aseyyar@sakarya.edu.tr
Atatürk'ün altı manevî kızından biri olarak bilinen Nebile Hanım'ın ahir ömründe görme özürlü olduğunu duyduğum için "Meşhur Körler ve Sağırlar" kitabımda yer vermek istemiş ve bunun için gerekli araştırmalara başlamıştım. Atatürk'ün vasiyetnamesinde de adı geçen Nebile Hanım hakkında fazla bilgi bulmak nedense mümkün olmadı.
20. yüzyılda yaşadığı halde doğum ve ölüm tarihleri bile çok karışık. Şemsi Belli ve Altan Deliorman'a göre, orta boylu, sarı saçlı, mavi gözlü, beyaz tenli güzel bir kız olan Nebile Hanım, Atatürk'ü tanıdığı yıllarda 17 yaşlarında idi. Atatürk, Nebile'yi evlat edindikten sonra belirli bir süre Arnavutköy Amerikan Koleji'nde okutturmuştur.
Resmî kaynaklar, Temmuz 1927'de İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'ndan üç kız öğrencinin Dolmabahçe Sarayı'na getirildiği ve bunlardan da Nebile'nin Atatürk'ün manevi kızı olarak Saray'da kaldığı şeklinde bilgi vermektedir. Bu bilgilerden yola çıkarak, Nebile'nin muhtemelen 1910 yılında doğduğunu söyleyebiliriz.
Nebile'nin Dolmabahçe Sarayı'nda Atatürk ile nasıl tanıştığı hususunda birbirleriyle çelişkili rivayetler vardır. Mesela, gazeteci Emin Çölaşan'ın, Atatürk'ü çok iyi tanıyanlardan birisi olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun eşi Leman Karaosmanoğlu ile 1985 yılında Hürriyet Gazetesinde yaptığı bir söyleşide, Nebile'nin Dolmabahçe Sarayına gelişi farklı bir şekilde dile getirilmektedir. Aşağıdaki röportajdan da anlaşılacağı üzere, genç Nebile'nin Latife Hanımdan yeni boşanmış olan Atatürk'e farklı duygular beslediği de anlaşılmaktadır.
•"Efendim Nebile Hanım olayı nedir ?"
•Nebile, çok iyi bir ailenin çocuğu. Ama deli bir çocuk. Bu Nebile, Atatürk'ü çok merak ediyor ve evinden kaçıp Dolmabahçe Sarayı'na giriyor gizlice… Yakalıyorlar, ama kovmasınlar diye yalvarıyor. Neyse, hizmetçi olarak alıkoyuyorlar orada bunu. Bir gün üst kata, Atatürk'ün yanına çıkıveriyor ve diyor ki, 'Paşam, ben alt katın hizmetçisiyim..'. Bu sırada da ailesi fellik fellik kızı arıyor. Ve böylece Paşa Hazretleri'nin yanında, orada kalıyor Nebile.
•"Atatürk'e aşık mı oluyor ?"
•O, büsbütün farklı. Fakat sonra bu kız tehlikeli oldu. Bakınız onu anlatayım size. Atatürk, bir akşam Dolmabahçe'de bir davet verdi. Çok kalabalık bir sofra. Gece yarısından sonra bir ara bu Nebile bana dedi ki: 'Paşam'a sürprizim var…' Bir ara müzik çalarken kırmızı şalvar, kırmızı cepken ve hilali gömlekle çıktı ortaya ve şimdiki assolistlerin yaptığı gibi başladı şarkı söylemeye. Yakup da boş bulunup, 'Ah canım, ne kadar da güzel' dedi. Atatürk, Yakup'a şöyle bir dönüp baktı.
•"Kızdı mı ?"
•Ondan sonra duydum ki, Nebile'yi bir hariciye ile evlendirecekler. Ama kızcağız beni her gördüğünde ağladı ve 'Paşam beni göndermesin, ben onunla kalmak istiyorum' dedi. Sonra işte, meşhur düğünleri yapıldı. Atatürk ve İnönü'de düğüne katıldılar. Bu yavrucuk sonra kocasından ayrıldı. Gözleri kör olarak Heybeliada'da bir sanatoryumda ölmüş.
