Zihinlerimizin ve Kalplerimizin Çanakkale'si çoktan geçildi!

0

Çanakkale Savaşı ve Zaferi'nin en önemli dönüm noktasını teşkil eden 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 100. sene-i devriyesini idrak ediyoruz. Ailesinden Çanakkale Cephesi dahil 1. Dünya Harbi'nde onlarca şehit bulunan birisi olarak bu günün benim gönül dünyamda yeri apayrı. Hem ecdadımın bu şanlı savaştaki şahadetinden hem de bir dönem Çanakkale Şehitlikleri'ne elimden geldiğince hizmet etmeye çalışıp oraya on binlerce genç vatan evladını götürmekten duyduğum tatmin ve memnuniyeti hatta gururu kelimelerle ifade dahi edemem.

Efendim, Çanakkale Şehitlikleri'ne on binlerce genci götürmekten neden iftihar ediyorsunuz ki diyebilirsiniz. Bunun cevabını gelin Son Çanakkale Gazisi Halil KOÇ'tan dinleyelim. Hayattayken kendisi ile yapılan bir mülakatta Halil Dedemiz aynen şunları ifade etmiş o anda da teybe kaydetmişler:

"Beni iyi dinle evladım!...Sizler O şehit arkadaşlarımın üzerinde çok kutsal bir vazifede bulunuyorsunuz. Bir zaman gelecek… O şehit topraklarının üzeri, gelen ziyaretçileri almayacak… Milletimiz ecdadını tanıyacak. Tanıyınca inşallah gelecek milletimizin olacak. Onun için sizlere çok işler düşüyor… Bana kainatın Efendisi (s.a.v.) geldi. Kendisiyle görüştüm. "Oraya ziyarete gelenlere benden selam söyle…Onlar benim müjdeme layık insanlardır. Rabb'lerine çok dua etsinler… Gelecekte bayrağı tekrar onlar ellerine alacak. En güzel bir şekilde temsil edecekler…"

Bu memnuniyet ve iftihar vesilesinin yanında beni aslında üzen, utandıran ve kahreden daha büyük bir tablo var. Evet, ÇANAKKALE GEÇİLMEZ dedi ecdadımız ve geçirtmedi de. Allah onların hepsinden razı olsun, mekanlarını cennet eylesin, onları Rasulullah'a (sav) bizi de onlara cennette komşu eylesin. Amin. Ancak, vatanımız avuç içi kadar alanda, dişe diş, göğüs göğse süngü harbi ile 250.000 en değerli, kalifiye ve genç evladını şehid ve zayiat vererek Çanakkale'nin geçilmesine neden razı olmamıştı? Çanakkale geçilseydi ne olacaktı da bu mücadele yaşanmıştı? Sanırım özellikle bizim neslin cevaplaması gereken sorular bunlar. Bu soruları cevapladıktan sonra, "ecdadın bu mücadelesi ve emanetine hürmet göstererek sadık kalmış mıyız" o çıkacak ortaya.

I. Dünya Harbi'nin çıkmasının, Osmanlı'nın 3 beyinsiz Yahudi kuklası Mason tarafından harbe bile bile sürüklenmesinin onlarca, yüzlerce sebebi olabilir. Ben bunlardan bahsetmiyorum. Ben oraya ana kucağından, baba ocağından, yarin koynundan, sınıfından, kışlasından koşup giden civanmert vatan evlatlarının sebeplerinden bahsediyorum. Halil KOÇ ve benim dedelerim gibi 250.000 genç oraya ne için gitmişti? Çok kısa ve net söyleyelim. Çanakkale savaşında şehid düşen ve gazi olan vatan evlatlarının tek bir amacı vardı: "Anadolu topraklarına İslam'ı yok etmek üzere gelenlere yol vermemek. Harim-i ismetlerini gavura çiğnetmemek. İslam'ın bayrağını düşürmemek, Müslüman'ın boynunu büktürmemek". Bunun en veciz halini "Bir hilal uğruna Ya Rab! Ne güneşler batıyor!" diye haykırarak, İstiklal Marşı şairimiz Mehmed AKİF'imiz ifade etmiş. Hilal neyin simgesi? Elbette Yüce İslam'ın.

Peki, bir hilal uğruna toprağın kara bağrına giren yüz binlerin evlatları olarak biz, milletimiz, 100 yıllık süre zarfında bu emanete bu hatıraya sadık kalabildik mi? İşte budur bizim utanç tablomuz.

O gün Çanakkale'yi geçerek İslam'ı, İstanbul ve Anadolu yarımadasından söküp atmak, Müslümanları köleleştirmek isteyenler kimlerdi? Buyurun o ülke ve milletlerin isimlerini: İngiltere, Fransa, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya, İrlanda, İskoçya, Somali, Senegal, Sudan, Cezayir, Mısır, Rusya, Hindistan (Gurka ve Sih paralı askerleri), Nepal, Yahudiler (Siyonist Katır Birlikleri) ve dahası. AKİF'in ifadesi ile bütün akvamı beşer orada.

Bu işgalciler geçseydi Çanakkale'yi ne yapacaklardı? Namusumuza, inancımıza, değerlerimize el ve dil uzatmayacaklar mıydı? Evet. Peki, Çanakkale'yi geçirmeyen ecdadın torunları olarak biz nelere tanık oluyoruz şu an yurdumuzda? Bakın ülkemizde ahlaki tahribat neredeyse Avrupa ülkelerini geride bırakacak seviyeye gelmiştir. Merak edenler Emniyet Genel Müdürlüğü'nün sitesinden verileri alsınlar. Turizm adı altında işlenen pisliklerin haddi hesabı yok. Türk sahillerini parselleyen yabancı ve yerli otel zincirlerinde 1915'te vatanımızı işgale yeltenenlerin torunlarının her türlü sapkınlığı yaptığı yer maalesef yine ülkemiz. Yaklaşan ABD uçak ve savaş gemilerindeki azgın askerlere peşkeş çekilen, pazarlanan yine bizim ülkenin kadınları, kızları. Modellik, mankenlik, şarkı ve güzellik yarışmalarıyla her türlü değeri ve kavramı yozlaştırılan bizim gençliğimiz. Dünyanın dört bir yanında Müslüman ve masum kanı akıtılırken hiç umurunda olmadan vur patlasın, çal oynasın diyerek diskoları, barları dolduran bizim gençliğimiz. Ekranları fuhuş alanı ve gazino kulisine çeviren bizim medyamız. Şimdi bu kötü örnekleri 10 A4 kağıdı sayfasında özetleyerek yazmak da mümkün. Halkımızın, özelde de gençliğimizin zihinleri ve kalpleri çoktan düşman çizmeleri tarafından işgal edilmiş. Yetişen gençlerdeki Batı hayranlığını fark etmemek buna yanmamak elde değil.

O zaman son cümle olarak şunu söylemek hakkımız ve haddimiz değil mi?

Zihinlerimizin ve Kalplerimizin Çanakkale'si çoktan geçildi!

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 100. yıldönümü vesilesiyle şehidlerimizi minnet ve rahmetle anıyorum. Onlara layık olmaya ve onların emanetine sadık ve vefalı dindar bir neslin yetişmesine gayret eden yöneticilerimize dua ediyorum. İnşaAllah yazımın başında bahsettiğim Halil KOÇ Dedemizin rüyasındaki Resulullah'dan (sav) bize naklettiği müjdeye ulaşan nesil biz oluruz. Buna inancım tamdır.

İKİ DOĞU ve İKİ BATI'nın Rabbine emanet olun...