Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2438.91
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

DAEŞ Avrupa'nın ürünü

Algı yönetimi uzmanı, Psikiyatris Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Kökrek ile idrakin idaresini konuştuk. Kökrek, 15 Temmuz'da milletine kurşun sıkan FETÖ'nün 1948'de kurularak 1965'lerde ete kemiğe bürünen Kominizmle Mücadele Dernekleri tarafından yetiştirilen darbecilerin son halkası olduğunu söyledi.
DAEŞ Avrupa'nın ürünü
30 Ekim 2016 14:00:00
Algı yönetimi uzmanı, Psikiyatris Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Kökrek ile idrakin idaresini konuştuk. Kökrek, 15 Temmuz'da milletine kurşun sıkan FETÖ'nün 1948'de kurularak 1965'lerde ete kemiğe bürünen Kominizmle Mücadele Dernekleri tarafından yetiştirilen darbecilerin son halkası olduğunu söyledi.

İSMAİL ZELVİ

Algı yönetimi uzmanı, Psikiyatrist Dr. Zekeriya Kökrek ile güncel meseleleri konuştuk. 15 Temmuz Darbesi'ni CİA'nın kurdurduğu Kominizmle mücadele derneklerinin darbeci son halkası FETÖ'ye ihale edildiğini belirten Kökrek, İslam toplumlarının terör belasından kurtulmaları için kapitalistlerin dayattıkları İslam yerine Kuran ve Sünnetteki İslamı yaşamaları gerektiğini vurguluyor. Kökrek'le ilginizi çekeceğinizi umduğumuz röportajımızı takdirlerinize sunuyoruz.

GERÇEĞİ ŞEMALARLA GÖRÜYORUZ

-Algı yönetimi nedir, insanların beyinleri nasıl yıkanır?

Türkçe olarak anlatılmak istenen idrakin idaresidir. İki kavram algı ve yönetim kavramları birincisi idrak etme ikincisi sevk ve idare etme ile ilgili bu kavram daha çok politika biliminde, sosyal bilimlerde kullanılan bir kavram, fakat insan beyninin insanın ruhsal hayatını bildikçe bu konudaki bilgilerimiz daha gelişiyor. Özellikle idrak dediğimiz, algı dediğimiz hadise biz gözümüzle gördüğümüz, işittiğimiz şeyi beynimiz olduğu gibi algılamıyor. Yetişme dönemimizde, hayatta olgunlaşma dönemimizde zihnimizde belli formüller oluşuyor. Bizim şema dediğimiz. Gerçeği o şemalara göre algılıyoruz. Beynimizin gözlükleri var. Bu şekilde baktığımızda da olanı olduğu gibi görmüyoruz. Olanı o gözlüklerin bize gösterdiği şekilde görmeye çalışıyoruz. Bu da bizi olayları olduğu gibi görme durumundan kurtarıyor. Algı yönetimi ise toplumların gözlüklerini değiştirme kudreti. Toplumun algılama formüllerini, gözlükleri, değiştirme tekniğidir. Bu teknikler 100 yıldır laboratuarlarda çalışılıyor. Nihayetinde belli bir davranışı yapmaya doğru o kişileri etkilemektir.

VİCDANLI BİR ADAM DÜNYAYI DEĞİŞTİRİR

-Terör örgütleri işe beyin yıkama ile başlıyor, beyinleri yıkananların vicdana dönme şansı yok mu?

