Yol arkadaşlarım-6
Nurettin Topçu
Nurettin Topçu’yu tanımak, hakkıyla anlamak bugün içinden
çıkılmaz dediğimiz eğitim sisteminin karmaşasına bir umut aşısı olacaktır. Ne
diyor Topçu; “Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki, bizi kendi ruhumuza
kavuştursun; her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın; hayâya hayran
gönüller ve insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi
milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah’ın huzurunda
yaşamayı öğretsin.”
Böyle bir sevdanın adamıdır Nurettin Topçu. İşte bu yüzden
okullarda öğretmenlerden başlayarak her bireye tek tek bu değerler öğretilmeli,
bu değerlere yakışan bir yaşam sürmek için bütün yolları seferber etmeli.
İçi boş kişisel gelişim metodları yerine Nurettin Topçu’nun
hedefini baş tacı yapmak için müfredatlar baştan sona değiştirilmeli. “Din
eğitimi her şeyden önce bir kalp eğitimidir.” diyerek kalplere nüfuz edecek
planlar yapmak gerek.
Mustafa Ruhi Şirin
Çok değerli eserlere imza atmış, gönlü Karadeniz gibi
çalkalanıp duran bir masal kahramanı. Onu anlatmak için ne söylesek az gelir
ama “çocukların gözlerindeki ışıltıyı okuyan derviş” dersek onu özetlemiş
oluruz. Çocuklar için yaşayan, rüya gören, masallar kuran, şiirler dizen bir
çocuk yürekli adam; Mustafa Ruhi Şirin.
Sahnede konuşan bir gönül insanı, onu pür dikkat dinleyen
bir salon dolusu minik yürek. Sahnede onların gönlüne nasıl girilmesi
gerektiğini çok iyi bilen, çocuklarla çocuk olmayı hayatının gayesi edinmiş ve
bunu seve seve yapan bir masal kahramanı.
Mustafa Ruhi Şirin’i çocukların arasında gördüğünüzde hiçbir
tepki vermeden, ses çıkarmadan onu izleyin, kocaman bir adamın nasıl büyük bir
ustalıkla çocukların kalplerine girdiğini göreceksiniz. Bir bakmışsınız
sahnede, bir bakmışsınız öğrencilerle diz dize oturmuş onlarla oyun oynuyor.
Dünyaya çocukların gözüyle bakmak olarak özetlenebilir onun
tüm gayreti. Mesafeye bakmadan şehir şehir gezerken görebilirsiniz onu. Bir
çocuğun kalbini fethetmeyi, şehirler fethetmekle eş değerde görür Mustafa Ruhi
Şirin.
Gökhan Akçiçek
Gökhan Akçiçek, çocuklar için yazdığı şiirleriyle edebiyat
dünyamızda adından söz ettiren, bu alanda ödüller almış bir şair. Dünya
çocuklarının acılarını bir demet yapıp şiirine konuk eden ve oradan da
yüreklere gönderen coğrafyası dünya olan bir şair. Yaşadığı şehir olan Ordu’nun
yetimleri de onun göz bebeği, dünyanın bir ucunda kırılan kalbini onarmaya çalışan
bir çocuğun içli hıçkırıkları da onun yüreğinin bir parçası.
Sadece çocuklar için yazmıyor elbette Gökhan Akçiçek.
Denemeleriyle, şiirleriyle tam anlamıyla 7’den 70’e herkesin durağı oluyor onun
yazdıkları.
Bir ses, bir soluk ve incinen yerlerimize süreceğim bir ecza
oluyor Akçiçek’in şiiri. Mesafesi çok önemli değil. Her karış topraktan bir
renk var onun şiirinde.
Cemalettin Latiç
Kendisiyle İstanbul’da bir programda tanışınca kendisini o
kadar yakın hissettim ki “Tokat’a davet etsem acaba gelir mi?” diye bir anlık
aklımdan geçirdim. Sonra düşündüm; Tokat ve Bosna arasındaki mesafe, Cemalettin
Latiç’in işleri ve meşguliyetleri derken boşuna teklifte bulunup da hem hocayı
hem de kendimi zor durumda bırakmayayım dedim. Dedim ama nasıl olduysa kendimi
bir anda hocanın yanında buldum. Teklifimi yaptım. “Olur, seve seve gelirim.”
dedi. Şaşırdım, bir kez daha sordum. “Tabi gelirim.” dedi. Ne programın
içeriğini ne de Tokat’ı sordu bana. “Senin okuduğun şiir çok iyiydi, senin
memleketine gelirim.” dedi. Geldi de.
Böyle bir gönül adamı Cemalettin Latiç. Şehrimize geldi,
okullarda öğrencilerle buluştu, özel söyleşiler yaptı, şiirler okudu.
Gönlümüzdeki yerine yeni bir taht kurarak şehrimizden ayrıldı.
Mehmet Âkif’e benzetilmesinden de son derece memnun. “Bu konuda
mütevazi olamayacağım.” diye başlayarak Mehmet Âkif’le olan benzerliklerinden
duyduğu hoşnutluğu anlatıyor. “Allah’ın yolunda ve Allah’ın yolu için ikimiz de
âdeta birer asiyiz, isyancıyız, savaş ve esaret döneminde kendi milletimizin
uyandırıcı faktörleriyiz… Kuran-ı Kerim’in şairleri ve müfessirleriyiz…”
Ortak noktaları sıralarken görüyoruz ki iki şair de
milletinin öz be öz malı olmuş değerleri olarak yaşananlara şahitlik etmişler.
Cemalettin Latiç; Bosna’nın Milli şairi. Dost canlısı, dava
adamı, Aliya’nın yol arkadaşı.
Arif Ay
Arif Ay şiiri dünya ile sıkı bağları olan bir şiir.
Mesafesini kestirebilmek çok zor. Dünyanın her köşesi Arif Ay şiirinde kendine
yer bulabilir. Duyarlı sesini; mazlumun, yalnızın yanına ekleyen bir geniş
yüreğe sahip şair.
İlk kitabı Hira’dan başlayan bir Müslüman duruş Arif Ay’ın
yazdığı her cümlede kendini hissettiriyor. Kalabalık olmayı arzulayışı ümmetin
derdiyle olan dertlenmesi iken yalnızlığa olan ihtiyacı da hıncını bilerken
zalimlere karşı durmak için bir durulma ve dolma vakti olarak karşımıza
çıkıyor.
Hayat var Arif Ay şiirinde. Duyarlılık ve okuyucuyu
dizelerle sarsma eylemi var. Bu hıza dayanacak yürekler arıyor şair. Ve aşksız
olmuyor hiçbir şey.
Umudun sesidir şair. Çok uzakta değildir güzel günler.
İnanmak ve bu inançla dopdolu olarak mücadele etmek insanı hayata karşı daha
diri tutar. Değişmez kural; “bize Allah yeter”