YSK’nın bu kararları yeni 9 subay olayıdır

Ne ülkeyiz be? Bürokratik vesayetten bir türlü kurtulamadık gitti. Şimdi de yasaları kucağında hoplatmaya başlayan bir kurumumuz var: Yüksek Seçim Kurulu'nu (YSK).

Adamlar bir zamanlar sandıkların nöbetçisiydi, millet iradesini kollayan asil bekçiler. Anayasa'nın 79. maddesiyle sınırlı bir hayat: TBMM seçimleri, cumhurbaşkanlığı maratonu, yerel oylamalar, referandum fantezileri... Hepsi milletin oyuyla ilgili, temiz iş.

Ama son yıllarda ne oldu? YSK, sanki emekli olup bahçesine dönen amca gibi, yetinmedi; komşunun mangal partisine de karıştı. Parti kongreleri, il-ilçe delege savaşları, genel başkan koltuk kavgaları... Bunlar ne diyeceksiniz. Bunlar, Siyasi Partiler Kanunu'nun (2820 sayılı) avlusunda oynanan oyunlar! İlçe seçim hâkimi gözetir, itirazlar hâkimin masasında biter, gerisi Medeni Kanun veya Dernekler Kanunu'na kalır. Çözüm mercii? Asliye hukuk mahkemeleri, tabii ki. YSK nerede? Kahvesinde gazete okuyor olmalı.

Ama hayır, efendim! YSK, "Bizim yetkimiz sınırsız, Anayasa'yı da düdükleriz” diye ortaya atladı. Hangi maddeye dayanıyor? Hiçbirine! Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en cesur ve en yiğit savcısı olarak adını Türk Hukuk Tarihi’ne altın harflerle yazdıran emekli Cumhuriyet savcısı Mehmet Demir'in o muhteşem X paylaşımlarından birinde dediği gibi: "YSK’nın görev ve yetkileri Anayasa’nın 79. maddesinde genel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve referandumla sınırlı tutulmuştur."

YSK ise, sanki 298 sayılı Kanun'u parti tüzüğüne çevirmiş gibi, kongrelere dalıyor. Asliye Hukuk'un tedbir kararını hiçe sayıp ilçe kurullarına "Hadi bakalım, devam edin" talimatı mı çekiyor? Bu nasıl bir rezalet? Yargı bağımsızlığını mı yoksa kendi egosunu mu koruyor? Kuvvetler ayrılığı diye bir şey kaldı mı, yoksa YSK "Ben hepsini birleştireyim" diye mi düşünüyor? Layüsellik oynuyorlar resmen: "Kararımız kesindir, yargı yolu kapalı!" Peki ya kanun? O da kapalı mı kaldı?

Sert mi eleştireyim dedim, ama sarkazm dozunu kaçırmayayım, yoksa YSK, "Bu da kongre mi?" diye fakirin yazı yazmasını da iptal eder. Hayır, hayır, dozunu kaçırayım! YSK, siz sandık koruyucusu değil, parti içi dedikodu ablası oldunuz. Şaibe mi var? Mutlak butlan mı? Gidin asliye hukuka, hâkim amca çözer. Siz ne? "Bizim yorumumuzla Anayasa genişler" diyorsunuz. Kanunda yetki yoksa, kendiniz mi icat ediyorsunuz? Bu, hukuk devleti değil, YSK Cumhuriyeti! Mehmet Demir'in bir başka paylaşımı cuk oturuyor: "YSK, yargı yolu, usul hukuku, kanunilik ilkesi gibi kavramları tarumar etti. Yargıyı kaosa sürükledi malesef!" Evet, kaos! İstanbul 45. Asliye'nin tedbirini yok sayıp, "Seçim devam etsin" diye feveran etmek... Bu, kanunu değil, kendi keyfini koymak. Meşruiyet mi? Tartışılır, ama sizinki zaten toz duman.

Hükümet YSK’nın bu rezaletine neden susuyor? Bildiğiniz resmen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile ilgili kanun hükümleri YSK tarafından ihlal ediliyor. Anayasayı ihlal, Apoletli olunca ceza, YSK olunca sefa, öyle mi?

Ama durun bir dakika, hafızanızı tazeleyin: Adnan Menderes dönemi, o meşum 9 Subay Olayı. Hatırlayın, 1960'lar yaklaşıyor gibi: Ordu içindeki subaylar, Yassıada'nın gölgesinde yargılanıyor, idam sehpaları kuruluyor. Menderes, "Ben demokrasiyi getirdim" derken, yargı eliyle linç ediliyordu. YSK'nın bugünkü yetki gaspı, o dönemin "devlet adına" keyfiyetinin aynası değil mi? Siz, YSK’nın hukuk tanımazlığına karşı susun ama yarın rüzgâr dönerse? O zaman iktidar, muhalefet ve tüm Türkiye sallanır!

Sayın hükûmet üyeleri ve sayın TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş beyefendi! Bu YSK'yı frenlemezseniz, Menderes'in hatasını tekrar edersiniz, Yassıada 2.0 gelir.

Çözüm mü? Basit: Mehmet Demir'in dediği gibi: "Hukukta yargı yolları yasada açık, net ve kesin olarak bellidir. YSK’nın adli yargıda hiç bir yetki ve görevi yoktur. Nokta." Hükümet, YSK'yı dizginle, yoksa demokrasi erozyonu sizin kapınızı çalar