Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2435.56
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Ocak 2023

Türkiye'nin Kader Seçimi

Uluslararası dengelerin süratle değiştiği, dünyanın belirsiz bir ortama doğru sürüklendiği, bir dönemden geçiyoruz. İçinde bulunduğumuz yüzyılın koşulları, bize siyasi seçeneklerinin neler olacağına dikkat etmemizi zorunlu kılmaktadır. Zira geriye dönüp baktığımızda, bazı büyük dünya olaylarının sonunda dünyanın yeniden şekillendirildiğini görürüz.

Biraz somutlaştıracak olursak, uzun yıllar süren savaşlardan sonra, 1648 Westefalya Barışı ile Avrupa, yeni baştan düzenlenmişti. Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu dağılmış ve 300’e yakın Alman şehir devleti ortaya çıkmıştı. Hollanda ve İsviçre ayrı birer devlet olarak söz konusu süreçte kurulmuştu.

Daha sonra 1789 Fransız ihtilali olmuş, dünyadaki bütün imparatorluklar yıkılmış, yerine ulus devletler kurulmuştu. Akabinde Birinci ve İkinci Dünya harbi yaşanmış ve iki kutuplu dünya düzenin temelleri bu iki savaşın üzerinden yükselmişti.

Eski düzenin aktörlerinden Amerika ve İngiltere kendi çıkarları doğrultusunda dünya sistemini yeniden formatlamaya çalışıyorlar. ‘’Arap Baharından’’ sonra,başlayıp Ukrayna-Rusya savaşıyla devam eden yıkım, buçabaların somut sonuçlarıdır.

ABD-İngiltere ikilisi dünya sistemini formatlarken öne çıkarttıkları söylem: ‘’Otoriterliğe karşı demokrasi’’ söylemidir.Bu modası geçmiş kocaman bir palavradır. Çünkü birçok ülkedeki diktatör rejimlerin arkasında ABD-İngiltere veya diğer batılı sömürgeciler bulunuyor. Onlar için sadece çıkarlarına hizmet edenler ve etmeyenler vardır. Etmeyenler; devrilmesi gereken tehlikeli ‘’diktatörler’’ iken diğerleri,iktidara gelmesi gereken ‘’dostlarıdır.’’ Mesele bu kadar basit ve nettir.

Aksi hâlde ABD Başkanı Biden durup dururken neden ‘’biz dostlarımıza yardım ederek Erdoğan’ı devireceğiz’’ desin? Geçtiğimiz günlerde ABD’nin eski ulusal güvenlik danışmanı John Bolton neden ‘’Türkiye’nin NATO üyeliğini askıya almak, muhalefet adaylarına bir şans tanıyacaktır’’ desin?

İsveç’te sergilenen iğrenç eylemleri ve İngiliz dergisi ‘’Ekonomist’in Erdoğan aleyhindeki çapsız yorumu üzerinde durmaya bile gerek yoktur. Bütün bunları izliyoruz ve insanın aklına şöyle bir soru geliyor: Acaba Erdoğan, bunların çıkarlarına nasıl bir çomak sokmuş ki ‘’Yedi Düvel’’ bir araya gelmiş onu devirmek istiyor?

Görünürde hedef Erdoğan ama gerçek hedef, milletimizdir! Gerçek hedef, Erdoğan’ın Türkiye’yi kendi potansiyeline eriştirme idealidir. Gerçek hedef, Ankara’nın önemli bir merkez olma yolundaki çabalardır. Gerçek hedef, milletimizin zihinsel rehavetten uyanarak, dış dünya ile çevresiyle daha çok ilgilenmeye başlamasıdır.

Bu bakımdan önümüzdeki seçim sonucunda: Ya Türkiye, tekrar ABD’nin istediği gibi edilgen bir ülke olarak içine kapanacaktır. Ya da yeniden ayağa kalkacaktır. Ancak bu sloganla değil, her alanda iyi bir planlama ve çok çalışarak olacaktır. Türkiye’nin bunu yapabilecek potansiyeli vardır.

Hasan Öztürk’ün Haber7 Sitesinde dile getirdiği gibi: ‘’Ya Dünya 5’ten büyüktür diyeceksiniz. Ya, kurduğunuz haksız düzen devam etsin diyeceksiniz.’’ Kısaca belirtmek gerekirse, bütün dünyanın gözü Türkiye’de yapılacak seçim üzerinde olacaktır. Bu nedenle önümüzdeki seçim, sadece bir başkanlık seçimi değildir. Bu seçim: Türkiye’nin ve bütün mazlum milletlerin kader seçimi olacaktır!