Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

'Bülent abi'den 'O zat'a

Bülent Arınç'ın siyaseten geldiği nokta, aslında bir kendi kendini bitirme trajedisidir. Arınç, El üstünde tutulduğu partisinde bugün eğer diğerleri gibi gereksiz konuma düştüyse bunun tek müsebbibi kendisidir.
'Bülent abi'den 'O zat'a
07 Şubat 2016 11:07:00
Bülent Arınç'ın siyaseten geldiği nokta, aslında bir kendi kendini bitirme trajedisidir. Arınç, El üstünde tutulduğu partisinde bugün eğer diğerleri gibi gereksiz konuma düştüyse bunun tek müsebbibi kendisidir.

1-Siyasi hayatı boyunca, attığı temel adımların tümüne baktığımızda, hepsi bir plan ve projenin ürünü olduğunu görürüz. Siyasetteki nefes alışı bile sanki Fetullahizm için verimli.

2-Bülent Arınç'ın emperyalizm işbirlikçisi 17/25 Fetullahist darbe teşebbüsünden sonraki çıkışlarının tümü "Stratejik Akıl"ın ürünü olduğu değerlendiriliyor. Yaptığı atraksiyonlar, Recep Tayyip Erdoğan'ı siyaseten santim santim, gıdım gıdım bitirme operasyonu olduğu kanaati hakim.

4- Ortalık sakinleştiğinde, sular durulup darbe teşebbüsçüleri kabak gibi ortaya çıktığında, AK Parti tabanının "Bülent Abi" efsanesi de bitmiş olacak. Yani 40 yıllık serencam hit bitmemesi gereken şekilde hitama erecek. Değer miydi?

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kirli ve Siyonizme hadim 28 Şubat askeri darbesi yapılmış, Refahyol hüku00fbmeti yıkılmıştı. Akabinde de DSP, ANAP ve MHP'nin ortaklaşa kurduğu DANASOL-ME hüku00fbmeti kurulmuş ve ülke dik bir yokuştan hızla dipsiz çukura doğru yuvarlanıyordu.

Mesut Yılmaz, "Yarasalığa terfi etmiş bir onbaşı" rolünü üstlenmişti.

Bülent Ecevit-Fetullah Gülen birlikteliği Katolikleri kıskandıracak kuvvette kurulmuştu.

Süleyman Demirel ise Kur'an-ı Kerim'den 276 ayeti kaldıralım demişti.

Türk milliyetçiliği ve Türkçülük ekmek kapısı olan MHP'nin lideri Devlet Bahçeli ise, bu toprakların tarihinin en kanlı, en çok uluslu ajanı olan Abdullah Öcalan'ın idam edilmesine karşı aslanlar gibi çarpışmış ve İmralı Adası'nı kendisine tahsis ettirmişti.

Müslümanlara kan kusturuluyor, Kur'an kursları kapatılıyor, 15 yaşın altındakilere Kur'an öğretilmesi yasaklanıyor ve camilere Gaffar Okkan öncülüğünde ayakkabı ve botlarla baskınlar yapılıyordu.

Başörtülüler ve hasbi Müslümanlar, Allahın farz kıldığı tesettüre sıkı sıkı sarılırken, Pensilvanya Piskopatı'na tabi olanlar ise "Füruat" zırvasına sarılarak Allahın "örtünün" emrine isyan ediyorlardı.

Bu ülkenin dindar, muhafazakar, namuslu vatansever saf yurttaşlarının enselerinde boza pişirilirken, kapatılan Refah Partisi'nden Bülent Arınç, Erbakan hocayı çok örtülü bir şekilde ağır suçlayan bir beyanat vermişti gazetelere.

Gazeteci kimliğimle, hem Bülent Arınç'ın bu çok anlamsız ve bizleri suçlayıcı çıkışını anlamak, hem de birkaç konu hakkında görüş alışverişinde bulunmak üzere 28 Şubat'ın Adalet Bakanı Şevket Kazan'ı Suadiye tarafındaki evinde ziyaret etmiştik.

28 Şubat Siyonizm darbesi ile ilgili sorduklarım bittikten sonra lafı Bülent Arınç'ın herkesin fark edemeyeceği zehir kusan beyanatı ile ilgili Şevket Kazan Beyefendi'ye bir soru sordum.

