Yoldan Çıkanlar

Değerli okurlarım, Her başlangıcın mutlaka bir sonu vardır. Hayatın her alanını kuşatan bu gerçek, insanın doğumundan ölümüne uzanan çizgide olduğu kadar, şöhretin, başarının ve gücün seyrinde kendini açıkça gösteriyor. Başlamak, bir işe girişmek, bir eylemi ilk kez yapmak demektir; fakat asıl belirleyici olan, nasıl başlandığı ve yol boyunca hangi değerlerin korunabildiğidir.

Son günlerde medya ve spor dünyasında art arda yaşanan skandal gelişmeler, çürümenin ve yozlaşmanın ne denli derinlere sirayet ettiğini açıkça bize gösteriyor. Her gün ekranlara son dakika haber olarak yansıyan bu görüntüler, artık münferit olaylar olmaktan çıkmış; medya, magazin ve spor dünyasında ibretlik sahnelere dönüşmüştür. Bu gidişatın hayra alamet olmadığı ortadadır.

Dahası, ortaya dökülüp saçılanların henüz buz dağının görünen kısmı olduğu hissi kuvvetlidir. Zira her yeni gün, “bakalım bunun altından daha neler çıkacak” dedirten yeni bir perde aralanmakta ve toplumun vicdanını sarsan başka gerçekleri gün yüzüne çıkarmaktadır. Görünen o ki mesele birkaç isim ya da olayla sınırlı değil, çok daha köklü ve yapısal bir çözülmeyle karşı karşıyayız. Bu tablo karşısında susmak değil, sorgulamak; alışmak değil, yüzleşmek zorundayız. Her geçen gün ortaya çıkan bu utanç verici manzaralar, bu ülkede ahlakın ciddi manada erozyona uğradığını göstermektedir.

Bir dönem sahnelerin gözdesi olan, alkışlarla zirveye taşınan isimlerin, yanlış tercihler ve ihmal edilen değerler nedeniyle hızla yalnızlaştığına tanık oluyoruz. Gündemde yer alan ve kamuoyunu derinden sarsan bir sanatçının hayatını kaybetmesi etrafında dönen tartışmalar da, şöhretin ardındaki kırılganlığı gözler önüne serdi.

Benzer bir tabloyu spor dünyasında da görüyoruz. Futbol, gençler için yalnızca bir oyun değil; disiplin, emek ve erdemin öğretildiği bir okul olmalıydı. Ancak ne var ki yasa dışı bahis skandalları, sporun bu öğretici ruhunu gölgeliyor. Henüz kariyerinin başında olan yeteneklerin, kısa yoldan köşeyi dönme arzusuyla girdikleri bu karanlık ilişkiler, onları zirveye değil, uçuruma sürüklüyor. Oysa başarı, sabırla ve temiz bir emekle elde edilir; kirli bir başlangıcın sonu, çoğu zaman hüsranla biter.

Toplumsal hafızamızda tekrar tekrar karşımıza çıkan bir gerçek var: Bir anda parlayanların, aynı hızla sönmesi. Özellikle sosyal medyanın sunduğu hızlı görünürlük ve kolay kazanç imkânları, ahlakı ve erdemi çoğu zaman arka plana itiyor. Alkışların, beğenilerin ve anlık şöhretin gürültüsü içinde değerler gözden kaybolduğunda, yükseliş bir başarı hikâyesi olmaktan çıkıyor. Bu noktadan sonra düşüş de kaçınılmaz hâle geliyor; çünkü erdemden yoksun bir başarı, insanı ne kalıcı kılar ne de ayakta tutar. Ahlaki bir zemine dayanmayan her yükseliş, zamanı geldiğinde kendi ağırlığı altında çökmeye mahkûmdur.

Şunu unutmamalıyız: Ahlak bir insanın pusulasıdır. Eğer o pusula şaşarsa insan doğru yolu bulamaz. Anadolu da bir deyim vardır “yoldan çıkmak” tamda bu deyim bugün yaşadığımız gerçeği anlatıyor. . Her mesleğin kendi içinde oluşmuş bir ahlakı ve etik sınırları vardır. Bu sınırlar yok sayıldığında, özellikle güç ve görünürlük sahibi alanlarda—medya, sanat ve spor dünyasında—sapma kaçınılmaz hale gelir. Ekranların yüzü olan bu insanlar, bir anda toplumun gözünde yerle bir olan itibarlarıyla baş başa kalırlar. Çünkü şöhret, ahlakla taşınmadığında ağır bir yüke dönüşür.. Zirveye çıkmak marifet değildir; zirvede kalabilmek, hatta oradan insan onurunu incitmeden inebilmek asıl meziyettir.

Her son, yeni bir başlangıcın da habercisidir. Bugün yaşadığımız bu acı örnekler, topluma bir ders bırakıyorsa bir anlam kazanır. Gençlere düşen; kısa yolların cazibesine kapılmadan, akçeli işlere girişmeden sağlam temellerle yola çıkmaktır. Kurumlara düşen; denetimi, rehberliği ve şeffaflığı güçlendirmektir. Toplum olarak hepimize düşen görev ise alkışladığımız başarıların arkasındaki değerlere bakmaktır.

İnsanın yolculuğu, daha en başta yaptığı tercihle şekillenir. İlk adımda neyi göze aldıysa, bugün olduğu gibi, eninde sonunda mutlaka onunla yüzleşir.