Hayatta üç türlü insan vardır; haksızlığı görür; "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" der ve uzaklaşır. Bir kısmı vardır haksızlık yapanları ikaz eder lakin ikinci gün onlarla oturup kalkar.
Bir grup daha vardır ki, haksızlık yapanların haksızlığından uzak durdukları gibi haksızlık yapanlara engel olurlar ve bu gibi kişilerden de uzak dururlar.
Âraf suresinin 163. ayetinde Yahudilere atfen Cumartesi avlanma yasağının anlatılması ve uyulmaması sonucunda şeklen mi yoksa ruhen mi diye faklı yorumlanan; maymunlaşma hadisesinin tartışılması bize bu üç tip insanın varlığını hatırlatmaktadır.
"Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı.
Ölümümüz ve hayatımızın imtihan için olduğunu söyleyen Rahman, yine imtihanı gereği balıkları, ibadete has kılınması gereken günde fıska sapmaları nedeniyle bu şekilde serbest bırakması ve bu imtihanlarını kaybetmeleri ne acı bir sondur.
Bu sona o günün bütün inananlarının ortak olması işin acı vahametini daha fazla ortaya çıkarmaktadır. Bu günü ibadetle geçirip de diğerlerini uyarmayanların ya da uyardıkları halde onlarla aralarını açmayanların, imtihanın kurallarına riayet etmeleri helak olmamalarına engel olamamıştır.
Devam eden ayetlerde neden öğüt veriyorsunuz diye soran bir gruba nasihat edenlerin verdiği cevap da öğüt almaktır. Kötülükten men edenlerin kurtarıldığı, zulmedenlerin haksızlık yapanların da şiddetli bir azaba uğradıklarını devam eden ayetlerin konusudur.
Adi maymunlara dönüşmesi hadisesi de ahlaken bozulan insanoğlunun hayvanlardan da aşağılara nasıl düşebileceğinin bir örneğini teşkil etse gerek.
Bu hadise sadece bir yasağın çiğnenmesi olayının getirisidir. İblis ve Âdem olayında da durum pek farklı değildir. İblis, Allah'ın Âdem'e itaat emrine asi olmuştur. Hatasında da ısrar etmesi sonucu cennetten kovulmuştur.
Âdem de şeytana uyma emrine karşın Şeytana uymuş cennetten kovulmuş, lakin hatasında ısrar etmediği ve af dilediğinden dolayı cennetine tekrar kavuşmuştur.
İnsanlık serüvenine Kur'an ışığında baksak, buna benzer onlarca olayla karşılaşırız. Yasaklar, haramlar, sınırlar ve emirler... Buna uymayanların cezaları...
Uyanların da daha bu dünyada başlayan, ahirette de devamı gelecek vaadi olan mükafatları...
Yahudilerin Cumartesi yasağına mukabil, Cuma suresinde de namaza çağrıyı duyduğumuzda hemen zikre koşmamız ve alış verişi bırakmamız istenmektedir.
Bütün inananlara seslenilen bu ayeti celileye her yönden uyulmadığından mıdır, İslam dünyasındaki bu zulümler?
Kadın ve erkeğiyle bu davete icabet edilmemesinden midir acaba bu kadar sefalet?
Alış verişin bırakılamamasından mıdır acaba bu kadar haksızlıklar?
Arabanın ön tekeri nereye gidiyorsa arka tekeri de aynı yöne gitmeye mahkûmdur. Bu mahkûmiyetten kurtulmak ancak ön tekerin yanlış yolda olduğunu görmek ve bu gidişata son vermekle olur.
Nefsinin esiri durumuna düşmüş, sınırlarda dolanan, kendini geçmişe hapsetmiş, aklını birilerine kiralamış inananlar akletme yolunda gayretli olmazlarsa, sonuçları Yahudilerden farklı olmayacaktır şüphesiz.
Cumartesi yasağını çiğneyip, avlanan insanların inananlar olduğunu, inandığı gibi yaşamamalarından dolayı maymunlaştıklarını unutmamak gerek.
Şu anda da inananların maymunlaşanlardan olmaması için fasıklardan olmalı, emirlere itaat etmeli, daha hayırlı olanların peşinde olmalıyız. Kitaba sarılıp, namazı dosdoğru kılmalı, Resuller gibi hareket etmeliyiz.
Yanlışları görüp, kınayanın kınamasına bakmadan, yalnız kalacağını da bilse düzeltme yolunda gayretli olmalıyız. Bilmeliyiz ki bu şekilde davrananların ecrini Rahman zayi etmeyecektir.
Zaman ahir zaman!
Günlerin su gibi aktığı, hayatına bir anlam katamayanların depresyonda olup hastalıkların arttığı, zulümlerin çığ gibi olduğu bir zamanda Hakkı haykırma gayretinde olmalıyız.