Sayın Kazan, her zamanki mütebessim yüzü ile "deşmeyin ve bu konuyu yazmayın. Kimse Bülent Bey'in ne demek istediğini anlamadı. Deşerseniz fitneye sebep olursunuz" dedi.

Ben sorumda ısrar ettim. Çünkü Sayın Arınç'ı tanımıyordum ve onun bu meşku00fbk çıkışını anlamaya çalışıyordum.

Sayın Kazan benim ısrarlarıma dayanamayıp şu cevabı vermişti:

"Bizim Bülent Bey (Arınç), Caminin ortasında, halının üstüne tuvaletini yapan kedi gibidir. Onun yaptığı kendisine söylenince de hemen gözyaşları eşliğinde hata yaptığını söyler ve pisliğini halının altına sürer. Asla ortadan kaldırmaz."

Yani, ortalığı bulandırır, görünürde özür dilemiş gibi yapar ama suyu bulanık bırakır.

Şevket Kazan Beyefendi'nin bu değerlendirmesi hafızamızın bir yerine altın harflerle kazındı.

Buna rağmen biz kendisine hep "Bülent abi" derdik. Kelimeleri tesbih taneleri gibi yan yana dizerdi. Müthiş bir belagati vardı. Kimsenin pek fark etmediği o abuk subuk konuşmasını da bir süre sonra unuttuk.

BÜLENT ARINÇ'IN GEZİ DARBİ TEŞEBBÜSÜNDEN HABERİ VARDI

Ta ki, Gezi Parkı eylemleri adlı çok uluslu darbe teşebbüsüne kadar. O darbe teşebbüsünden önce Fetullahist şirk hareketinin ihanetini, çıyanlığını fark etmiş, örgütü gücüm nispetinde ifşa ediyordum. O isyan sırasında Kuzey Afrika gezisinde olan dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, emperyalizm işbirlikçisi, sokak serserisi lümpenlere değer atfedilip muhatap alınmamaları talimatına rağmen, Refahyol Hükümeti'nden beri, başka amaçlı siyasi duruş sergilediğini gördüğüm ve hep mesafeli durduğum Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden Abdullah Gül'ün Gezi Parkı Çok uluslu darbe teşebbüsçülerini muhatap alan beyanatı her milli ve yerli düşünen yurttaş gibi beni de derinden yaralamıştı. O sırada Ortadoğu merkezli uluslararası yayın yapan bir haber kanalının Türkiye temsilciliğini yapıyordum ve inanılmaz haber akışları geliyordu bana.

Mesela, Gezi'nin emperyalist darbe teşebbüsü olduğunu daha olayların ilk gününde bana söylenmiş ve Türkiye'de dört noktada (İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve Adana-Mersin hattı) canlı yayın yapacak şekilde tertibat almam istenmişti.

Basit gençlik eylemi olduğunu söylediğimde, TV merkezindeki ilgili arkadaşlar, "bu eylemler, Erdoğan Hüku00fbmeti'ni devirmeye yönelik ve başaracaklar" demişlerdi.

Olayların ilk haftasında amacın bir darbe olduğuna artık iyice inanmış ve bunu Sayın Arınç'a danışmanları aracılığı iletmiştim. Ancak Sayın Arınç, Gezi lümpenlerini muhatap almış ve saatler süren bir toplantı yapmıştı.

FETÖ'NÜN MİLİTAN TETİKÇİLERİ GEZİ'DE AKTİFTİLER

Ancak bir sonraki akşam Başbakan Erdoğan'ın emrinin hilafına bu serseri takımını muhatap almış ve onların ipe sapa gelmez, Batılı sömürgeci devletlerin taleplerinden oluşan listeyi kabul ederek tuhaf açıklamalarda bulunmuştu.

Halen Bakanlar Kurulu üyesi olan bir diğer zatla da bu bilgileri paylaşmıştım.

Arınç'ın o açıklamalarından sonra, Fatih Üniversitesinden İhsan Yılmaz, FETÖ terör örgütünün 2 numaralı terörizm sanığı Emre Uslu başta olmak üzere Fetullahist tetikçiler bir anda gezici olarak çıktılar ortaya.

Fetullahçıların birden gezici kesilmesi ile Bülent Arınç'ın o davranışları, "Bülent Abi"nin hiç de tekin biri olmadığını göstermişti. Bunu AK Parti'den kimlere söylemedik ki. Ama fitne olmasın diye hep susturulduk.