PKK tipi şiddete dayalı terör örgütleri teröristin eline silah vermeden önce ideolojik eğitimden geçirir. Beyinlerini yıkarlar. Ama hiçbir beyin yıkama insan vicdanını öldüremez. Irak'ı işgal eden ABD'nin o toprakları palas pandıras terk etmesinin sebebi 21 yaşındaki birinin yapılanlara dayanamayarak Ebu Gureyb cezaevini deşifre etmesidir. Irak işgalinde Ebu Gureyb hapishanesi inanılmaz işkence yapıldı. ABD oraya demokrasi özgürlük götürülüyor. Acayip propagandalar yapılıyor ama Ebu Gureyb hapishanesindeki işkenceleri zulümleri 21 yaşındaki bir çocuk dünyaya duyurdu. ABD kamuoyunda bu araştırıldı. Çalışmalar da yapıldı insanlar nasıl şeytana dönüşüyor. Tertemiz çocuklar gidip dehşet bir vahşet insanın şeref ve haysiyetine uymayacak şeyleri nasıl yapıyorlar diye sordular. ABD bu konuyu araştırdı. Şeytan etkisi, insanlar şartlara göre mi şeytanlaşıyor. Şartlar çok melek gibi gördüğümüz insanları şeytanlaştırıyor. Algı bazı insanları değiştirebilir. Orda 21 yaşındaki bir asker bunu insanlık vicdanına sığdıramaz dünya kamuoyuna da öncü oldu. İnsanlık bu manada insan saf bir sığır sürüsü değil. Diğer hayvanlardan farkımız o. Şu anda algı yönetimi sonuçları çok önceden kestirilebilir durumlar değil. Ters sonuçlar da verebilir bu manada insanın tabiatına da güvenmek gerekir. Birileri yer yüzünde bir çok güç olduğunu imkan olduğunu ilah edinilmek esten olduğunu bilir ama birileri bedeli ne olursa olsun, bir eline güneşi, bir eline ayı verseniz öyle bir yapısı var insanın bu fıtraten var. Şundan korkmamak gerekir. Allah kalbine o aydınlığı verdikten sonra tezahür eder. O nuru da kimse boğamaz, biz batının gücünü fazla önemsiyoruz. Bu batının tekniğidir kaba güç ile fiziki güç ile yoğun propaganda ile her şeyi idare edebilir, öyle değil bir insan bir gün bir eline güneşi bir eline ayı verseniz de davasından dönmeyecek insanların da olduğu bir yapı karşısına çıkar, bu konuda algı yönetimi çok iyidir ama her şey değildir. Bizim de toplum olarak farklı olduğumuz şey bu.

DAEŞ BATININ ÜRÜNÜ

İşid nasıl bir algı ile doğdu, nasıl psikoloji var?

Allahın yarattığı insan böyle. Yaratılan insanların hepsinin Rabbi aynı rab. Hepsine aynı temel ilkeler üzerine yaratıyor. Kötülük olduğu zaman başkalarına iyilik olduğu zaman kendisine mal eder. Dünyada yaşanan problem ilk peygamber Adem (AS)(den yana var. Bizim kafamızda şöyle bir şey var. Müslüman bunu yapmaz. Allahın kulu yaptığına göre Müslüman da yapar. İslam coğrafyasında Taliban nasıl çıktıysa, Pakistan'da, Afganistan'da cihad, el kaide nasıl çıktıysa burda da aynı örgütlenme yapıldı. Biz bunları hakikate göre değil de çıkarımıza göre algıladığımız zaman hadiseleri doğru okuyamıyoruz, sıkıntımız orda. Aytunç Altındal konuşmaları var. Bu coğrafyada yeni örgüt hazırlanıyor diye, kamuoyunda hiçbir şey yokken bunu söylüyordu. Bakıyorsunuz insanlar para ile savaşıyor, şu an oraya gelen insanlar Avrupa'dan da geliyor. Bu sadece kişilik bozukluğu ile itikad bozukluğu ile açıklanacak konular değil. Belki şu an İŞİD'le ilgili hadise konusunda bile bizim din adamlarının ortak bir tavır aldıklarını sanmıyorum. En azından şimdiki tavırları ile 5 sene önceki tavırlarının aynı olmadığını düşünüyorum. Radikalleştirmeye, çok kolay ve kestirme yoldan cennete gidiciliğe, çok hızlı kapı açıldı. Bu kapitalist toplumun ürettiği yeni insan tipi. Mesela ben hadiseleri biraz dışardan değerlendiren birisi olarak söylüyorum. 1980'den sonra köşeyi dönme tabiri vardı. Dünyalık elde edinmek için köşeyi dönme tabiri çok revaçta idi. Hatta şu anda köşeyi dönmenin kısa yolu gibi gözüküyor. Bu kitleleri cezbediyor, büyülüyor. Bunu bilen insanlar yönlendiriyor. Birçok faktörü bir araya getirerek örgütlendiriyor. Bu örgüt belli ki inanılmaz derecede rahat ortaya çıktı. Fransızlar hadiseyi şöyle açıklıyorlar. İslam'ın içinden çıkmış radikalizm değil, radikallerin İslamı kullanması diye.

