“İşte Babil’e karşı ve Leb-Kamay’da oturanlara karşı helak edici bir yel uyandıracağım…“Eski Ahit, Yeremya, 51;1-4
ABD, Kuveyt’e giren Saddam’ı devirmek için başlattığı harekâtın adını işte bu ayetten almıştı. “Çöl Fırtınası Harekâtı” koydular adını.
Sonra da büyük koalisyon güçleriyle birlikte günlerce bomba yağdırdılar. Suudi Arabistan ise savaşın 60 milyar dolar olan giderlerinin 36 milyar dolarlık kısmını üstlenmişti.
Geçenlerde de Kral Selman Trump’ın cebine 1 trilyon dolar koyup geldi. Bol bol aferin aldı Trump’tan!
Saddam’dan sonra Kaddafi ve Mursi devrildi. Hepsi bir planlama sonrasında gerçekleşti. Dünyanın gözü önünde.
Bir grup sapkın inançlı topluluk, sözde kutsal kitaplarından çıkardıkları kehanetlerle üç yüz yıldır dünyaya kan kusturuyor.
Bir örnek vereyim;
Luka 21:9-11’de şöyle diyor; “Savaş ve huzursuzluk haberleri duyduğunuzda telaşlanmayın. Çünkü bunların önce olması gerekir, ama son henüz gelmemiştir.” Sonra onlara şöyle dedi: “Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak. Yer yer şiddetli depremler, kıtlıklar ve salgın hastalıklar, korkunç görüntüler ve gökten gelen olağanüstü belirtiler görülecek.”
Evet, ulus ulusa devlet devlete savaş açacak. Büyük bir savaş çıkacak ve ardından kurtarıcı gibi gelip dünyaya format atacaklar. Bunun adını da büyük sıfırlama diyorlar.
Savaşın çıkması onlar için Tanrı’nın dileği zira ondan sonra yine onun adına bir imparatorluk kuracaklar.
O yüzden diyorum ki, bugün bize sunulan sözde iklim krizi, yapay zeka, nesnelerin interneti ve dijital para ekonomilerinin inşa edilmesi gibi tüm gelişmeler büyük inşa için zaman öldürmeye yarıyor.
Bizi bunlarla oyalayıp, daha büyük bir inşa sürecinin taşlarını döşüyorlar. Ülkelerdeki basit, sıradan siyasi gündemleri saymıyorum bile!
Şimdi size ilginç bir deneyden bahsedeceğim. Bunu okurken gözünüzün önüne The Economist’in o saçma, oyalayıcı manşetinizi getirin.
Söz konusu deney, Roy Rappaport’un “İnsanlığın inşasında ritüel ve din” adlı kitabında geçiyor.
Lawick-Goodall, Tanzanya'daki Gombe'de araştırmacılar tarafından " Figan " adı verilen vahşi bir ergen şempanzenin, ilk bakışta haklı gibi görünen bir davranışını gözlemlendi.
Etnologlar, şempanzeleri yakından gözleyebilmek için belli bir yere muz bıraktılar. Topluluğun yüksek rütbeli baskın erkekleri de elbette bu meyvelerin çoğunu kendilerine ayırıyorlardı. Figan bu meyvelerden payını artırmak için türdeşlerinin birbirlerinin davranışlarına gösterdikleri tipik dikkate dair bir bilgiyi, bilinçli yaptığı varsayılabilecek şekilde uyguladı.
Bir grup şempanze dinlendikten sonra, içlerinden biri dikkati artmış ve tedirgin bir halde ayağa fırlar, hızlı ve bir amaca yönelik hareket ediyor gibi görünürse diğerleri de alarma geçerek muhtemelen bir şey duyduğunu düşündükleri için onu takip eder.
Figan birkaç kez grubu bu şekilde beslenme alanından uzaklaştırdı ve bir süre sonra sessizce ve tek başına geri dönerek yalnızlık içinde karnını doyurdu.
Van Lawick-Goodall'a göre; " Açıkça görülüyor ki bunu kasıtlı olarak yapıyordu." Figan'ı başka vesilelerle izleyen Margaritha Thurndahl ise bunu kurnazca olduğunu söyledi.
Zira sadece bir şey duymuş gibi davranmakla kalmıyor, aynı zamanda ses çıkararak ve diğerlerini de ses çıkarmaya teşvik ederek ormanın içine doğru fırlıyor ve genel kargaşanın örtüsü altında meyvelerin bırakıldığı açıklığa geri dönerek karnını doyuruyordu.
Kısacası Figan gibi davranıyorlar. Önce toplumları ve devletleri bir yere kanalize ediyorlar herkes oraya doğru koşarken bu sapkın topluluk büyük servete çöküyor ve kendileri için yeni bir düzen kuruyor.
O yüzden diyorum, sahte gündemlere kapılmayalım…