Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.91
Gram Altın
2433.47
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Eylül 2020

Uzaktan Eğitimin İHA'sı SİHA'sı…

Uzaktan Eğitime dair istisnasız her öğretmenin, yöneticinin, eğitim liderinin yaratıcı bir fikri, özgün ve öznel bir çalışması, bilimsel katkıları olması durumunu hayal ettim geçen gün. Sürece katacaklarını düşünüp, sonuca odaklanıp, çıktılar üzerine düşünmek beni o kadar heyecanlandırdı ki anlatamam. O kadar etkilendim, heyecanlandım ki ellerim terledi ve bir anda ateşim yükseldi; az daha fenalık geçiriyordum ki sağlık çalışanı olan eşim elinde bir kutu hap, bir bardak su ile imdadıma yetişti. Beni heyecanlandıran ve hayalini kurduğum o fikirlerin gerçekleşmesinin, Türkiye’de eğitim toplumu için neredeyse imkansız olduğunu, çünkü herkesin üzerinde bir ölü toprak bulunduğunu göz ardı ettiğimi fark ettim kendime geldiğimde.

Her ne kadar Uzaktan Eğitim yeni bir süreç olsa da; toplumun ihtiyacı, dinamikleri, beklentileri ölçüsünde revize edilmesi, o günün koşullarına uygun bir formatla ilerleyişi söz konusu olmalı.

Sanırım itiraz eden çıkmaz; Uzaktan Eğitimi bir metot, yol, yöntem olarak kabul edebiliriz. Aynı yöntemi uygulamak bıkkınlık verebilir. Hem öğreten hem de öğrenen için her gün aynı yöntemle ilerlemek, uygulamak sıkıcı olabilir. Bu nedenle Mevlana’nın “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün artık yeni şeyler söylemek lazım” sözünü Uzaktan Eğitime de uyarlayabiliriz. Bir bilim insanının “Dünün güneşi ile bugünün çamaşırlarını kurutamazsınız” sözünü de aklımızın bir köşesinde bulundurarak…

Dün kullanılan Uzaktan Eğitim yöntemi, araç gereçleri ya da hedef kitlesi, hedef kitleye ulaşmada yardımcı aktörler ne ise, bugün üzerine yenilerini katmak gerekiyor. Dün kullanılan yöntem, müfredat, araç gereçler, hatta iletişim kanalları bugün de kullanılmaya devam edilirse, dün elde edilen başarıdan daha yüksek bir başarı elde etmek imkansız hale gelebilir. Hatta bırakın daha yüksek bir başarı elde etmek, azalan bir grafikle başarının aşağıya ivmelenmesi de söz konusu olabilir. İşte bu nedenle yukarı ivmelenmesi arzulanıyor ise, ki Uzaktan Eğitimin amacı bu zaten, öyleyse zamanın ruhuna uygun bir şekilde günün yenilikleri neyi gerektiriyorsa onların üzerinde kafa yorup yeni yöntemler, yeni müfredatlar, yeni iletişim kanalları ve daha birçok “yenileri” keşfetmemiz lazım. Hatta belki yeni öğretenler, yeni öğrenenler de…

Birkaç ay önce EBA, Uzaktan Eğitim, canlı ders, online etkileşim vb. konular hakkında pek bir fikri olmayan çocuğa, gelişen süreç içerisinde birçok şey öğrettiğimizi kabul edip, bu tür araçların, konuların ya da metotların aynı çocuk üzerinde artık eskisi kadar çok etkili olmadığını göz ardı ediyoruz. Edebiyatımızda var olan “kanıksama” durumunun oluşabileceğini öngörmeliyiz. Öyleyse ne yapmalı, Uzaktan Eğitimde kullanılan yol ve yöntemlerden vaz mı geçmeliyiz? Elbette ki hayır.

İşin içine yaş gruplarına göre farklı oyunlar ekleyebiliriz. Uzaktan Eğitimin ruhuna uygun ödül sistemleri keşfedip uygulayabiliriz. Hedef kitlenin/çocuğun heyecanını diri tutacak özgün bilgi yarışmaları düzenleyebiliriz. Ya da başka birçok şey icat edip piyasaya sürebiliriz. Aslında ateşim yükselmesin, eşim tekrar elinde bir kutu hap, bir bardak su ile gelmesin diye farklı bir şekilde hayal etmeye çalıştım ve dile getirdim. Oysaki yukarıda bahsettiğim ile aynı şeyleri ima etmeye çalışıyorum; Her bir eğitimci, yönetici, lider, hatta belki ebeveynler de Uzaktan Eğitime dair farklı şeyler bulma derdiyle dertlenmeli, uykuları bölünmeli, hayalleri olmalı demeye getiriyorum.

Her ne kadar bu yenilikleri keşfetmeyi ve uygulamayı yapacak olan MEB olarak görünse de ben bu görüşe karşıyım. Tam da bu noktada “Her şeyi Devletten bekleme arkadaş” sözü aklıma geliyor. Hiçbir sinerji, bir milyon öğretmenin ortaya çıkaracağı sinerjiden büyük olamaz. Ama ne yazık ki bir ekolojik denge olan eğitim sisteminde, eğitim gemisini birkaç kaptan ve gemi su almasın diye geceli gündüzlü çalışan birkaç yolcu sayesinde karaya ulaştırmaya çalışıyoruz. Gemi delinmesin, su almasın, eğitim gemisi batmasın diye bir milyonluk bütün bir yolcu elini taşın altına koyar, geceli gündüzlü çalışırsa eminim ki eğitimin İHA’larını, eğitimin SİHA’larını üreteceğiz. Ama gelin görün ki bir avuç insanla bu gemi yol alıyor. Tükenmişlik sendromu yaşayan öğretmenler var. Canlı dersler yerine önce onları mı canlandırsak ne? Ama nasıl?