İSLAMI ALTERNATİF MODEL OLARAK KOYMALIYIZ

-dünyanın ıslahı için çözüm nasıl olabilir

Kapitalizmin karşısında komünizmin varlığı insanlara hiç olmadı bir şey var dedirtti. Şu an en azından İslam toplumu için söylüyorum. İslam yeni bir insan anlayışı, yeni bir dünya tasavvuru, bir medeniyet olarak insanlığa sunulmadığı sürece, bunu siyasi anlamda söylemiyorum, ilmi ve fikri olarak vicdanlara sunulmadıktan sonra, insanlığa umut olmadıktan sonra insanların kaderi maddeci bir dünyaya mahku00fbmdur. İstediğiniz kadar yeşile boyayın ister şii yeşiline boyayın, isterseniz mezarlık yeşiline boyayın. İslamileştiremezsiniz. Şu anki kurulan sistem maddeci bir sistemdir insanlık nefes alamıyor. Bu kesin. Bunu batı da söylüyor. Batının kurduğu medeniyette Ahlak problemi yok, ahlaki bir düzen kuramıyorsunuz. Bunun sıkıntısını bizde ahlaki sıkıntı yok biz hepimiz ahlaklıyız diyebiliriz yani ama kendimizi aldatmak olur. İslam dünyasında da bir sürü problemler var bu problemlere cevabı yok henüz İslam dünyasının. Bununla ilgili algılarımızın doğru olması, algıyı düzeltebilecek bakış açılarımızın olması lazım.

DARBE ŞOKUNU ATLATAMADIK

15 Temmuzun henüz tam anlamıyla toplumun idrakine yerleştiğini zannetmiyorum. Büyük bir şok, büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Allah diyen, peygamber diyen, insanların kendi devletine, milletine silah kullanabilmesi, bunun yanında mahkeme gibi savcılık gibi, konularda kendi grup çıkarını düşünerek başka insanların hakkının gasp edilebileceği büyük bir problemle karşı karşıyayız. Bununla ilgili daha önce de olmuştu ama 15 Temmuz'da silahlı herkes bu olaya ilgi duydu, böyle bir şey Müslümanların arasından nasıl çıktı, her gördüğümüz sakallıya hoca mı diyeceğiz, bunun ölçüleri nelerdir. Eskiden sadece Allah, peygamber diyor diye peşine düştüğümüz insanların bugün bu devlete, millete, coğrafyaya, tarihe düşmanlığını anlamak durumundayız. 1. Dünya savaşında Lavrance'nin arkasında bir sürü namaz kılanlar vardı Aynı şeyleri yine yaşıyoruz. Bunun neden olduğunu anlayabilecek idrak gelişmezse size yapılan propagandaya inanırsınız. Mesela Türkiye'de bu manada 15 Temmuzda ruhumuzda ve vicdanımızda, dinle, dindarla ilgili bir yıkım gelişecek, arkadaşını, eşi, dostu, iyi gördüğü, aynı yerde secdeye gittiği insanın bu davranışını gördüğü zaman siyaset ilişkisini tekrarlayacak, dinle siyaset bu kadar iç içe girdiği zaman görünüşte din, arkasında siyasetin çıkacağını görüyor. Bu manada din devlet ilişkileri, din cemaat ilişkileri ve temel de Müslümana atfettiğimiz olumlu ve olumsuz özellikler değerlendirirsek bu Türk toplumu için hayra vesile olur diye düşünüyorum. Bu dönemi çok iyi atlatırsak, fikir hayatımız açısından söylüyorum. Şoktan henüz çıkabildiğimize inanmıyorum. Bu konudaki değerlendirmem biraz yangını söndürmeye yönelik gayretler. Bağrışlar çağrışlar çok fazla ama, hadiseyi çok dikkatli değerlendirdiğimiz sanmıyorum. Bu konuda inanacağınız insanlar olması lazım. Mesela hoca efendilere karşı eskisi kadar bu toplumun rahat davranacağını sanmıyorum, en azından şüphe ile bakacak, bu da mı öyle? Diyecek. Dini yardımlarda çekilme olacak. Şu an savcılıklarda, kurban derisi verdin mi, bağış yaptın mı diye bir soru soruluyor. Yani Müslümanlar aynı travmayı 28 şubatta da yaşamıştı, THK'ya mı vereceksin dini cemaatlere mi vereceksin diye o zaman da hırpalandı. Şu anda da bir dini cemaate verdin diye hırpalananlar çıkabilir. Bu toplumun yeniden hukuk kuralları, yeni bir anlayış oluşturması açısından önemli. O zaman çıkabilir

