Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Başkanlık Sistemi bir fantazi değil, ihtiyaç

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye'nin yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda hızlı davranması gerektiğini belirterek, 'Türkiye'nin artık beklemeye mecali yok. Başkanlık Sistemi sadece sağlık alanında değil, her alanda pratik çalışmayı hızlandıracaktır' dedi.
Başkanlık Sistemi bir fantazi değil, ihtiyaç
03 Kasım 2016 09:17:00
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye'nin yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda hızlı davranması gerektiğini belirterek, 'Türkiye'nin artık beklemeye mecali yok. Başkanlık Sistemi sadece sağlık alanında değil, her alanda pratik çalışmayı hızlandıracaktır' dedi.

Ezgi ÇelikAnkara

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Ali Adakoğlu, Ankara Temsilcisi Bayram Zilan, Genel Yayın Koordinatörümüz Serdar Arseven ve Ankara Ekonomi Müdürümüz Şakir Kurter ile kahvaltıda bir araya geldi. Bakan Akdağ, Türkiye gündemi ve sağlık sektöründe bakanlık çalışmalarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

BAŞKANLIK SİSTEMİ PRATİKTİR

Bakan Akdağ, Türkiye gündeminde son derece ağırlıklı ve önemli yer tutan sistem değişikliğinin sağlık sektörüne etkilerine değindi. Başkanlık Sistemi'nin toplum ihtiyaçlarına göre reform ve dönüşüm yapma açısından çok daha hızlı ve pratik bir sistem olduğunu söyleyen Akdağ, Türkiye'nin bu noktada hızlı hareket eden bir ülke olması gerektiğini ifade etti. Akdağ, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Biz 14 yılda sağlıkta bir dönüşüm yaptık ve şu anda ikinci fazdan bahsediyoruz. Türkiye'nin 14 yıl önceki hastalıkların çeşidi, ihtiyaç ve talepleri; şimdiki hastalık yükünden tamamen farklılaştı. Biz anne-bebek ölümleri, ishallerle, bebeklerin kötü beslenme problemleriyle, zaturre, menenjit ile boğuşan bir ülkeydik. Hepsi tarihe karıştı. Şimdi ne var gündemimizde; şişmanlık, hareketsizlik, şeker hastalığı, kalp hastalıkları, kanserler. Yani gelişmiş zengin ülkelerin sağlık problemlerini yaşayan bir ülke konumuna geçtik. O zaman ne lazım; ikinci faz ve hızlı hareket etmemiz lazım. Bu nedenle sistem değişikliği Türkiye için bir fantezi değil, ihtiyaçtır."

MHP DESTEĞİ ÖNEMLİ

Başkanlık Sistemi için bir gecikme yaşandığını ifade eden Akdağ, "AK Parti başından beri anayasa ve sistem değişikliğini talep ediyor. Biz anayasayı tek başına değiştirecek ya da millete götürecek çoğunluğa sahip değiliz. Burada Sayın Bahçeli'nin verdiği destek çok önemli. İnşallah bu destek olumlu biçimde devam eder. Süreçler tamamlanır. Çünkü Türkiye'nin beklemeye mecali yok. Başkanlık Sistemi'nin sadece sağlıkta değil her alanda pratik çalışmayı hızlandıracağına inanıyorum. Aslında gerçek anlamda yasama ile yürütmeyi birbirinden ayıracak bir model. Şu anda Türkiye'de yasama ile yürütmenin birbirinden ayrı olduğunu hiç kimse söyleyemez."

İHTİYAÇLARIMIZ DEĞİŞTİ

Seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın topluma karşı sorumluluklarının olduğunu vurgulayan Akdağ, "Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın yaptığı faaliyetlere bazıları anayasa dışı diyor. Bu tamamen yanlış bir yaklaşım. Şunu kimse söyleyemez: "Seçilmiş cumhurbaşkanı orada sembolik olarak otursun." Böyle bir Cumhurbaşkanı milli eğitimde şu hamleyi yaptık, dış politikada şunları gerçekleştirdik diye vatandaşın karşısına çıkamaz. Şu anda Türkiye'de halkın seçtiği halka karşı sorumluluğu olan bir Cumhurbaşkanı var. Dolayısıyla karar verme süreçleri açısından da artık bunun tekleştirilmesi lazım. Benim açımdan işin pratik tarafı şu; reform gerektiği zaman herhangi bir hızlı dönüşüm ihtiyacımız olduğu zaman Başkanımla çalışıyorum. Başkanımla otururum konuşurum işimizi yaparız hemen. İşler uzamaz. Benim kanaatime göre yavaş yapılan bir reform, reform olamaz. Yavaş yapılan bir dönüşüm, dönüşüm olamaz. Çünkü bir taraftan muhaliflerini çeşitli vesilelerle karşısına çıkarır. Öbür taraftan da gelişen toplum çok hızlı değiştiği için siz daha reformun yarısındayken ihtiyaçlar değişir. İkinci fazdan sağlıklı dönüşümden bahsediyoruz çünkü ihtiyaçlarımız değişti. Çünkü gerçekten bir sağlık dönüşümü yapmak gerekiyor. Aradan 14 sene geçmiş biz başlayalı. Az bir zaman değil ki."

