Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.93
Gram Altın
2426.08
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 May 2022

Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik meselesi

Öncelikle öğretmenler odasından başlayalım. Ücretli öğretmenler, aday öğretmenler, sözleşmeli öğretmenler, kadrolu öğretmenler, uzman öğretmenler ve başöğretmenler bir arada oturuyor. Öğretmenleri bu kadar çeşitlendirmenin ne gereği vardı hala anlamış değilim.

Türkiye'de herhangi bir konuda iyileştirme yapılmadan önce oluşan heyecan ve umut maalesef iyileştirme adına atılan adımlardan sonra devam etmiyor.

İyileştirme adına atılan adımlar sonradan bazı sıkıntılara neden olunca bu sefer de ortamı karamsarlık atmosferi sarmalıyor. Bunun son örneğini “Öğretmenlik Meslek Kanunu” sürecinde yaşadık.

Öncelikle öğretmenleri bir darbe ürünü olan 657 sultasından kurtaracak mı diye beklemiştim ama belli ki o konuda hala kat edilmesi gereken çok mesafe var.

Düşünün, öğretmenler, uygulamada olmasa bile resmi olarak hâlâ kılık kıyafet yönetmeliğine tabidir. Bu konuda dahi düzenleme yapılmamış bir kanundan bahsediyoruz.

Dolayısıyla mevcut kanun,aday öğretmenlik, öğretmenlik, uzman öğretmenlik, başöğretmenlik ve 3600 arasına sıkıştırılmış bir kanun görümünde. Kısacası 2018 yılından beri üzerinde çalışılan meslek kanunu daha kapsamlı olmalıydı.

İlk kez 2006 yılında yapılan uzman öğretmenlik sınavına bir yılla hatta bir günle giremeyen öğretmenleri biliyorum. Erkek öğretmenlerin askerlik dönemi sayılmadığı için sınava giremeyenler o günlerde cinsiyet ayrımı yapıldığına dair eleştirilerde bulunmuşlardı.

Peki,16 yıldır bu konuda hak elde edebilecek yeterlilikte olup da kendilerine fırsat sunulmayan öğretmenlerin durumu ne olacak?

Şunu demek istiyorum. 2012’de tezli yüksek lisansı olduğu için uzman öğretmen unvanı alan öğretmenler vardı. Bu unvanlar bir mahkeme kararı ile ellerinden alındı.

Şimdi öğretmenlik meslek kanunu ile tezsiz yüksek lisanslılara dahi uzmanlık veriliyor. Peki, bu haksızlık nasıl giderilecek?

Diğer taraftan da eğitim kurumu yöneticilerinin çoğunun sınavsız görevlendirilmiş olması çelişki değil midir?

Emekliliğe az kalmış birçok öğretmen günlerdir sitem ediyor. Uzman öğretmenlik sınavına girdikten sonra başöğretmenlik için en az on yıl beklemesi gereken öğretmenler bunlar. Peki, bu arkadaşlarımız sırf başöğretmen olabilmek için emekli olmasınlar mı?

Uygulamalardaki bu çelişkiler ve boşluklar zamanla öğretmenlik mesleğini değersizleştirecek, öğretmenleri ayrıştıracak ve mesleki dayanışmayı zayıflatacaktır. Okul, idareci, öğretmen, veli ve öğrenci ilişkilerini de zedeleyecektir.

Kaldı ki öğretmenlik mesleğini sınavlar aracılığıyla para ödülüne çevirmek bana hiç de mantıklı gelmiyor. Ülkemizde üniversite mezunu memurlar arasında en düşük maaşı olan öğretmenlerin durumlarını iyileştirmek için buna gerek yoktu.

Amaç kaliteyi arttırmaksa ortada 26 yaşında profesör olmasıyla gurur duyduğumuz rahmetli Oktay Sinanoğlu örneği var.Hayatını, başarılarını okumanızı dilerim.

Onar yıllık aralıklarla uzman ve başöğretmen sınavları düzenlemek suretiyle eğitimde kalitenin artacağını düşünen varsa yanılıyor.

Henüz öğretmenlik meslek kanunu çıkmadan önce ülkemizde yaklaşık 90 başöğretmen, 75 bin uzman öğretmen vardı. Yani en azından bu uygulamanın eğitim sistemine yaptığı katkıyı gözlemleyebilirdik.

Kaldı ki öyle bir kaygımız var ise öncelikle öğretmen yetiştiren kurumların dört yıl boyunca verdiği eğitimden başlamalıyız. Öğretmenlik mesleğine başladıktan sonra yapacağımız sınavlarla bu durumu tersine çeviremeyiz.

Demem o ki öğretmenlik meslek kanunu, bu mesleğin özüne ve ruhuna pek bir şey katmıyor. Eğitim sendikaları mı? Onlardan ümidimi keseli çok oldu.