Yukarıda bahsedildiği üzere Nebile Hanım, Atatürk'e karşı duyguları alenî olmasın diye Viyana Büyükelçiliği Baş Katibi, Tahsin (veya Raşit) Bey isminde birisiyle nikahlandırılır. Düğün, 17 Ocak 1929'da Ankara Palas'ta, Atatürk ve diğer davetlilerin katılımıyla yapılır. Evliliği ancak iki yıl devam eder. Daha sonra İzmit Kağıt Fabrikasında görevli Sabahattin İrdelp isminde bir mühendis ile evlenir, ancak bu evlilik de uzun sürmez. Nebile Hanım, çok sevdiği Mustafa Kemal Paşa ile beraber olmak ve onun gönlünü kazanmak için, yeniden teşebbüslere girer ve onunla yeniden beraber olmayı başarır. Nitekim Atatürk, onu yurt seyahatlerine de alır. Örneğin, Ege Vapuru ile İzmir'e giderler ve oradan da 16 Şubat 1935'te Antalya'ya hareket ederler. Bütün bu gezilerde ve tertiplenen hemen bütün eğlencelerde Nebile Hanım, artık Atatürk'ün hep yanında bulunur. Öğretmen Refet Angın da hatıralarını anlatırken buna parmak basmaktadır: "Atatürk'ün Ankara Palas'ta geleneksel hale getirdiği 29 Ekim Cumhuriyet balolarının 1934 ve 1935'te yapılanlarına katıldım. Gazi, çok iyi dans eder, masasında en başta Afet ve Nebile Hanımlar olurdu. Orkestra çalmaya başladıktan sonra Atatürk kalkmadan kimse dansa kalkmaz, o oturunca da herkes otururdu".
Nebile Hanımın ölüm tarihi ve gömüldüğü yer?
Leman Hanım, Nebile Hanım'ın Heybeliada'da öldüğünü söyler. O halde araştırmalarımı Heybeliada Sanatoryumu'nda yapmalıydım. Nebile'nin ne zaman öldüğü, cenaze merasiminin nerede yapıldığı ve nereye gömüldüğü hakkında, Heybeliada Sanatoryumu'nda ve Büyükada Nüfus Dairesinde 2004 yılında yapmış olduğum iki günlük araştırmalarıma rağmen somut bilgilere ulaşamamıştım. Nebile Hanım'ın ölüm tarihi M. Orhan Bayrak'ın "Atatürk ve Atatürk" kitabında 1943 yılı olarak gösterilmektedir. Buna göre Nebile Hanım, Atatürk'ün ölümünden beş yıl sonra vefat etmiştir. Peki nerede ölmüştür ve naaşı nereye gömülmüştür? Bunu bilen var mı? Şimdi yeni bir bilgi elime geçti, o da wikipedia'dan. Buna göre Nebile (Bayyurt) Hanım İstanbul'da 1910 değil 1901'de doğmuş ve Kartal'da 1947'de vefat etmiştir. Ve bir şaşırtıcı bilgi daha :".. Nebile Hanım 1947 yılında Ankara'da verdiği bir konferansın hemen ardından merdivenden inmek üzere iken geçirdiği beyin kanamasından ötürü hayatını kaybetti". Peki, bu halde Ankara'da öldükten sonra cesedi İstanbul Kartal'a mı getirildi? Peki, hani kör olmuştu?! Yoksa görme rahatsızlığı geçici miydi? Ölümüne kadar İş Bankasından Atatürk'ün vasiyetine uygun olarak maaşını alabilmiş midir? Bu konu hakkında en yetkili kurum olarak bildiğim Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı'na zamanında bir soru sormuştum. Hüseyin Tosun ve Derya Bozoklu imzalı 01.10.2004 tarihli Araştırma Raporu'nda cevabını istediğim sorulara hiç yer verilmemişti. Daha sonra Prof. Dr. Cezmi Eraslan'ın bu kurumun başına geçmesiyle birlikte bu konuyu bizzat kendisine ilettim ama yine cevap alamadım. Devletin koskocaman bilim kurumundan, Nebile Hanım'ın akıbeti hakkında bir türlü bilgi edinmek mümkün değil. Neden acaba? Atatürk Araştırma Merkezi, gerçekten Atatürk'ü bütün yönleriyle araştırabiliyor mu veya araştırabilir mi? 5816 sayılı Atatürk Koruma Kanunu olduğu sürece bu mümkün müdür? Nasıl ki Latife Hanımın hatıralarına el konuldu ise Atatürk'ün "manevi kızı" Nebile Hanımla ilgili de doğru dürüst bilgi edinemeyeceğiz herhalde. Atatürk'ü Koruma Kanunu var olduğu sürece Atatürk'ün ne Dersim olayları ne de İstiklal Mahkemeleri ile ilişkisi ortaya çıkacak. Türkiye'de özellikle yakın tarihimizle ilgili araştırma ve ifade özgürlüğünü bu kanun engellemektedir. 12 Eylül'ün yeniden dizayn ettiği Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Cezmi Eraslan acaba Atatürk'ü Koruma Kanunu'nun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğunu ve bu şartlar altında Atatürk'ü ve kendi dönemine ait objektif ve eleştirel araştırmalar yapılmasının mümkün olmadığını biliyor mu? Velhasıl Atatürk'ü ve dönemini bilimsel boyutuyla araştırmanın önündeki en büyük engel bizzat bu kanun ve bu kurumdur.