Dolar (USD)
32.45
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2436.29
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Haziran 2021

Mülk Allah'ındır Apartmanı'ndan Avrupâî Apartmanı'na

Uzun yıllar önce ilk defa Isparta’da gözüme ilişmişti bu ilginç ifade. Süleyman Demirel Üniversitesi’nde akademisyen olarak görev yapan bir arkadaşımın şehrin merkezinde kaldığı evine gittiğimde görmüştüm. Burası 5-6 katlı bir apartmandı. Arkadaşım giriş katında ikamet ediyordu. Sabahın erken saatlerinde İstanbul otobüsünden inip, kaldığı evine geldiğimde apartmanın kapısındaki bu yazı dikkatimi çekmişti: “Mülk Allah’ındır Apartmanı”.

Buna hem şaşırmış ve ne yalan söyleyeyim biraz da tebessüm etmiştim. “Ne kadar da samimi, gönlü zengin insanlar var bu şehirde” diye de içimden geçirmiştim doğrusu. Ama zamanla öğrendim ki, bu şehirde de diğer şehirlerimizde olduğu gibi ve genelleme yaparak söyleyelim: “Para” her zaman “iman”dan önce geliyordu artık müslümanlar arasında, hâşâ!..

Eskiden kalma bir adet bu aslında, o eski müslümanlardan ve tüm gönül coğrafyamızda. Böyle yazılırdı kapılara, binanın, evin görünür yüksek bir yerine ve mealen şu manaya gelirdi: “Evet burası bize ait ama aslında biz emanetçiyiz, her şeyde olduğu gibi burası da mülk olarak, mülkün sahibi olan Allah’a ait bir yerdir”. Eskiler bunu kullandıkları yazı dili olan Arabi harflerle yazarmış, şimdikiler ise, Latin harfleriyle yazıyor. Isparta örneğinde olduğu gibi.

Aslında tüm İslam âleminin temel bir meselesi bu: “Mülk” konusu! Mülkün ne demek olduğunu biliyoruz sanırım. İslam inancında bizler faniyiz ve bizler için var olan her şey yani “mülk” tamamıyla Allah’a aittir.

Bizlere bahşedilen çocuklarımız bizim mülkümüz değil, onlar da Allah’a ait. Kazandığımız para da bize ait değil, Allah’a ait. Evlerimiz, arabalarımız, menkul ya da gayrimenkul mülklerimiz (!), her şey… Biz de kişi olarak, birey olarak Allah’a aitiz.

Bu dünyada gündelik hayatımızı idame ettirmek dışındaki tüm artı kazanç da bize ait değil. O da Allah’a ait. Onu ihtiyacı olanlara vermemiz gerekiyor. Ve bu bir sadaka değil, onların meşru hakkı. Peki, bu nasıl oluyor ki, masumane bir cevap şu oluyor genelde: “Efendim ben çalıştım, ben çabaladım, ben kazandım. Neden bir başkasına vereyim ki? Bu benim param!’”

Eğer ait olduğunu lisan ile söylediğin ve kalben de tasdik ettiğini düşündüğümüz İslam’ı incelersen, ihtiyacın dışında kazandığın paranın ihtiyacı için çalıştığı halde, ihtiyacını karşılayacak miktarda para kazanamayanların hakkı olduğunu görürsün. Bu cümleyi Karl Marx duysaydı ne yapardı acaba? Saçını başını yolup, “ben İslam’ı bilmiyormuşum, cahilliğimi bağışlayın, lütfen” der miydi bilemiyorum. Ama şu bir gerçek ki, günümüz müslümanlarının birçoğu ya bunu bilmiyor ya da biliyor ama işine gelmiyor!

Mülk konusu bizi yani müslümanları diğer insanlardan ayıran en temel konulardan birisi. Bizler emanetçi olduğumuzu biliriz. Şu fani dünyada fani olan her şey bizim için fenadır. Yardımlaşmak esastır. Ve bunda da hiçbir ayırım yapmayız. Allah’ın yarattığı en şerefli varlık olan insan olarak, bunun bilincinde yaşarız. Yaratılmış hiçbir canlıya zarar vermeyiz. Hepsinin yaşama hakkına riayet ederiz. Adalet ve merhamet bizim iki kıymetli kanadımızdır.

Yıllar önce batı Karadeniz’de bulunan Bartın’da görmüştüm. Henüz dokusu bozulmamış eski sokaklarındaki o hoş evleri, konakları temaşa eylerken, bu küçük ama şirin beldenin küçücük çarşısında bir sokak arasına denk gelen bir yerde, eski bir apartman dikkatimi çekmişti. Kapısında şu ibare vardı: “Avrupâî Apartmanı”.

Yazı eski harflerle beyaz mermer zemin üzerine siyah boyalı olarak yazılmıştı. Yazı eskiydi ve bu kelime çok tanıdıktı: “Avrupâî”.

Karlofça’dan sonra Lale Devri ile başlayan ve Osmanlı’nın özellikle son yüzyılında hızlanan ve cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde zirve yapan çağdaşlaşma (=asrileşme), modernleşme ya da Avrupalılaşma (Avrupâî) kavramlarıyla da anlatılan bu “sekülerizm=dünyevileşme” döneminde, kadim örf, adet, gelenek ve görenekler, gündelik yaşam tarzları, en üstten yani devlet yönetiminden en alta, halka kadar sirayet eden bir “dönüşüm” içindeydi.

İşte bu apartmandaki bu yazı da buna bir örnekti. Burada can alıcı şu soru sorulabilir mi acaba?

O çok özendiğimiz Avrupa’nın herhangi bir apartmanının ya da bir evinin kapısında bize ait şöyle bir ifade yer alır mıydı acaba:

“Mülk Allah’ındır Apartmanı!”