Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.58
Gram Altın
2474.52
BIST 100
9530.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 May 2022

Türkiye, Kıbrıs, Yunanistan ve Büyük Tehlike!

Arz-ı Mev’ud- Vaat Edilmiş Topraklar “projesi”nin önemli merkezleri arasında yer alan Kıbrıs’ta yaşananları biliyorsunuz…

“İşgalci Türkiye Kıbrıs’tan Defol!” pankartlarının açıldığı eylemler..

Rezillik diz boyu!

“Küçük bir azınlık” demeyin sakın…

Değil!..

Hatırlayın, Rum tarafını sevindiren çıkışlarıyla ünlü kişi, Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde galip gelerek o koltukta oturmaya devam edecekti de…

İkinci turda, az bir farkla dönüldü direkten!..

Koskoca Türkiye’nin desteklediği Aday’ın ikinci turda, az bir farkla kazanabilmesi, “başarı” hanemize de yazılabilir, “endişe” hanemize de…

Takdir sizin.

*

Bu sütunu ve katıldığımız programları tâkip edenler, “Kıbrıs Meselesi”ne dikkat çekmek için nasıl çırpındığımızı bilirler.

Ada’nın “kalben” kopmakta olduğunu, Ana Vatan ile Yavru Vatan arasındaki “sevgi bağını” yok etmeye çalışan odakların her türlü pisliği yaptıklarını…

Anadolu’da “Kültürel İktidar” sıkıntısı çeken Türkiye’nin, her türlü “maddî” ihtiyacını karşıladığı, dahası –helâli hoş olsun- canıyla, kanıyla savunduğu Kıbrıs’ın “maneviyâtını” epeyce ihmal ettiğini…

Bu durumdan, Kıbrıs’taki “Anadolu Âşıkları”nın da çok şikâyetçi olduklarını…

Türkiye’yi “işgalci güç”, Katil Yunan tarafını ise “kendilerini Avrupa Birliği’ne götürecek müşfik el” olarak gösteren odakların gittikçe etkinleştiklerini…

Bunların, sosyal “ilişki” ağlarını ve sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanarak, Kıbrıslı gençlerin, Anavatan’a düşman olmaları için her türlü yalana, iftiraya başvurduklarını…

Oralarda, mütedeyyin vatandaşlar tarafından cami inşa etmek için vakfedilen birçok arazinin “kötü evler”in, barların, pavyonların kullanımında olduğunu…

Ecdat yadigârı eserlerimizin başlarına getirilenleri…

En verimli, stratejik önemi en fazla olan toprakların hangi unsurlar tarafından satın alındığını…

Sokaklarda, caddelerde “ajanların” cirit attığını…

Yavru Vatan’ı Ana Vatan’dan kopartmak için ellerinden geleni ardına koymayan odakların, buralardan oraya “eğitim” almak üzere giden gençlerimizi de kalben ve fikren zehirlemek için neler, neler yaptıklarını…

Kıbrıslı gençlerin, Rumların beğenmedikleri işlerde çalışmak için Güney Kıbrıs’a yöneldiklerini…

Rum tarafının, “istihdam politikası”nı KKTC’nin ve haliyle de Türkiye’nin zeminini kaydırmak için kullandığını…

Yazdık, yazdık, söyledik, söyledik…

*
“Topraklarımız hızla elimizden çıkıyor! Kıbrıs, bu gidişle Filistin’e dönebilir!” bile dedik!..

Bunları parsel parsel, rakam rakam ortaya koymaya çalıştık…

Çalıştık da ne oldu?

Kavramlar üzerinden yürütülen “menfaat” çatışmalarının, çekişmelerinin tarafı olan…

“Bal tutup parmak yalamaktan başka” derdi kalmamış nice “gasteci”, “akademisyen”, “politikacı” için bunların ne önemi var!..