KADINA VURMAK, FETÖ'NÜN ŞANINDANDIR

Barbarlığın merkezi olan Batı'da bile kavga ve savaşta kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve hastalar muaf tutulurlar. Hele bu durum Doğu'da daha kesin ve katıdır. Kavgada asla kadın, çocuk ve yaşlılara dokunulmaz.

Batı sistematiğinin merkezi olan İngiliz geleneğinde ise, kadın, soyun devamında ana unsur olduğu için savaşta imha edilecek ilk unsurlardandır.

Dünyanın hiçbir silahlı terör örgütü masum kadına kurşun sıkmaz. Hatta 1960'ların ve 70'lerin silahlı sol terör örgütleri romantizmin zirvesindeydiler ve rehin aldıkları sivillere bile çok kibar davranırlardı.

Terör örgütlerinin bu geleneğini ilk defa PKK bozdu. PKK de, İngilizler gibi kadını hedefin merkezine koydu. Sonra çocukları.

Pensilvanya Piskopatı'nın lideri olduğu FETÖ terör örgütü de PKK gibi öncelikli hedefleri arasında kadın var. İnsanları kadınla vurdu hep. Aynı zamanda masum olan kadın ve kız çocukları vurmaktan çekinmedi.

Sadece bu iki yönteme de baktığımızda FETÖ ile PKK'nin akıl hocalarının kim olduğunu görmek için zeki olmaya gerek yok. Ateist PKK ile "imanı asıl mesele olarak gören" Risale-i Nur takipçisi olduklarını iddia eden Fetullahistler nasıl olur da bu örgütle omuz omuza verip çalışır? Örgütler reflekslere bakıldığında, iki tarafın da tek aklın ürünü olduğu görülür.

Bülent Arınç'ın son salvolarına baktığımızda hedefine meslektaşımız olan bir hanımefendiyi koyması herkesi şaşırttı. Hanımefendiliği, asaleti ve mütevazılığı ile bilinen Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan'ı hiç bir şey ortada yokken, çok çirkin, çok seviyesiz bir sıfatla nitelemesi Anglo-Sakson aklın ürünüdür. Tıpkı PKK gibi bu zihniyet de kendisine en büyük engel olarak gördüğü insanların başında gelecek nesilleri yetiştiren kadın ve fikir üreten insanlardır.

Bülent Arınç'ın terbiyeyi lügatlerden kaldıran bu son nitelemesinden hareketle aynı yanlışa düşmeden birkaç kelam söyleme hakkımız var sanırım.

Çünkü onun hayatında parlamenter ve Hüku00fbmet üyeliği olarak gördüğü bütün makam ve mevkiler, bizim sayemizde; sandıkta verdiğimiz oylarımızla olmuştur.

Kendilerine "özgül ağırlık" şeyisi biçmeleri de yine bizim oylarımızın verdiği güçten kaynaklanmaktadır.

Ya da, "koca çınar, gölge" falan sayıklanmalarıu2026

ÖZGÜL AĞIRLIK, BOŞ ÇIKTI

Bizim Serhad'de bir söz var: "Köpek, serinlediği ağacın gölgesini kendi kuyruğunun gölgesi sanırmış."

What is this özgül ağırlık?

Bunların hepsi oylarımızın verdiği gücü kendine vehmedip "ene"den kaynaklı beyin oksitlenmesinin bünyede oluşturduğu Haşhaş Etkisi'nin sonucudur.

Bülent Arınç'a baktığımızda, 17/25 Aralık darbe teşebbüsünden sonra yaptığı bütün fevri çıkışlar, AK Parti'ye yönelik yıpratma hareketleri olduğunu görürüz.

Son Temmuz ve Ekim seçimleri öncesinde yaptığı iki açıklama da AK Parti'ye; Erdoğan'a yönelik darbe teşebbüsleri idi.

Temmuz seçimlerinden sonra Melih Gökçek'in Ankara'yı parsel parsel nasıl sattığını 100 dosya ile açıklayacaktı. Aradan yarım yıl geçti hala ses yok. Halbuki siyasi ahlak ve namusu olan sözünde durur. Ama seçimden iki üç gün önce yaptığı bu konuşma AK Parti'ye çok ağır darbe vurdu. Ekim seçimlerinde de aynı darbeyi vurdu.