BAŞKANLIK DEĞİL İNSANLIK TARTIŞILMALI

Yeni anayasa tartışmaları var, olaya nasıl bakıyorsunuz?

Bu kadar yakın bir ilişki kurmak zor, Türkiye'de başkanlık seçimleri Anayasa değişiklikleri konusu yeni bir konu değil. 1838-39 bizim batılılaşma maceramız ayet hadis okuyarak modernleşmek ve Batılılaşmakla geçti. Yani yaptığımız işlerin hepsi batılılaşmaktır. Batılı modellere geçmektir ama başkanlığa geçmeyi övüyoruz. O zaman da meşrutiyete geçerse, insan hakları birçok kavramı tartıştık. Arkasından meşrutiyet geldi. Arkasından cumhuriyet, arkasından demokrasi, şu an parlamenter demokrasi, arkasından Başkanlık rejimine doğru temayül var. Türkiye'de benim kanaatim problemin idari sistemde sistem değişikliklerinden kaynaklandığına inanmıyorum. Yani Türkiye mutlaka sistemlerin etkisi var. bizatihi problem sistemle ilgili değil. Bu toplum saltanatçılığı gördü, halife ile yaşadı. Cumhuriyeti yaşadı, sonra tek parti, sonra demokrasi, cumhuriyet kadrolarıyla mücadelesi oldu. Bir ara demokrasi ve parlamenterlik nerdeyse bir birine eş değer olarak görüldü. Şimdi başkanlık benzer bir şekilde gündeme getiriliyor. Bunların çözüm olacağını düşünmüyorum. İki asırlık maceramızda, batılılaşma maceramızda bunu dalgalanıyoruz ama bu coğrafya çok zor, bu milletin kaderi zor, Müslümanların durumları çok zor. Gündelik siyasi endişeleri bir tarafa bırakarak bizim asıl insanla, yönetimle, devlet ve milletle problemimiz var. Kapitalist bir devlet anlayışı, İslami olmayan bir devlet anlayışı ister başkanlık sistemi le yönetilsin, ister parlamenter sistemle. Sıkıntımız doğrudan bunlarla alakalı değil. Bir dini cemaat şöyle veya böyle hemen hemen her eve ulaşmış, bir ülkenin 40 yıldır okuyan bütün çocuklularını devşiren bir cemaati tartışmayan bir toplum başkanlık sistemini ne kadar sağlıklı tartışır ben bilmiyorum. Bu manada üniversitelerin tartışmadığı kanaatindeyim, siyasilerin tartışmadığı kanaatindeyim. Valla bize gerek yok. Reisler tartışır, başkanlar tartışır diyorlarsa, körü körüne birisine bağlı olduktan sonra herkesin nasıl devletine, tarihine, coğrafyasına yabancı olduğunu gördük. Yani ihtilafllarıfesad kaynağı gibi görmek bu coğrafyanın en tehlikeli davranış kalıbıdır. İhtilaflar rahmet onun zeminini ve şartlarını oluşturmamız gerek. Tabiiki tartışılmalı bunlar, insanlar bunların hepsini tartışabilir. Sadece bunları gündelik hadiselerin akışına bıraktığımız zaman ciddi sıkıntı yaşarız. Ben biraz kötü bir kafanıza darbe alsanız gözünüzde şimşekler çakar. Türk toplumu öyle halen de ne yaptığını bildiği kanaatinde değilim. Bir tarafta ordumuz sınır ötesi harekat. Suriye'de ırakta var. Hele hele bizim bir geleneği olan, kitaba, televizyona, okumuşa değer atfeden toplumlar. Televizyonda duydum doğrudur, kitap yazıyor doğrudur, diyen toplumlar bu tür sahtekarlıklara alışık değiliz. Bu son yaşadığımız hadiseler ciddi bir kopuş yaratacak. Çocuğuna dini imanı nasıl anlatacak. Şu an kitleler çocuğuna cemaatle yapılan olaylarla dini nasıl anlatacak, onlar kötü çocuklar mı diyecek? Onlar bu toplum izah etmek zorunda.