Onlar…

Mevcut dursa da gitse de, Kıbrıs dursa da gitse de menfaat çarklarında yerlerini almayı çok iyi bilirler!

Biz yanarız derdimize!..

******************

Pazar Sâkinliğinde Huzur Kaçırmak!

ABD Devlet Başkanı tarafından Yunan Bayrağı’nın Mavi Beyaz renklerini taşıyan kravatla karşılanan Yunanistan Başbakan’ı Miçotakis’in Kongre’deki “Kıbrıs sadece Rumlarındır!” kıvamlı konuşmasının ayakta alkışlanması…

ABD Yönetimi’nin, Türk-Yunan çekişmesinde net bir şekilde “Yunan” dan yana olduğu ortaya koyması…

Terör hâmileri İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğine karşı çıkan Türkiye’ye yönelik baskıların gittikçe artması…

ABD ve Avrupa’nın “Kavala Dâvâsı”nı da vesile kılarak, Türkiye’ye iyice “düşman” muamelesi yapması…

Siyasi İktidar’ın ekonomideki ve dış politikadaki sıkıntıları aşabilmek için yeni açılımlara yönelmesi…

Ülkedeki ortamın her türlü provokasyona gittikçe daha fazla açık hale gelmesi…

*

Vücut yorulduğunda, birikmiş hastalıklar ortaya çıkıyor.

Düşmanlar cüretlerini arttırıyor.

Üç için gelen, beş için gidiyor.

Beş için gelen, elli beş için gidiyor.

Kimileri de, “Sesimizi duyan yok, ne halleri varsa görsünler!” diyerek kenara çekiliyor.

*

Bütün bunlar olurken…

Şımarık Velet Yunanistan da, fırsattan istifade cüretini arttırıyor.

*

Türkiye’nin bu zor süreçten çıkabilmesi için, “Anadolu”su ile “Kıbrıs”ı ile “birlik ve beraberlik ruhu”na sarılması gerekiyor…

Gerekiyor da…

********

Diyanet Hutbesi’nde “Aile” Vurgusu!

Mesele mesele içinde…

Birlik ve beraberlik ruhunun zeminini oluşturan “AİLE”ne sahip çıkamıyorsan, nasıl sahip çıkacaksın Memleketine?

Ana Vatan’a ve Yavru Vatan’a?

Bu haftaki Cuma Hutbesi çok güzeldi.

Diyanet Metni’ni okuyan Hocamız,

“Yüce dinimiz İslâm, meşru bir nikâh ile aile yuvası kurmamızı emreder… Aile; iffetli, huzurlu ve güvenli bir hayatın temeli ve teminatıdır. Nefsimizi ve neslimizi emniyet altına alan, temiz ve sağlıklı bir toplumu inşa eden yegâne kurumdur. Aile, bir tercih değil; fıtri bir ihtiyaçtır.” dedi.

Millî, manevî değerleri muhafaza ve müdafaa ile, “Sağlam Aile Yapısı” arasındaki ilişkiye dikkat çekti.

*

Dostlar;

“Ailemiz Çöküyor!” muhtevalı ikaz yazıları kaleme alan kaç gazeteci, kaç akademisyen kaldı?

Çok az değil mi?

Peki ya…

“Kıbrıs elden gidebilir?” diye ikaz eden…

Onlar da çok az.

Peki, bu kadar “çokluğun” olduğu bir vasatta, bu “azlığın” sebebi nedir?

Ben niçin, ikide bir “Kültürel İktidar” sıkıntısından bahsediyorum…

Aile Bakanı’nın sürekli olarak, “Sayın Cumhurbaşkanı en az 3 çocuk demişti. Tehlike var, Avrupa’dan 4-5 kat hızlı yaşlanıyoruz!” demesi ne anlama geliyor?

*

Bunları düşünmek ister misiniz, bu sakin Pazar gününde?

Huzurunu kaçırdıklarımdan özür diler, soranlara selâm ederim.