MİLLİ GÖRÜŞ'E GELİRKEN FETULLAHİZME HİZMET EDİYORDU

Ve her iki darbe teşebbüsünde de başarılı olamayan Bülent Arınç'ın Cemayizelevvelini karıştırdığımızdaMilli Görüş'ün ön saflarında siyaset yapmadan önce Fetullahizm'in bir neferi olduğunu görüyoruz.

Türkiye Öğretmenler Vakfı'nın (TÖV) kurucu üyesi imiş. 1976'da kurulan vakfın kuruluşunda emek harcamış ve üye olmuş. Gazetemizin sayfalarında da göreceğiniz vakıf senedinde de Arınç, Fetullahizm'in ilk ve temel legal kuruluşu olan TÖV'ün kurucusuymuş.

Bu durum, gelin ve damadın Fetullahçılığını, yapılacak yıpratma operasyonlar için sadece bir perde imiş fikrini getiriyor akıllara.

Tam 49 yıldır bu namzetlik neden gizli tutulmuş?

Fetullahizm'in kodlarını çözmeye çalışan biri olarak şu soru hemen geldi aklıma:

Bülent Arınç, verilen görev gereği mi Milli Görüş Hareketi'ne katıldı?

Sayın Arınç'ın terekesini karıştırırken, tecavüzcü sapıkların avukatlığı olayına hiç girmiyoruz.

Malumunuz ülkemizdeki bütün cinsel sapıklık ve sapkınlık işlerini Pensilvanya Psikopatı yürütüyor.

Sayın Arınç'ın emperyalizm işbirlikçisi 17/25 Fetullahist darbe teşebbüsünden sonraki çıkışlarının tümü "Stratejik Akıl"ın ürünüdür. Yaptığı atraksiyonlar, Recep Tayyip Erdoğan'ı siyaseten santim santim, gıdım gıdım öldürme darbeleri indirmek içindir. Tüm çıkışları, Erdoğan'ın temsil ettiği "Yeni Türkiye"yi doğmadan boğmaktır.

Fadıl Akgündüz'ün para ile satın alıp sonra Tansu Çiller'e rüşvet vererek Meclise soktuğu Doğulu bir milletvekili, AK Parti kurulurken hemen bu partiye görev aldı. Milli Eğitim Bakanlığı'nı ele geçirdi. Türk eğitim sistemini katlederek tüm öğrencileri Fetullahistlerin kucağına attı. Ve para ile satın alınıp verilen o şahıs da Arınç'la birlikte eleştiriye başlaması tesadüf mü?

Parti tabanından gelen bütün şikayetleri görmezden gelen ve 1000 yıllık Türk hukuk sistemini çökertme pahasına olsun, adliyeyi, yüksek yargıyı Fetullahist teröristlerin/militanların çiftliği haline getiren eski Adalet Bakanı'nın sütre gerisinde durup Arınç'a omuz atması tesadüf müdür? Abdullah Gül'ün eş zamanlı olarak Avrupa'ya seyahate çıkması da mı tesadüf?

Fetullahizmi ve onun taktik ve stratejisini gözlemleyenler iyi bilirler ki, bu terör örgütü müthiş bir Anglo-Sakson aklı ile hareket eder. Pensilvanya Piskopatı'nın önderliğindeki bu ihanet şebekesi, AK Parti içerisine saldığı bu büyük trojanlarını harekete geçirdiğine göre, kelimenin tam anlamı ile Kamikaze yapıyor.

Ama unuttukları bir şey var: Biz bunların ağababalarını en son Seddül Bahir'de Kut'ül Amer'de yendik. Gezi'de perişan ettik. 17/25 Aralık'ta inlerine girdik. Diri apoletlilerle "abi" diye bağrımıza basarak en yüce makamları verdiklerimizin ihanetlerini ayaklarımızın altına alan bizler, uyuyan hücrelerin ağlak mırnavlarının vıyaklamasına mı yenileceğiz?

Hiç sanmıyorum. Bu millet, bunu da savuşturur. Ama bütün muhafazakar kesimin bağrına bastığı "Bülent Abi" hak ile yeksan olacağı kuşkusuzdur.

Erdal ŞİMŞEK

[email protected]