Yoksa her şey mi politik?
İhtimal ki o “hanım kızımız” Olimpos’a yakın. Hira’ya, Zeytin dağlarına, Sina dağına uzak. O evvelsi gün Olimpos’ta Poseidon ile akrabalığını tazelerken vücudunu sergilemeye çalıştığını hiç düşünmediğim Youtuber'ın, başörtüsünün “politik olduğu iddiası"na bi’ gülesim geldi. Çıplaklıkta da apayrı bir politika olabileceğini düşündürdü bana iyi mi…Sonuçta sosyal medya küresel bir kamusal alan mesabesinde. Normal, “Pazartesi” kokan bir zaman diliminde, herkes işinde gücünde, hatta kış günü biraz da üşürken, sayısız kalabalığın içinden bikinilerle, danssız geçip gitmek bile absürt olabilecekken, kimse ona “Bunu neden yapıyorsun, politik olmasa bile başka türlü bir amacın mı var?” demeyi düşünmedi. Kimse “Bak üşüteceksin dikkat et!” filan da demedi.
Şimdi
şöyle. Yıllar ve yıllar var ki; inançsızlığı tercih etmiş insanlara bu eylemin,
samimice ve sadece bir emir olduğuna inanıldığı için örtünüldüğüne bir türlü
inandıramıyorsunuz. Aslında inandırmak gibi bir derdiniz yok. Fakat o sizin
inanmamanızı ve hatta inansanız bile onun gözü önünde bu emri yapmamanızı
istiyor. Siyasi kudretse yasaklıyor zaten. Üniversite yıllarında başörtüsü
yasağından kaç kere afiyetle ceza yemiş birisi olarak söylüyorum.
Ayrıca;
siz aslında muhatabı inandırmak istemiyorsunuz ama ne yapalım ki o sizin
varoluşunuza ket vuruyor. Sizi kendi evinize, hadi biraz da sokağınıza
kafeslemek istiyor. Sizi sınırlayarak yaşamaktan caydırmak istiyor. Kamusal
alanda, hiçbir meslekte, hiçbir mesleki gelişimde, onda bunda şunda, bilim,
sanat veya medyada, kısaca hiçbir görünür alanda sizi istemiyor. “Var
olmayacaksın!” diyor. “Yok ol, kör gözüme, bakış açısız gözlüğüme gözükme!”
diyor. Neden? Başörtüsü taktığınız için.
E neden takıyorsunuz onu? Size göre mümin olduğunuz için. Fakat ona göre
politik olduğunuz için. Siyasallaştığınız için! Sistemi yıkmak gibi bir
amacınız olduğu iddia edildiği için!
Hakikaten
kıt mantığa, kıt düşünceye bir şeyi anlatmak ne kadar zor. Bir şey neden
siyasallaşır? Saf varoluşuna bir türlü izin vermeme, hatta yıllar yılı
engellerle yok etmeye çalışmanın o safiyeti zoraki siyasallaşmak zorunda
bıraktığını bilmezmiş gibi… Şimdi hangi
gruplar neleri neden siyasallaştırıyor, gidiniz bari oradan anlayınız.
Neyse…
Hiç işim olmaz. Böyle gündem tuzağına kalemimi yakalatmayı hiç istemem.
Ben
şey dicektim.
Yaşamayan
cidden anlayamaz. Anlamak için de o güzel kafasını hiç zorlamasın. Tercih
etmiyorsa sussun otursun kendi tercihine arkadaş! İki de bir başkalarının inanç
ve yaşam tercihlerine bodoslama bilgisizliklerle girip durmasın.
Namaz
var ya şu namaz;
Yaşamın
hızına karşı alınmış bir tedbir gibidir. Sanki hız kesen birer kasis. Telaşın
içinden seni alıp sükûnete, durup bir düşünmeye kaçırır. En meşru, meşru ötesi
bir kaçamak. Düşünsene senden içeri Sen'le, O'nunla özel konuşacaksın. Derinine
inecek, oradan kim bilir ta nereye yükseleceksin. Kurulu merdiven. Al sana gün
içi miraç. Çık hadi! Düşünmenin taraçasına! Az hava al! Gök iç!
Düşünsene
vicdanında bi’ beş dakka oturacaksın. Kendinle hasbihal edeceksin.
Çünkü
insan "durursa" eğer beş, bilemedin on dakika temiz bir
"toprak" üstünde; hayat dursa da durmayanı fark ediyor. İlerlemesi
gereken hayatını, bekleme yapmamayı filan...
Bizde
namazı güzelce eda etmeyen, hayatını eda edemez.
Namazı
kılmayan bilmez. Aman bilmesin de bize ne.
Yogayı
bilmiyorum ama namaz politik değildir.