AVRUPA OLAYLARI İNSİYATİFİMİZE BIRAKMAZ

FETÖ soruşturmalarının seyri toplumu nasıl etkiler?

Mesela mürtet davası ile ilgili çok enteresandır. Mürtetlere ölüm cezası verirdi Osmanlı Avrupa bize mürtet kararlarını uygulatmadı. Biz kafamızda mürtet yapıyoruz ama yarın bir gün barıştırırlar. Bazı şeyler konuşmak değil hayatın içinde yapılanlar önemli. Siz birlikte camide aynı secdeye gittiğiniz insanların niçin bunu yaptığını izah etmek zorundasınız. Veya dindar olması niye böyle kötü işleri yapmasına engel olmadı çocuğunuza izah etmek zorundasınız. Bununla ilgili biraz sorumsuz buluyorum, gerekli sorumlu olan insanları özellikle üniversiteyi. Bu tabiiki her yerde konuşulabilecek konular değil, açık açık konuşulabilecek konular değil ama şu an o hadiselerden etkilenen insanlar. Mesela bir hukuk sistemi tartışılmak zorundadır. Doğru bir şekilde olay açığa çıkartılırsa vicdanlar mutmain olur. İnsanlar yargılamalar adil oluyor, mu, insanların şeref ve haysiyetine uygun oluyor mu? Bazen herkesi mi alıyorlar. Ülke hukuksuzluktan çok yanı yandı. Başörtülü okula gidiyor diye 28 Şubat'ta çocuklara abuk sabuk işler yapıldı. Millet olak, devlet olmak bunlara hassas olmak gerekir. Yapılan hataları azaltarak bir daha yapılmasını önleyecek şekilde müessese kurmakla alakalı o hiç olmazsa bizi dengeli olmaya götürür. Türk toplumu bunları aşamadı. Maalesef aşamıyor.