UZAKLAŞTIRMALAR SÜRÜYOR

FETÖ soruşturması kapsamında Sağlık Bakanlığı'ndan ihraç edilen kişi sayısına ilişkin bilgi veren Akdağ, "Biz şu anda 4 bin 792 kişiyi ihraç ettik. 2 bin 252 kişi de şu anda görevden el çektirilmiş durumda. Bin 835 kişiyi de açığa almıştık onları görevlerine iade ettik. Toplamda 8 bin 848 kişi hakkında işlem yaptık. Bir taraftan da çalışmalarımıza devam ediyoruz. Başbakanlık'ın toparladığı itirazlar üzerinde de çalışıyoruz. Biz bu hususta tamamen delil ve yüksek kanaat ile çalışıyoruz. Bunların kendilerini tamamen saklamış olanlarını yakalayıp çıkarmak kolay değil. Bu mücadeleyi kamuda bitirdik dersek yanlış hareket ederiz. Her zaman dikkatli olmak zorundayız. Bu FETÖ'cülerin asıl tehlikeli adamları By-Lock da kullanmıyor, By-Lock kullananlar da orta sınıfta belki. Bank Asya'ya para yatırır mı o adam, sendikaya üye olur mu? Bunlar böyle tehlikeli bir sınıf ve hakikaten dünya tarihinde de eşi benzerleri var mı bilmiyorum."

HEKİMLERE DOĞUM EĞİTİMİ

Sezeryan doğumlara ilişkin ciddi bir mücadele başlattıklarını kaydeden Akdağ, "Türkiye'de sezeryan oranı şu anda yüzde 70'e ulaştık. Bütün doğumlarının yüzde 90'ını sezeryan yaptıran bir hekimi eğitim hastanesinde ya da üniversitede eğitim yaptıracağız. Diyeceğiz ki 'Sen 50 doğum yaptıracaksın. Sonrasında gidip mesleğini yapacaksın'. Bunun başka çaresi yok. Normal doğum da sağlıklı yaşamanın bir parçası. İhtiyaç olduğu zaman sezeryan tabiki tıbbi bir işlemdir."

NORMAL DOĞUMDAN KAÇIYORLAR

Sezeryan doğumu kolaycılıkla ilişkilendiren Bakan Akdağ, "Sezeryan doğum yarım saatlik bir operasyon. Normal doğum ise birkaç saat sürer. Hamileyi yakından takip etmek ve beklemek gerekir. Operasyonu yapan kişi açısından hemen ameliyatımı yapar hemşireye teslim eder giderim şeklinde bir durumdur. Hem kolaycılık hem para yönü var. Normal doğum yaptırmadıkça hekimler normal doğumdan da çekinir hale geliyorlar" dedi.

DOĞUM İNİSİYATİFİ KİMDE?

Bebek bekleyenlerin gittikleri doktorun son 10 doğumundan kaçının sezeryan olduğunu sorması gerektiğine dikkat çeken Akdağ, "Hekim ya da sağlık çalışanları aileye sezeryan mı normal doğum mu istersiniz? diye soramaz. Bu, isteğe bağlı bir durum mu? Sezeryan ancak ve ancak annenin VEYA bebeğin tıbben ciddi ihtiyacı olduğu zaman başvurulacak bir durumdur. Zannedildiği gibi kolay bir iş değildir ve zannedildiği gibi daha emin bir iş de değildir. Enfeksiyon kapma vakaları olabilir" dedi.

SAĞLIKTA YENİ DÖNÜŞÜM

Bakan Recep Akdağ, sağlık sektöründeki dönüşümün önümüzdeki yıldan itibaren hız kazanacağına dikkat çekerek "Sağlık dönüşümün ikinci fazını 2017'den itibaren başlatacağız. Çünkü ihtiyaçlarımızda, vatandaşın talebi de, imkanlarımız da farklılaştı. İlk dönemin en önemli hedefi sağlık hizmetlerinde fiziksel ve finansman erişimin sağlanmasıydı. Büyük ölçüde fiziksel erişim ile finansal erişimi sağladık. Ama sosyal erişimi birçok alanda henüz sağlayabilmiş değiliz. Hastane randevu sistemlerimiz istediğimiz orana erişmedi. Merkezi randevu alıp gitme durumu yüzde 30'lar civarında. Halbuki biz bunun yüzde 70'lere çıkmasını istiyoruz. İkinci dönemde sosyal erişim ile birlikte kaliteyi de yükseltmemiz lazım" diye konuştu.

