonları sebebiyledir. Bu nedenle toplum tarafından “okuma”ya (öğretim anlamında) yönelen yoğun ilgi anlaşılabilirdir.

Fakat son dönemlerde eğitimin değerler, normlar ve ahlak anlamında bazı olumlu çıktılar sağlayamaması ciddi şikayet konusu da yapılmaktadır. Fakat bu durum modernitenin tarihi ve perspektifine bakıldığında anlaşılabilir bir durumdur. Öncelikle sosyolojinin yeni kurgusu olan “toplum” büyük bir cemaat olarak tasarlanmış ve homojenliği saplanmak eğitim içeriklendirilmiştir. Toplumlardaki ekonomi politik tüketici bir birey profilini tasarlamaktadır. Özellikle postmodern kapitalizmle bu durum daha da aşikar hale gelmiştir.

Bugün eğitim sürecindeki bir gencin kimliklendirme, kültürlendirmesi eğitim üzerinden gerçekleşmekte; dünya ölçeğinde tüketime dayalı ekonomi politik statü ve kimliğe yönelik bu talepleri tüketimin bizzat içinde şekillendirmektedir. Dolayısıyla dünya sistemi ile yakın ilintisi içinde eğitsel süreç tüketici bireylere yığınak yapıyor görünmektedir. Bu bağlamda eğitimde bir reform yapılacaksa ve şikayet konusu sorunlar halledilmek isteniyorsa, bunun için çok ciddi bir çaba gerekmektedir.