DEMOKRASİ ELEŞTİRİLMELİ

Dünyanın tek kutuplu, küresel bir sisteme gittiği açık. Belki biz bir geçiş döneminin içinde olduğumuz için bilmiyoruz. Tekli grupların yönettiği, BM gibi, Dünya bankası gibi, tek bir yönetime, tek bir insanlık anlayışı, tek bir hukuk anlayışı demokrasiyi hep birlikte savunuyoruz batılı bir değerdir. Hep bir ağızdan savunuyoruz, ama demokrasinin hangi ilkelere oturmasa gerektiğini, nasıl eleştirileceği konusunda sıkıntılarımız var. Ben demokrasiyi eleştirmek isterim ama Türkiye'de şu an demokrasiyi eleştirmek çok sıkıntılı konu batıyı öğretecek kadar batılı gibi davranıyoruz. Bizim insanlık anlayışımız, toplum anlayışımız, ahlak anlayışımız, onların canlandırılması lazım. Geçmişin diriltilmesi değil, geçmişin diriltilmesi yetmez bugünün ihtiyaçlarına cevap vermemiz lazım. İtikadın aynı itikat ama hükümler günün şartlarına göre olacak. Fikir hayatımız, ilim hayatımız siyasi hayatımızla birlikte istenilen noktada değiliz, biz en fazla batıya şu an demokrasiye uygun davranmadığı için eleştiri getiriyoruz. Bu garip değil mi? Cumhuriyeti kabul edene kadar bu milletin başı ağrıdı, demokrasiyi kabul edene kadar çok sıkıntı çekti, şimdi biz bunu batıya karşı sizinki cumhuriyet değil, bizimki cumhuriyet, sizinki demokrasi değil bizimki demokrasi diyoruz, bu 100-150 yıl içinde oluyor. Milletin kafası nasıl kaldırıyor bunu bilmiyorum.

KOMİNİZMLE MÜCADELE ADINA İSLAMDAN UZAKLAŞTIRILDIK

15 Temmuz'u yapanlar nerden besleniyor?

FETÖ'nün lideri Erzurum'da komünizmle mücadele derneği kuran kişidir. 15 Temmuz Darbesi'ni de bu darbeci ekolün son halkası FETÖ yapmıştır. Ben Müslüman Türk olarak Komünizmle mücadele adına Türklük ve İslam'a sokulmuş ne kadar kapitalist mantık dolaştırıcı fikirler var onlardan arınmadıktan sonra bizim kendimize gelmemiz mümkün değil. Yani kapitalizmi İslam adına, Türk tarihi adına içselleştirip bunlarla hesaplaşmayan toplumların iflah olması mümkün değil. Biz biraz kominizmle mücadele derneklerinin de etkisi ile ana çizgisinin dışında ana çizgisinin de dışında bir yorumlamaya sahip olduğu kanaatindeyim. Bundan arındığımız zaman ırmak kendi akışında gider. Akan su kir tutmaz. Kendi tarihi akımışımı buluruz.

Algı yönetimi dediğiniz kültür emperyalizminin başka bir versiyonudur. Başka bir kültüre göre dünyayı kurguluyorsunuz. Maddeci dünya görüşe güce dayalıdır. Gücü olan haklıdır. Gücü olması değil haklı olanın güçlü olmasına inanıyorum, bizim meşruiyet temelimiz haklılıktır. Güç değil, batının maddeci görüşü güç kimin elinde ise o haklıdır der. Maalesef biraz türk toplumunun da bu konuda farklı kültürlerin prensibine göre, herkes yolunu bulmaya çalışıyorsa herkes kendi canını kurtarmaya çalışıyorsa hak ve hakikat adına bazı şeylerin heba edilmesi kaçınılmazdır. Öyle görüyorum.

Sıkıntımız, insan modeli ortaya koyamıyoruz, kendi ahlakımızı günün şartlarında yaşanılır kılmak, mimarimiz öyle değil, şehrimiz öyle değil. Oturduğumuz yer önemli değil, buna göre bir medeniyet kuramadık. Biz bunların fazla propagandasını yapıyoruz, sonra da inanıyoruz, hakikaten öyle galiba. Bu dediğimiz adam zaten müteahhitmiş, sonra mücahit oluyor. Şartlar değişince şartlar sizi hareket ettiriyorsa, serbest iradeniz yoktur. İrade cüziyseniz şartlara göre değişiyor siz onun üzerinde tasarruf sahibi değilsiniz.

Mücadele etmek düşmanınıza benzetiyorsa sizi savaşı kaybetmişiniz demektir. Yani siz Müslüman gibi yaşamak ve Müslüman gibi dünyaya bakmak zorundasınız. Kaybettiğimiz şey bu, ilkeleri bilirsiniz ama bilenleri dikkate alırsınız. Dün şeyh dediğimiz bugün terörist başı oluyor bunlara bu toplum cevap vermek zorunda. Yarın bir iki tane daha çıkarsa ne yapacağız.

