Yüzyılın Savaşı

Dünya tarihindeki KIRILMALARDAN birine daha şahitlik ediyoruz. 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan sistem, artık yavaş yavaş değişiyor. Neticede yaşanan küresel ekonomik krizlerden, güç mücadelelerine kadar her biri bunun işareti. Tıpkı günümüzde ülkelerin hem aralarında hem de kendi içlerinde çatışması, küresel örgütlerin de birbirlerinin sırtını yere getirme çabasında olduğu gibi. O yüzden her ülkenin kendi menfaatleri gereği, farklı devletlerle yada küresel aktörlerle işbirliği yapması kulağa hiçte ütopik gelmiyor. Hal böyle olunca da dün karşı çıktıklarına, bugün destek verdiklerini görebiliyoruz çoğu devletin. Mesela “hümanist!” Avrupa’nın bugün silahlanmaya başlayıp, büyük savaşa hazırlık yapması bu bağlamda okunabilir. Hatta düne kadar İsrail soykırımını destekleyen AB ülkelerinin, Filistin’i tanıma refleksini de buna ilave edebiliriz.

Kısacası tek kutuplu bir dünyadan, ÇOK KUTUPLU bir düzene doğru hızla ilerliyoruz. Belli ki ABD’nin yanında artık Avrupa, Çin, Rusya, Hindistan, Türkiye ve Afrika’da bu denklemde BAŞROL oynayacaklar. Keza İsrail medyasında; “Washington’a giden tüm yollar artık Kudüs’ten geçmiyor. 10 yıl önceki dönem bitti” şeklinde çıkan haberler de bu tezi ispatlıyor. Ancak en tepede durumu kendi leylerinde konsolide etmek isteyen İKİ ANA UNSUR söz konusu. Bunların Anglosakson sermayenin beslediği Çin ve Ulus Devlet anlayışıyla ilerleyen Trump’un ABD’si olduğuysa malumunuz. Öyle ki “Rusya-Ukrayna Savaşından tutunda İsrail soykırımına, Pandemi’den enerji kesintilerine” varıncaya dek, bu mücadelenin izlerini görmek pek ala mümkün.

O sebeple Trump’un özel elçisinin Rusya’ya gittiği esnada, Putin için değerli bir generalin arabasının havaya uçurulup öldürülmesini, anlattıklarımızdan ayrı düşünmemek gerekir. Elbette bunun akabinde İran ve ABD Umman’da görüşürken, İran’ın lojistiğinin %85’ ini sağladığı Bandar Abbas Limanında büyük bir patlama gerçekleşmesi de bir tesadüf olarak görülmemeli. Sonrasındaysa ABD Dış İşleri Bakanı Hindistan’dayken, Keşmir’de terör saldırı yaşanması ve Hindistan-Pakistan’ın sert söylemlerle savaşın eşiğe gelmeleri de cabası. Bunları alt alta topladığımızda, MÜSEBBİBİ olarak “UZUN BACAKLI ve MAVİ GÖZLÜLERİ” sonuç kısmına yazmak çok ta abartılı olmaz aslında. Zira şu sıralar ABD ve İngiliz destekli Çin’in, ENERJİ ve TİCARET YOLLARI üzerinde bir savaş yürüttüklerini çocuklar dahi biliyor.

Bu minvalde Zengazur Koridoru ve Kalkınma Yolu Projelerini sinesinde barındıran, aynı zamanda da Orta Koridorun kalbi durumundaki TÜRKİYE’nin, öneminin tartışılmaz bir boyut kazandığını kati surette yadsınamayız. ALLAH’ın bize bahşettiği bu ikramı, şayet DEVLET-MİLLET el ele vererek hak edebilirsek, belki YÜZYILLARCA SÜRECEK BİR KAZANIMI hanemize kazıyacağımız ise aşikâr. O nedenle tepedeki her iki aktörün, ya BİZİMLE ANLAŞMAYA yada ANLAŞAMAZSA SABOTE ETMEYE yelteneceği şüphe kaldırmaz. Ellerindeki tüm enstrümanları kullanmaktan çekinmeyecekleri de sır değil. İşte bu pencereden incelediğimizde Devletimizin “Terörsüz Türkiye” polkasının, ne denli kritik olduğu kendiliğinden beliriyor. Kaldı ki PKK’nın lağv edilmesiyle, düşmanlarımızın elinden büyük bir tehdit aracının alınacağı muhakkak. Yoksa dün “Suriye ile bütünleşiyoruz” diyen YPG’nin, şimdilerde özerlik talebiyle ipe un sermesinde bunu bariz görmekteyiz. Gerçi Devletimizin duruşu gayet net. Çünkü Sn. Fidan’ın; “Suriye'de DEAŞ nasıl sistemden çıktıysa PKK da sistemden çıkacaktır. Ya kendi isteğiyle barış içerisinde çıkacak. Ya da başka türlü çıkacak" ifadeleri fazla söze hacet bırakmıyor. Ama DURMAYACAKLAR! Biri olmazsa diğer güç, üzerimize gelmeye devam edecek özetle. Nitekim küreselcilerin sözcüsü New York Times’in, malum belediyedeki davayı bahane ederek, Türkiye’yi hedef almasından da bunu anlayabiliyoruz. Zira “BATILI ÜLKELER ERDOĞAN'ın HAYATINI ZORLAŞTIRMAK İÇİN, DAHA FAZLASINI YAPABİLİRLER" çağrısı üzerine daha ne denebilir ki?