Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Aralık 2020

Yetkililere sesleniyorum!

Toplumun beni eleştirmeye hakkı olduğu gibi benim de toplumu eleştirmeye hakkım var. Bu hepimiz için geçerli. Toplumun yaklaşımı ve olaylar örgüsünü ele alıp işleyiş biçimi sonuç itibariyle sizi ya da yakınlarınızdan birini etkiliyor ve hayatına mal olacak ölçüde belirleyici oluyorsa, işte o vakit siz toplumu eleştirme hakkına fazlasıyla sahipsinizdir.

Bugün bu yazımda toplumun tutumunu, yaklaşımını eleştirmek istiyorum. Çoğu zaman yutkunsam, tahammül etmeye çalışsam da artık vicdanım sızlıyor, tahammül edemiyorum. Toplum olarak ne yazık hesabımıza geldiğinde ses çıkarıyor, hesabımıza gelmediğinde üç maymunu oynuyoruz. Özellikle de kadın ve eğitim konularında her nedense dilini yutmuş bülbül gibiyiz; olaylara beyaz perdeye yansıyan kurgulanmış bir film nazarıyla bakıp izlemekle yetiniyoruz. Onlarca hatta yüzlerce örnek verebilirim ama en son yaşanan Aylin Sözer olayında gördük bunu.

Kıyametin koparılmasını beklerken kişilikli, ahlaklı birkaç kişinin ortaya koyduğu ciddi tepkiyi saymazsak toplumun üzerine ölü toprağı atılmış gibi. Öldürülen ya da şiddete maruz kalan her kadın ya da her eğitimci olayında bu toplumun bir ferdi olarak vicdanım yaralanıyor. Sessiz kalan insanların sessizliği onurumu kırıyor.

Neden başka konularda olduğu gibi toplumsal mutabakatı sağlayıp bir anayasal düzenleme yapmıyor, kadınları ve eğitimcileri sahiplenici bir çaba içine girmiyoruz? Başka konularda toplum mühendisliğine soyunan bazı yazarlar, siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler, medya çalışanları, kanaat önderleri yazar çizer takımı mevzu kadına ya da eğitimciye şiddete gelince neden dilini yutmuş bülbüle dönüyor? Başka konularda imza kampanyaları, söyleşiler, kanun teklifi verenler, mevzu kadın olunca neden sırtını dönüyor, susuyor? Şiddete uğrayan eğitimci olunca neden görmezden geliniyor?

Ben buradan öncü kadroya ve yetkililere sesleniyorum; Allah rızası için en kısa sürece yasal düzenlemeye gidin, kadını ve eğitimcileri koruyan bir anayasal çalışma başlatın. Biz toplum olarak kadına ve eğitimcilere değer vermediğimiz müddetçe hiçbir alanda başarı sağlayamayız; çünkü her şey birbiri ile ilintilidir ülkemizde. Toplum olarak hepimiz kadının şefkatine, yüreğine muhtacız. Eğitimcilerin çabasına, ülkeye kattıklarına ihtiyacımız var. Bunları görmezden gelemeyiz.

Eski sevgilisi tarafından üzerine hunharca yakılan, hem kadın hem eğitimci olan Aylin Sözler haberini okuyunca tüylerim diken diken oldu. Bu kadar mı çaresiz bir toplumuz ki kadınlarımızı, eğitimcilerimizi koruyamıyoruz? Neden sevdiklerimizi ölüme terk ediyoruz? Bu kadar mı aciz bir hale geldik? Kadın cinayetleri, eğitimciye şiddet normalleştirilemez. Buna tahammül edenler ya da görmezden gelenler farkında olsunlar ya da olmasınlar, normalleşme sürecinin değirmenine su taşıyorlardır.

Bir erkek olarak, erkeklerin yaklaşımını da beğenmiyor ve kabul etmiyorum. Hiçbir erkek kadından üstün değildir. Kendini kadından üstün olarak konumlandıran hiçbir erkeği erkek olarak görmem. Siz de görmeyin. Yeri geldiğinde bin erkeğin kattığından daha fazla değer katan, çaba gösteren, emek veren kadınlarımız var. Analarımız, bacılarımız öyle değil mi? Aynı şey eğitimciler için de geçerli. Eğitimciler bu ülkenin çimentosudur.

Veda Hutbesi’nde “Kadınlar size Allah’ın emanetidir” diye geçer. Emanete emin bir şekilde sahiplenmek, değer vermek, kıymete bindirmek gerekir iken değersizleştirmek ve hıyanet emek için elinden geleni ardına koymayanların ahirette yatacak yerleri, yurtları var mı zannediyorlar? Ahirette elbette hesabı sorulacak ama dünyada da hesabı sorulmadıkça yüreğimize su serpilmez, gönlümüz ferahlamaz.

Kadın cinayetleri, eğitimciye şiddet olarak yaşananlar hep aynı; değişen sadece kişi isimleri. Dün Aylin öldü, Mehmet bıçaklandı ama yarın belki de herhangi birimizin bir yakını benzer şeyleri yaşayacak. Dün bu olaylara sessiz kalanlar, gün geldiğinde çığlık attığında, bu sese kulak veren kimse bulmayabilir. O nedenle birlik olup yetkililerden bir an evvel anayasal düzenleme yapıp şiddetin ağır suç dahilinde değerlendirilmesi ve caydırıcı ciddi cezalara denk getirilmesini talep etmeliyiz.

Eğitim sisteminden beklentimiz, toplumda yaşanan olayların minimize edilmesi için sevgiyi, merhameti, ahlakı, nezaketi, adaleti, hoşgörüyü çocuklarımıza kazandırmaları ve toplumda tesis etmeleri ise, o halde eğitimcileri (ve kadınları) koruyan bir yasal düzenleme tez elden başlatılmalı.

2021’in şiddet değil, sevgi üzerine inşa edilmesi dileği ile bu yazım yetkililere bir çağrı mahiyetinde olsun.