Biraz güçlenelim derken, güçlendik ama biz biz değiliz. Gitmek istediğimiz yer kendimiz olmak mı, bir Müslümanın hayattaki temel değeri güçlü olmak değil, Allahın razı olduğu ve istediği şekilde hak ile yaşamak olmalı. Bunu prensip olarak kabul ettikten sonra hakkadır sizin sorumluluğunuz. Ne cemiyetedir. Ne devletedir. Ne başka birisinedir. Allahtan gayrısına kul olmazsınız, Allahtan başkasına da boyun eğmezsiniz, ha susmanız gerekiyordur susarsınız. Hakikatten ayrılmazsınız. Öbür türlü bu devirde bu gerekiyor derseniz kısa yoldan köşeyi dönersiniz, döndüğünüz yer, bulduğunuz şey sonuçta sizleri hayal kırıklığına uğratır.

Bu ülke kurban derisinden darbe çıkardı. Hiç kimsenin ruhunda bu infial yaratmıyor mu? Ben çok uzunca süre hep böyle isteyene veriyordum, İlk defa bu cemaat olayı çıktı, gittim başında kestirdim. Yani bir de haber duyuyoruz, kesmeye gerek yok parayı iç ederiz diyor. Rol model ortaya koyamıyoruz. Kimi koyacaksınız.

AMERİKA'YI ÖRNEK ALIRSAK KÜÇÜK AMERİKA OLURUZ

Çocuklarımıza kimleri rol model olarak göstermeliyiz

Rol modeller mutlaka var ama gerektiği seviyede değil, medyanın iletişimin özelliği de bu, rol model olabilecek vicdanen ahlaken çok şeylerde bu insanlar yok, az gösteriliyor. Sadece gelişmek kalkınmak, maddi olaylarla düşünülürse küçük Amerika olursunuz. Türkiye Cumhuriyeti Avrupa'yı örnek alarak, demokrasiyi Amerika'yı örnek alarak kurdu. Küçük Amerika olursunuz, şahsiyetli Türk olabilmek hepsinden daha önemlidir, bunun ıstırabı önemlidir. Bununla ilgili aslında emek verilmiş çaba sarf edilmiş çok şey var ama onlar gündemde değil. Dünya gündemi de çok hızlı değişiyor, çok fazla gündelik politikanın diliyle konuşuyoruz. Hayatın her tarafını sardığı için bu alanlarda boşluk olduğunu görüyoruz. Rol model olarak bazı insanları yaparsınız, siz televizyonlarda 24 saat politik haber vermek zorunda değil, arada sırada aklı başında insanları konuştursunlar.

RABİA'YI GENÇLERE ÖĞRETMELİYİZ

Algı yönetimi daha güncel konularda bizim gibi bir toplum iki dünya arasında bir toplum her şeye hazır ama hiçbir şeye benzemeyen bir toplum haline gelmektir. Bizim daha kalıcı ana kavramlarımız var. bizim en teme dört tane şeyimiz var. 1800'lerden beri Din, devlet, vatan, millet, bu kavramlar bile son 15 yılda o kadar çok tartışıldı ki, bu kavramları siz neslinize aktaramıyorsunuz, yaşatamıyorsunuz. Türkiye'de darül harp, darülislam tartışmaları var ne zaman darül harp, ne zaman darülislam olur, islami cemaatler bunu tartışmaz takiyye yaparlar. Hikmet sebebini bilmediğiniz bir şeyler kapalı kapılar arasında hikmetinden sual olunmaz diyerek idare ederler. Bu ülke darül harp mi darülislam mı bunu söylemezler. Kapalı toplumlar tüketici, kirletici olur, akan su kir tutmaz. Bu bizim bütün fıkıh kitaplarında vardır.

