Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2443.83
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Kasım 2022

Dört Mevsim

Mehmet Nuri Yardım

Yayın dünyamızda pek çok kitap günışığına doğuyor; matbaadan çıkıp okuyuculara ulaşıyor. Bu kitaplar arasında öyleleri var ki hakikaten emek mahsulü, fikir yüklü ve ufuk açıcıdır. Benim böyle ‘başucu kitabı’ saydığım eserlere hayranlığım vardır. Onlardan birini bugünlerde okudum. Adı, Üç İsim Dört Mevsim. Müellifi Necmettin Turinay. Yazarımız burada Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan ve Orhan Okay’ı anlatıyor. Şimdi aşkından, şevkinden, teşviklerinden her zaman istifade ettiğim Necmettin ağabeyin gıyabında, eserin isminde ve kapağında bir müdahale bulunacağım. Bana göre Dört İsim Dört Mevsim olmalı. Ben bu şekilde gördüm, zihnime böyle yerleşti. Üç büyük hocanın yanına Turinay Hoca’nın fotoğrafını da ekleyiverdim.

Yıllar önce Orhan Okay Hoca Gülhane Parkı’ndaki Ahmet Hamdi Tanpınar Müzesi’nde, Tanpınar ve Kaplan hocaları anlatmıştı. Tanpınar’ın iyi bir sanatkâr fakat derste serazat bir muallim olduğunu belirtirken, Kaplan’ı daha derli toplu, tertipli, muntazam bir Hoca olarak tasvir etmişti. Büyük bir Hocamızdan, iki dev muallimini dinlemiş ve çok istifade etmiştik. Şimdi bu eseriyle Necmettin Turinay, üç ‘Mektep Hoca’nın hocalıklarını da, yazarlıklarını da, tahayyüllerini de de anlatıyor. Sağlam mukayeseler yapıyor. “Düşünür Bir Sanatkâr” olarak Tanpınar’ın portresini ortaya koyuyor. Kendisinden eski ve yeni Tanpınarları öğreniyoruz. Esasen dördüncü muallim/müellifimiz, diğer üç kılavuza işaret ederken kendisi de okuyucularına yol yordam gösteriyor.

Başlıklar muhtevanın zarafetini ve ihtişamını gösteriyor. İşte ikinci bölüm: “Düşünceyi Aksiyonda Arayan Mehmet Kaplan”. Tanpınar’ın ‘Edebiyat Tarihi’ ile hesaplaşmasının yanı sıra ‘Klasik Divan Şiiri’ ile karşılaşmasını teferruatlı biçimde dile getiren yazarımız, Kaplan’ın bugüne kadar göz ardı edilen ‘yayıncılık’ cephesine de ışık tutuyor. İstanbul Kültür dergisindeki rehberliğine ve baskın rolüne temas ediyor. Kaplan Hoca’nın sadece ders veren bir hoca olmadığını, aynı zamanda ışık gördüğü kalem erbabını bilhassa seviyeli dergilere yönlendirdiğini de hatırlatıyor. “Farklı Dönemler’de “Farklı Farklı Kaplanlar’ı okuyucuya gösteren Turinay, onun Büyük Türkiye Rüyası üzerinde hatırı sayılır bir zaman ve mesai ayırıp muhayyilesini günümüzü taşıyor.

Necmettin Turinay, Önsöz’e şöyle başlıyor: Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan ve Orhan Okay; birbirini takip eden üç hoca! Büyüklüklerine bakarak onlara, ‘Üç Büyük Hocalar’ demek geçiyor içimden. Bu çalışmamda onları yazdım, onları anlattım. Hem birbirinin devamı, hem de birbirinden hayli farklı şahsiyetler olarak!” Burada da baştaki ilavemi tekrarlayıp, “Dört Büyük Hoca’ diyorum. Bu bir tashih değil, tavzihtir; hakikati beyan etme mesuliyetidir.

Tanpınar, Mehmet Kaplan ve Orhan Okay’ın hayatları, fikirleri, eserleri, tesirleri anlatılırken devrin diğer fikir ve sanat adamlarıyla olan münasebetleri üzerinde de etraflıca duruluyor. Tanpınar-Hilmi Ziya Ülken dostluğu, derin tecessüsün ardından aydınlanıyor. Yazarımız, “Tanpınar’ın edebiyat tarihi, düşünce tarihçisi Hilmi Ziya Ülken’i tatmin ettiği gibi, bizi de yeni baştan fethediyor. Böylesi yüksek tatmin hisleri ile yeniden okuyoruz Tanpınar’ı.” Ya Kaplan; bizde ‘metin tahlil’lerini başlatan ilk büyük hoca mıdır sadece? Değil elbette, denemeleriyle de edebiyatımıza değer katmış sahih bir sanatkârdır. Kitapta bu unutuluşlar hatırlatılıyor, haksız nisyana cesurca isyan ediliyor.

Bizde ‘mukayeseli edebiyat’ çalışmaları henüz yeni, tam yayılmış değil. Araştırmacılar ve edebiyat tarihçileri, daha ziyade Türk edebiyatında eser vermiş olan yazarların Batılı meslektaşlarıyla karşılaştırmalarını yaparlar. Fakat burada daha ötesini görüyoruz. Adı geçen hocaların birbirlerinden etkilenişleri, diğer yazar ve âlimlerle olan ilişkileri veya dostlukları, devrin siyasi gelişmeleri karşısındaki tavır ve duruşları kılık kırk yaran bir hassasiyetle, fevkalâde bir dikkat ve rikkatle kaleme alınmış. Tanpınar’ın Hilmi Ziya Ülken’i varsa Kaplan Hocamızın da Mustafa Şekip Tunç’u vardır. Şüphesiz bu tesir sahası çok geniştir ve tabiidir. Kaplan Hocamızın ders anlatırken hep söylediği “Arslan yediği hayvanlardan mürekkeptir.” sözü, bir bakıma âlimler, sanatkârlar ve yazarlar için de geçerli değil mi? Hangi şair, kudemadan istifade etmemiş? Hangi hikâyeci/romancı, halefi olduğu kalem erbabının rahle-i tedrisinden geçmemiş?

Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan ve Orhan Okay… Başlarına Yahya Kemal Beyatlı’yı eklersek edebiyat tarihimizin sıradağları gibi heybetli duruşlarıyla nasıl da göz kamaştırıyorlar değil mi? Ben Tanpınar’a yetişemedim, Kaplan Hoca’nın fakültede talebesi, Orhan Hoca’nın kursta öğrencisi oldum. Şükürler olsun Necmettin Turinay ağabeyimizin de dostluğunu kazanma talihine ve imtiyazına kavuştum. Bir fani, bundan daha başka isteyebilir ki? Rabbine şükreder, hocalarına teşekkür eder. Ketebe Yayınları’ndan çıkan Üç İsim Dört Mevsim’i çok seveceksiniz. Bu vesile ile adı anılan hocaları rahmetle, şükranla yâd ediyor, Necmettin ağabeyimize de sağlıklı ve bereketli bir ömür diliyorum.