Türkiye'ye İhanetin Üç Cephesi: Siyaset, Seferat ve Matbuat (1)
• Biz, bâtılı tasvir etmeden ama bâtılın mahiyetinden de gafil olmadan günümüzü mazinin dersleriyle okuyabilmenin yollarını araştıralım. Günü okumanın, geleceği kurmay bir gözle kurgulamanın yolu, çoğu zaman mazinin tahliliyle mümkün olduğu açıktır. Zira hakiki vukuatı kaydeden tarih, hakikatte en doğru şahittir.
TÜRKİYE ki bu devlet-i aliyenin bin
seneden fazla esasen adıdır, daima dahili ve harici hain komitelerin hedefinde
olmuştur. Türkiye, İslam aleminin ileri karakoludur. Anadolu insanın fıtratında
hürriyet esaslı bir kaide halinde yerleşmiştir. Türkiye Devleti ve Anadolu
insanı, bazı müstemleke ahlaklı yönetimler müstesna, devletler milletler
muvazenesinde izzetli olmayı yeğlemiştir. Zalime karşı mazlumun yanında
“devlet/millet ebed müddet” ilkesi ile hareket etmiş, ne kadar yozlaştırılmaya
çalışılsada toplumsal refleks onu Hakkın yanında batılın karşısında durmaya
sevketmiştir. Türkiye’nin ve Anadolu halkının bu vasıflarını karşılarında
aşılması büyük bir engel gören komiteler bunun dejenerasyonu, izalesi,
bozulması için ellerinden geleni yapmaktalar. Bunu son zamanlarda öyle algı
operasyonları ile yapmaktalar ki, şeytan bile bu kadar yalan, yanlış plan ve
propaganda karşısında emekli olmaya, işleri tamamen bu zavallı hain güruha
bırakmaya karar vermiştir herhalde.
Biz bâtılı tasvir etmeden ama bâtılın
mahiyetinden de gafil olmadan günümüzü mazinin dersleriyle okuyabilmenin
yollarını araştıralım. Günü okumanın, geleceği kurmay bir gözle kurgulamanın
yolu, çoğu zaman mazinin tahliliyle mümkün olduğu açıktır. Zira hakiki vukuatı
kaydeden tarih, hakikatte en doğru şahittir.
Türkiye’de geçtiğimiz yıl “Boğaziçi
Üniversitesi” rektör ataması üzerinden bir gençlik isyanı çıkarmaya, sokaklar
karıştırılmaya, öğrenci hareketleri başlatılmaya çalışılmıştı. Önce Sultan
Abdulhamid’e, sonra Menderes hükümetine karşı sergilenen oyun sahneye konulmaya
çalışıldı. Boğaziçi Üniversitesi olayları, çok öncesinde Gezi kalkışmaları,
geçtiğimiz senelerde yine yaşadığımız papaz Brunson olayı, 10 büyükelçinin Türk
yargısına müdahale anlamı taşıyan açıklamaları ve son olarak da CHP Genel
Başkanı imzasıyla tam bir müstemleke valisi ağzı ile yapılan ve elçiliklere
gönderilen açıklama... Ve bütün bunlar yaşanırken kökünün herhalukârda dışarda
dal ve budaklarının içimize sızmış olduğu bir kısım gazetelerin tezviratları!
Şimdi sizlere siyaset, matbuat, seferat şeytan üçgeni içerisinde ülkemizdeki
sahnelenen oyunları anlayabileceğimiz tarihten manzaralar arzedeceğim. Bir de
günümüz olaylarını mazi kıtasından hayalin simotoğrafı ile anlamaya çalışalım.
Robert Koleji; Türkiye’ye karşı bir
fitne ve fesat şebekesi tarafından dört Amerikalı papazın
vazifelendirilmeleriyle kurulmuştur. Osmanlı’nın yıkılması, alem-i İslam’ın
parçalanması, hilafetin ilgası, Türklerin Avrupa’dan bilhassa Balkanlardan
sökülmesi, Anadolu halkının tarihine (İslam tarihine, cihad ruhuna, nizam-ı
alem ülküsüne) ve imanına (ehl-i sünnet ve’l cemaat itikadına, Peygamber
aşkına, tasavvuf ahlakına) yabani ve yabancı kılınmasına maruf bir misyon ile
tavziftir bu vazifelendirme.
Bu gayelere matuf Kolej Müdürü George
Washburn, misyoner Dr. Sayras Hamlin’i Osmanlı topraklarına göndermiştir. 1850
ile 1857 tarihleri arasında 7 sene Osmanlı topraklarını karış karış gezmiş,
nihayet Balkanlar’da Bulgar unsurunun, Sırpların, Arnavutların, Yunanın isyan
hareketleri ile toprak kazanımları üzerine çalışmalar yapmış ve bu unsurlardan
Bulgarlar üzerinde yoğunlaşılmasını da tavsiyeden geri durmamıştır.
Buraya dikkat buyurun! Buraya nazar
atfedin efendiler! Dr. Hamlin, “İslamiyet İstanbul’a nereden girmişse,
Hıristiyanlığın da oradan İstanbul’a girmesi için Rumeli Hisarı’nın en yüksek
kulesi üzerinde bir kolej açmak istiyorum” demiştir.
Boğaziçi Üniversitesi (Robert Koleji)
Balkanlarda Türk unsurlar arasında kaybolmuş bir göçebe kavim olan Bulgarları Hıristiyan
alemine yeniden tanıtmıştır. 39 Bulgar talebeyi Kolejde Bulgar milliyetçiliği
ve Türk nefreti ile yetiştirmişlerdir. Bunların içinden de 10 Bulgar çocuğunu
Malta Kolejine göndermişler ve bu 10 çocuk Osmanlıya isyan hareketlerinin
liderleri ve 1865’te başlayan faciaların mümessilleri olmuşlardır.
Evet, Rumeli Hisarının en yüksek
kulesinin eteklerine kurulan koleje, “para veren akıl da verir!” kaidesine göre
parayı en çok toplayan misyoner Dr. Robert’in ismini verirler. Yetiştirdikleri
Bulgar talebeleriyle 1876 tarihinde Batak Bulgar isyanını başlatmışlardı.
Tuna boylarında yaşayan 4 milyon Türk,
3-5 çapulcuya papuç bırakmamış, isyan bastırılmıştı. Tam da bu noktada matbuat,
seferat ve siyaset bir ihanet sarmalı halinde karşımıza çıkıyor.. Efendiler
değişen bir şey yok işte; ha 1876, ha 2016... Ha 1901, ha 2021...
Robert Koleji papazları Bulgar
isyanının bastırılmasının akabinde “adalet, özgürlük” naraları ile İngiltere ve
Amerika matbuatına aksettirirler. Robert Koleji rektörü “Türkiye’de Hıristiyan
bir millet katledilirken sükût etmeyeceğiz!” diyordu. Daily News, Türklerin aleyhine
ve Bulgarların lehine Robert Kolejinden gelen ısmarlama yazılar çıkartıyordu.
Amerika Sefiri Skyler, Amerikalı gazeteci Mac Gahan, Robert Koleji’nden ise
Dimitrof, Filibe sancağına gidiyordu. Fransız Figaro gazetesinden İvan de
Worstyne’de heyete iştirak etmişti. Sahne hazırdı!
(Yarın devam edelim inşallah)