Farklı grupların olması, inanış düşünce biçimlerinin olması çok, güzel bunların hepsinin de kendisine göre haklı tarafları var, ama biz millet olarak birlikte ortak tartışma zeminleri bulamıyoruz. Sıkıntı bu. Devleti ele geçirince elimizde değnek, biraz önce anlattığım, batılı, maddeci dünya görüşü gibi herkesi yola getiririz diyoruz. Devleti ele geçiren döve döve adam edecek diğerlerini, bu dünyayı sana dar ederim, denir ya kavgada, devletin gücünü ele geçiren, diğerlerine dünyayı haram edecek kadar güç kullanmaya hevesli. Türkiye'deki fikir hareketlerinin temeli de budur. Devleti ele geçirmek diğer toplumların kesimlerini kendisine benzetmektir. Bu da ister istemez sermayeyi, ele geçirmek, bürokrasiyi ele geçirmek, diğer grupları ele geçirmek ve bunu kalıcı hale geçirmekle mümkün oluyor.

DEVLETİ ELE GEÇİRMEK İSTİYORLAR

Darbelerin sebebi sizce nedir

Benim temel kanaatim şu bu ülkede Türk toplumunda devletsiz bir şey yapamazsın, onun için devleti ele geçirmek devletin gücünü kullanmak esas olduğu için bütün grupların iktidarı elde ederken ve iktidarı elde ettikten sonra tavırlarında farklılaşma olur. Ama Türkiye'de daha fazla, bu bir siyasi tavır olduğuna inanıyorum. Bir milleti yaşatmaya yetmez. Rahmetli Özal öldü gitti. Türkiye'de efsane dönemi olan bir insan, bir şey kalmaz. Şu anda bizim çok büyüttüğümüz olaylar biter, siyasi çekişmeler hayatımızın merkezinden çıkmadıktan sonra siyaset çok önemlidir merkezde yer alabilir ama her şeyi işgal etmemelidir. Kurtulma ümidimiz olabilir. Bazı konuların da ilmin de iktisadi şeylerin de yerli yerine oturması lazım.

DARBECİ PAŞALARA DUA ETTİK

Darbelere zemin nasıl hazırlandı

İyimser olmak gerekir, tedbirli ve temkinli olmadığımız sürece sıkıntı doğar. Türk toplumunda ciddi bir ekonomik kriz, idari kriz doğduğu zaman toplumun reaksiyonu şu anki görünenin tam tersine dönebilir. Bunu da başarabilecek insanlar şartlarını hazırlarlar. Bazen her şey doğal akışında seyrediyormuş gibi göstermek için belli şartlar oluşturulur. 12 Eylül'de bu toplum generallere dua etti. Şu an ahlaksızca 12 Eylül'e yapılan yorumlar oluyor ama o şartlarda düşünenler 12 Eylüle dua ettiler. Sebebi şuydu hiçbir mahalle ve sokak güvenli değildi, kimin ne zaman öldürüleceği belli değildi. Bu şartlarda 12 Eylül'e herkes dua ediyordu. Can güvenliği hayat o kadar riskteydi. Suriye'deki gibi olmasa bile sayısal olarak her gün 20 30 kişinin öldüğü şartlar hazırlandı. Demirel'in ifadesi ile 11 Eylülde sokakları güvensiz olan bir ülke bir gün sonra güven ortamına girdi, o zaman bu şartları düşünenler ve yapanlar olayları hazırlarlar. Bugün de ben Türkiye'nin bu konularda temkinli ve tedbirli düşünmesi gerekiyor. Tarihi süreç içinde yaşadıklarını dikkate alması gerekir. İbret alınarak gidilmesi gerektiğine inanıyorum.

Psikiyatri Uzmanı olan Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Kökrek Kimdir?

Psikiyatri Uzmanı olan Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Kökrek, İstanbul Sebahattin Zaim Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim üyesi aynı zamanda tıp doktoru. 1963 yılında Kayseri'de doğdu. 1986 Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. 1986-1997 yıları arasında Prof. Ayhan Songar ile çalıştı. 1994 yılı sonra Songar'ın özel asistanlığını yaptı. Halen Ayhan Songar'ın muayenesini devam ettiriyor.