Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Kasım 2022

Yeni bir öğretmenlik felsefesine ihtiyaç var

Her insan öğrenmek ister. İnsan, öğrenmeye, gelişmeye, bilgilenmeye ve tecrübe etmeye eğilim duyan, zengin ve sınırsız bir kapasitesi ve yetenekleri olan bir varlıktır. Öğrenmek, gelişmek ve yenilenmek isteyen kişi, diğer insanlarla birlikte ve onların yardımıyla ve desteğiyle öğrenme ve olgunlaşma sürecini gerçekleştirebilir. İnsan, insanın öğretmenidir. İnsanüstü güçlerle donanmış olarak kurgulanan yanılsamaların, insanın öğretmeni haline getirilmesi, insanı onurundan, özgürlüğünden ve aklından etmektedir. Öğretmen, öğrenme ve olgunlaşma sürecinde kalıplara ve kilişelere sıkışmış profesyonel ve kurumsal bir meslek olmaktan daha fazlasını ifade etmektedir. Kişi, insanları ve doğayı öğretmeni olarak kabul etmelidir. Doğayla ve insanlarla verimli ve yaratıcı ilişkiler kurmayı başaran kişiler, hayatlarına yön verebilirler, kendilerini ve doğayı keşfedebilirler, sürekli olarak yeni bilgilenme fırsatlarını bir özgürleşme fırsatı olarak değerlendirebilirler.

Öğretmen, varolan bilgiyi çocuklara ve gençlere aktaran, yükleyen ve dayatan kişi değildir. İnsanı, varolan bilginin yüklendiği hamal olarak gören eğitiim ve öğretim anlayışı, tarihin çöplüğüne çoktan atılmıştır. Eğitim ve öğretmenin işlevi, kişileri, varolan bilgileri ve tecrübeleri referans alarak yeni düşlerin, düşüncelerin ve deneyimlerin peşinden koşmaya mobilize ve motive etmektir. Eğitim, bir motivasyon ve mobilizasyon süreci haline gelmiştir. Öğretmen, kişileri yaratıcılığa ve yeniliğe motive ve mobilize eden kaynaklardan biri olma şeklinde yeni bir işleve sahiptir. Öğrenme ortamlarında, artık öğretmen-öğrenci şeklinde bir hiyerarşi kalmamıştır. Öğretmenin ve öğrencinin bilgiye ulaşmada verimli imkânlara sahip olduğu, herkesin birbirinden yeni bilgiler ve tecrübeler öğrendiği yeni bir durum meydana gelmiştir.

Öğrenen olarak herkesin eşit insanlar olduğu gerçeğini anlamak için öğretmenler ve öğrenciler, Tevfik Fikret’in şu mısralarını hatırlamalıdırlar:“Ne paşayız biz ne beyiz;/İlim âşıkı talebeyiz; /Ayrı gayrı ne bilmeyiz.../Farkımız yok, biriz eşiz;/Hep mektepli, hep kardeşiz.”Yapay sınavlarla eğitimcileri, uzman veya başöğretmen gibi hiyerarşik kategorilere ayırmak, eğitimde herkesin bilginin ve birikimin peşinden gitme açısından eşit olduğu anlayışına aykırı olduğu gibi okul-veli-öğrenci ve öğretmen arasındaki ilişkileri gerilimli ve çatışmalı hale getirecektir. Öğretmen ve öğrenci, okulda demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu bir şekilde eğitim faaliyetine aktif olarak katılım imkânına sahip olmalıdırlar.

İnsan, insanı taklit etmemelidir. Çocukluk yıllarının ilk yıllarında sınırlı ölçülerde taklit etmek kaçınılmaz olsada hayatın sonraki aşamalarında kişiyi en çok donduran, ruhsuzlaştıran ve cansızlaştıran şey taklittir. Kişileri ve toplumları cehalete, fanatizme, atalete ve şiddete sürükleyen en önemli şey, taklittir. Öğretmenin görevi, taklit etmeyi erdem olarak sunmak ve yüceltmek değildir. Eğitimde esas alınması gereken şey, taklit değil yaratıcılıktır. Yaratıcılığa dayanan bir eğitim süreci sonunda kişi, hem kendini oluşturabileceği gibi, diğer insanların gelişimine sosyal, felsefi, bilimsel, ahlaki ve manevi açılardan katkı sunabilir. Her alanda taklitle mücadele, öğretmenlik felsefesinin ana unsurudur.

Eğitim ve öğrenmede kesinti ve kopuş olmaz. Öğrenen olarak öğretmen, sürekli olarak yeni bilgilerin, fikirlerin ve deneyimlerin peşinde olmalıdır. Günümüz dünyasında bilgiler, anlık olarak değişmekte, sürekli yeni durumlar oluşmaktadır. Öğretmen, teknolojinin salt bir kullanıcısı olmanın ötesinde teknoloji sayesinde kendisini full time çalışan aktör haline getirmelidir. Öğretmenin alanı, artık sınıfla sınırlı değildir. Öğretmen, sınıfın sınırlarının ötesinde özellikle teknoloji sayesinde bütün imkânları kullanarak kendisine eğitim vereceği sürekli olarak yeni sınıflar oluşturmalıdır.

Eğitim ve öğretim adı altında çoğu zaman kişileri kuşatma altına alan sözde eğitim kurumları kurulmaktadır. Öğretmen, insanı kuşatan ve nefessiz bırakan eğitim kurumlarının bir unsuru olma tehlikesiyle her zaman karşı karşıyadır. Tarihteki hiçbir eğitim kurumunun günümüzde bir karşılığı yoktur. Tarihte kurulmuş ve işlevini bitirmiş eğitim kurumlarını ideal ve mükemmel model olarak sunmaya gerek yoktur. Doğmatik, donmuş ve fosil olmuş eğitim kurumlarının ve eğitim anlayışlarının hizmetçisi olmak şeklinde öğretmenin bir görevi yoktur. Öğretmen, yeniyi, aklı ve bilimi esas alan, özgürlük ve çeşitliliği asli değer olarak gören eğitim kurumlarında “ilmi hür, irfanı hür, fikri hür” olarak hizmet vermelidir.