SAĞLIKTA YÜKSEK TEKNOLOJİ

Türkiye'nin şu anda sağlık turizmi açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi konumunda olduğuna dikkat çeken Akdağ, "Bu konuda yılda 500 bin kişinin üstüne çıktık. Türkiye'de bir devlet hastanesine gidin sigorta ile değil de parayla emar çektirin. Bunun bedeli 25 dolar civarında. Çünkü biz kamuyu güçlendirirken özel sektörden hizmet satın almaları yaptık. Patron devlet, hizmeti veren özel sektör. Böylece çok verimli hale getirdik. Biz kamuda maliyeti düşük ama kaliteli bir hizmet oluşturunca özel sektör buna büyük ölçüde uyum gösterdi ve Türkiye genel anlamda sağlık hizmetini daha hesaplı olarak üreten bir ülke konumuna geçti. Avrupa'da ki adam ben burada bir diş implantı yaptırırsam kaç liraya yaptırırım. 5 bin dolar. Türkiye'ye gidersem bin dolar. Hemen koşup Türkiye'ye geliyor. Kalite de bir kayıp yok. Dolayısıyla daha maliyeti düşük kalitesi daha yüksek bir hizmet oluşturduk. Biz Türkiye'de en yüksek teknolojiyi kullanıyoruz. İlaçta da bu öyle. Türkiye şu anda en gelişmiş ülkelerin kullandığı bizim iki üç katı zengin olan ülkelerin kullandığı bütün sağlık teknolojilerini kullanıyor. Bazı noktalarda onlardan daha DA ileriyiz. Onların maliyetinin üçte birine, beşte birine mal ediyoruz. Demek ki yapınca oluyormuş" dedi.

ACİLDEN PARA ALMAK YASAK

Bakan Akdağ, vatandaşları uyardı. Hastane acillerinden para alınmadığını kaydeden Akdağ, "Şu anda acil hizmetten para almak kanunen yasaktır. SGK ile anlaşması olsun olmasın acilden para alınamaz. Bu hususta bir kanun var ve hastayı da kabul etmek zorundalar. Ama acilde triyaj denen bir kavram var. Acil olmadığı halde acil servise gitmek acilden para alınmayacağı anlamına gelmiyor. Bu yetki özel hastanelerindir. Diyelim ki nezlesiniz, akşam acile gittiniz. Sizden para alınır. Yeşil sınıflamaya giriyorsunuz. Ama çocuğunuzun ateşi 40 derece, havale geçirme riski var. Hastaneye gittiniz işte bu burum acildir ve para verilmez" ifadesini kullandı.

BIÇAK PARASI KALDIRILDI

Bıçak parası alan doktorların medyada sıklıkla gündeme geldiğinin sorulmasını üzerine Akdağ, "Bu Sayın Cumhurbaşkanımızın birinci dereceden savaş açtığı bir konudur. Vatandaşlarımızı sağlık hakkına ulaşması noktasında ağır derece madur eden bir duruma asla razı olamayız. Ben bununla sonuna kadar mücadele ederim. Vatandaşlarımızdan bıçak parası vermemelerini istiyoruz. Gerekirse, yetkili mercilere şikayetlerini iletsinler" dedi.

AİLE HEKİMLİĞİNDE KATILIM PAYI

Türkiye'de hasta katılım paylarının aile hekimliğini vatandaşların kullanmasını teşvik etmek için konduğunu hatırlatan Akdağ, " Aile hekimliğinde katılım payı yok. Devlet hastanesine giderseniz beş lira katılım payı ödüyorsunuz. Özel hastanede 12 lira ödüyorsunuz. Acile para ödenmesi, bıçak parası ve hasta katılım payı konularında tekrar çalışmalara bakacağız" dedi.

FETÖ ile cemaatler yan yana getirilemez

"FETÖ ve cemaat kavramını ayırt etmek gerekir. Her cemaati tehlikeli gibi göstermek doğru değil. Bu darbenin püskürtülmesinde başka cemaatler de çok önemli rol oynadır. Şehitler verdiler. Tabii ki devletin bütün yapılanmaları takip etme hakkı ve sorumluluğu var. Kim FETÖ'ye benzer bir faaliyet içerisinde girişirse daha büyümeden devlet başını ezmelidir. Bunun dışında işi sadece İslam'ın ahlak prensiplerini öğretmek olan cemaat yapılarına, FETÖ gibi muamele etmek doğru değildir.