Dolar (USD)
27.4754
Euro (EUR)
29.0814
Gram Altın
1646.647
BIST 100
8218.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Aralık 2021

Türkiye'ye İhanetin Üç Cephesi: Siyaset, Seferat ve Matbuat (1)

• Biz, bâtılı tasvir etmeden ama bâtılın mahiyetinden de gafil olmadan günümüzü mazinin dersleriyle okuyabilmenin yollarını araştıralım. Günü okumanın, geleceği kurmay bir gözle kurgulamanın yolu, çoğu zaman mazinin tahliliyle mümkün olduğu açıktır. Zira hakiki vukuatı kaydeden tarih, hakikatte en doğru şahittir.

TÜRKİYE ki bu devlet-i aliyenin bin seneden fazla esasen adıdır, daima dahili ve harici hain komitelerin hedefinde olmuştur. Türkiye, İslam aleminin ileri karakoludur. Anadolu insanın fıtratında hürriyet esaslı bir kaide halinde yerleşmiştir. Türkiye Devleti ve Anadolu insanı, bazı müstemleke ahlaklı yönetimler müstesna, devletler milletler muvazenesinde izzetli olmayı yeğlemiştir. Zalime karşı mazlumun yanında “devlet/millet ebed müddet” ilkesi ile hareket etmiş, ne kadar yozlaştırılmaya çalışılsada toplumsal refleks onu Hakkın yanında batılın karşısında durmaya sevketmiştir. Türkiye’nin ve Anadolu halkının bu vasıflarını karşılarında aşılması büyük bir engel gören komiteler bunun dejenerasyonu, izalesi, bozulması için ellerinden geleni yapmaktalar. Bunu son zamanlarda öyle algı operasyonları ile yapmaktalar ki, şeytan bile bu kadar yalan, yanlış plan ve propaganda karşısında emekli olmaya, işleri tamamen bu zavallı hain güruha bırakmaya karar vermiştir herhalde.

Biz bâtılı tasvir etmeden ama bâtılın mahiyetinden de gafil olmadan günümüzü mazinin dersleriyle okuyabilmenin yollarını araştıralım. Günü okumanın, geleceği kurmay bir gözle kurgulamanın yolu, çoğu zaman mazinin tahliliyle mümkün olduğu açıktır. Zira hakiki vukuatı kaydeden tarih, hakikatte en doğru şahittir.

Türkiye’de geçtiğimiz yıl “Boğaziçi Üniversitesi” rektör ataması üzerinden bir gençlik isyanı çıkarmaya, sokaklar karıştırılmaya, öğrenci hareketleri başlatılmaya çalışılmıştı. Önce Sultan Abdulhamid’e, sonra Menderes hükümetine karşı sergilenen oyun sahneye konulmaya çalışıldı. Boğaziçi Üniversitesi olayları, çok öncesinde Gezi kalkışmaları, geçtiğimiz senelerde yine yaşadığımız papaz Brunson olayı, 10 büyükelçinin Türk yargısına müdahale anlamı taşıyan açıklamaları ve son olarak da CHP Genel Başkanı imzasıyla tam bir müstemleke valisi ağzı ile yapılan ve elçiliklere gönderilen açıklama... Ve bütün bunlar yaşanırken kökünün herhalukârda dışarda dal ve budaklarının içimize sızmış olduğu bir kısım gazetelerin tezviratları! Şimdi sizlere siyaset, matbuat, seferat şeytan üçgeni içerisinde ülkemizdeki sahnelenen oyunları anlayabileceğimiz tarihten manzaralar arzedeceğim. Bir de günümüz olaylarını mazi kıtasından hayalin simotoğrafı ile anlamaya çalışalım.

Robert Koleji; Türkiye’ye karşı bir fitne ve fesat şebekesi tarafından dört Amerikalı papazın vazifelendirilmeleriyle kurulmuştur. Osmanlı’nın yıkılması, alem-i İslam’ın parçalanması, hilafetin ilgası, Türklerin Avrupa’dan bilhassa Balkanlardan sökülmesi, Anadolu halkının tarihine (İslam tarihine, cihad ruhuna, nizam-ı alem ülküsüne) ve imanına (ehl-i sünnet ve’l cemaat itikadına, Peygamber aşkına, tasavvuf ahlakına) yabani ve yabancı kılınmasına maruf bir misyon ile tavziftir bu vazifelendirme.

Bu gayelere matuf Kolej Müdürü George Washburn, misyoner Dr. Sayras Hamlin’i Osmanlı topraklarına göndermiştir. 1850 ile 1857 tarihleri arasında 7 sene Osmanlı topraklarını karış karış gezmiş, nihayet Balkanlar’da Bulgar unsurunun, Sırpların, Arnavutların, Yunanın isyan hareketleri ile toprak kazanımları üzerine çalışmalar yapmış ve bu unsurlardan Bulgarlar üzerinde yoğunlaşılmasını da tavsiyeden geri durmamıştır.

Buraya dikkat buyurun! Buraya nazar atfedin efendiler! Dr. Hamlin, “İslamiyet İstanbul’a nereden girmişse, Hıristiyanlığın da oradan İstanbul’a girmesi için Rumeli Hisarı’nın en yüksek kulesi üzerinde bir kolej açmak istiyorum” demiştir.

Boğaziçi Üniversitesi (Robert Koleji) Balkanlarda Türk unsurlar arasında kaybolmuş bir göçebe kavim olan Bulgarları Hıristiyan alemine yeniden tanıtmıştır. 39 Bulgar talebeyi Kolejde Bulgar milliyetçiliği ve Türk nefreti ile yetiştirmişlerdir. Bunların içinden de 10 Bulgar çocuğunu Malta Kolejine göndermişler ve bu 10 çocuk Osmanlıya isyan hareketlerinin liderleri ve 1865’te başlayan faciaların mümessilleri olmuşlardır.

Evet, Rumeli Hisarının en yüksek kulesinin eteklerine kurulan koleje, “para veren akıl da verir!” kaidesine göre parayı en çok toplayan misyoner Dr. Robert’in ismini verirler. Yetiştirdikleri Bulgar talebeleriyle 1876 tarihinde Batak Bulgar isyanını başlatmışlardı.

Tuna boylarında yaşayan 4 milyon Türk, 3-5 çapulcuya papuç bırakmamış, isyan bastırılmıştı. Tam da bu noktada matbuat, seferat ve siyaset bir ihanet sarmalı halinde karşımıza çıkıyor.. Efendiler değişen bir şey yok işte; ha 1876, ha 2016... Ha 1901, ha 2021...

Robert Koleji papazları Bulgar isyanının bastırılmasının akabinde “adalet, özgürlük” naraları ile İngiltere ve Amerika matbuatına aksettirirler. Robert Koleji rektörü “Türkiye’de Hıristiyan bir millet katledilirken sükût etmeyeceğiz!” diyordu. Daily News, Türklerin aleyhine ve Bulgarların lehine Robert Kolejinden gelen ısmarlama yazılar çıkartıyordu. Amerika Sefiri Skyler, Amerikalı gazeteci Mac Gahan, Robert Koleji’nden ise Dimitrof, Filibe sancağına gidiyordu. Fransız Figaro gazetesinden İvan de Worstyne’de heyete iştirak etmişti. Sahne hazırdı!

(Yarın devam edelim inşallah)

 
ABONE OL
Emlak katılım web