Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2393.89
BIST 100
10265.94
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Bu Ramazan başka bir ramazan!

Farklı bir Ramazan yaşıyoruz. Sağlık önce geliyor. Çünkü hayat olmadan hiçbir şey, ibadet yapılamıyor. Ramazan'la beraber kıpırtıları artan bütün bu kulluğu yerine getirme heyecanına bir açıklık getirelim önce. Kulluk dediğimiz şey dayatıldığı ve kaybettirildiği anlam-sızlığ-a bakılırsa sanki silik, kimliksiz, hiç düşünmeden etmeden bir itaatcilik gibi algılanabiliyor. Karşıdan nasıl görünüyor bilmiyorum ama kul kelimesi bizde sanıldığı gibi sığ değildir. Arapça abd/kul, köle, hizmetkar anlamlarına gelen kul kelimesinden bu veya buna yakın anlamlar çıkarırız. Biz… Biz işte: Müslümanlar…
Bu Ramazan başka bir ramazan!
27 Nisan 2020 00:02:00
Farklı bir Ramazan yaşıyoruz. Sağlık önce geliyor. Çünkü hayat olmadan hiçbir şey, ibadet yapılamıyor. Ramazan'la beraber kıpırtıları artan bütün bu kulluğu yerine getirme heyecanına bir açıklık getirelim önce. Kulluk dediğimiz şey dayatıldığı ve kaybettirildiği anlam-sızlığ-a bakılırsa sanki silik, kimliksiz, hiç düşünmeden etmeden bir itaatcilik gibi algılanabiliyor. Karşıdan nasıl görünüyor bilmiyorum ama kul kelimesi bizde sanıldığı gibi sığ değildir. Arapça abd/kul, köle, hizmetkar anlamlarına gelen kul kelimesinden bu veya buna yakın anlamlar çıkarırız. Biz… Biz işte: Müslümanlar…

AYŞE ŞENER

İnsanın denginden ve kendinden Allah’a adanarak özgürleşmesidir bir anlamda. Bine bin değil, Bir’e bir, yalnızca Allah’a sorumluluk bilinciyle yaşamaktır. Sanıldığı veya kurgulandığı gibi pasif, silik, kişiliksizlik değil, aktif bir şahsiyet olma halidir. Ona buna itaat eden bir eziklik değil, büyük ödevinin farkında haklı insan profilinden bahsediyoruz. Varlığını Yaratan’a ayırmaktan… Bahsediyoruz.

Şimdi oldu. Kul olmak böyle bir şey bizim nazarımızda.

Ne diyorduk. Farklı bir Ramazan yaşayacağız. Farklı kul olmayı deneyimleyeceğiz yani.
Mesela camilerde cemaatle teravih yok.

Herkes evinde ve bir başına kılacak kılarsa. Sayısını tartışmayı geride bıraktık. Teravih zaten soluklanma, ruhun artı nefesler alması anlamına geliyor. Teravih namazındaki öz; hazır böyle ilahi bir mevsimde ibadeti artırma, yani Allah’a daha da yakınlaşma, bir yerde kendi iç derinliğini yakalamak, kendini arayışı hızlandırmak anlamlarına karşılık geliyor. Bunun topluca değil de yalnız yapılacak olması belki farklı kapılar açacaktır. Çünkü hayatta yalnızlık nasıl hüzünle beraber farklı bir olgunluk, başa çıkabilme, güçlülük gibi katkılar sunuyorsa, ibadetlerde de yalnızlık farklı katkılar sunabilir.

Tamam hep birlikteliğin getirdiği özel bir coşkulanma, birlikte soluklanmanın vereceği başka güzellikler var ama iyi yanından baktığımızda gösteriş ihtimalleri ortadan kalkıyor diye düşünebiliriz. Herkese açık sahne kapanıyor. Bazen riya, şov için kullanılma ihtimalleri ortadan kalkıyor. Herkes kendi içinden yalnızca Allah’ın gördüğü özel bir sahneye geçiyor. Belki ihsan sahnesine…

Hissediyorum. Hepiniz hatırladınız. “İhsan nedir?” Sorusunu, o Cibril hadisi diye bilinen hadiste. Uzak yollardan gelen biri sormuştu Hz. Muhammed aleyhissalat-ü vesselama. O da “Her ne kadar sen O’nu görmesen de O’nun seni görüyor olduğu bilinciyle yaşamak…” Müthiş bir odaklanış. Şehrin, kalabalıkların eline zor geçen bir arınma hali. Tozu dumana emanet eden bir kanatlanış… Sonra bir gökyüzü olarak geri dönmek işe, güce, devrana…

Topluca yaşamak, toplu ibadetler bir harala gürele gelişi güzelliği, bir “yaptık oldu” anlayışı ile yaşandığında istenen üst sonuçları veremiyor olabilir. Cümbür cemaat olmanın güzelliği tek kişilik bilinçliliklerin bir araya gelmesiyle çok daha mümkün. Önce yalnızken bilincini bir alacaksın başına. Sonra diğer bilinçle yan yana çoğalacaksın. Nitelikli beraberlikler. Nitelikli cümbür cemaat olmalar… Bu sebeple bu zorunlu olarak yalnız gerçekleştirilen ibadetler kişisel bilinç ve duyarlılıkları tek e tek ruha çağırmanın tam da zamanı olabilir.

İbadet ibadet… Acıktık! İftara ne kadar kaldı?

Fiks menünün olmayacağı bir Ramazan yaşıyoruz.

Hınca hınç lokantalarda yaşanan… Normal zamanlarda baskı ile, adeta bir dayatmaya dönüşen serpme kahvaltı benzeri fiks menü, -hadi bi değişiklik olsun, dışarda iftar yapalım- diyen orta halli kesimlerin kabusu oluyordu. Kabus ortadan kalktı. Ortanın üstü mevzumuzun dışında kalıyor. Aşırılıkların ve şımarıklıkların Müslümanlıkla uzak yakın alakası olmadığı için her türlü israfın daniskası hududumuzun çok dışında. Kalemimizin boyu o kadar uzun değil. Klavyemiz kırgın o alemlere…

“Fakat ben soğuk çorba istemiyordum. Tatlı çeşidiniz sadece baklava mı? Bakar mısınız?” gibi cümleler bu defa kurulmayacak. Anne ve eşlerin emekleri, “beğenmiyorsan, sen yap ta yiyelim” cümlesini duymamak için beğenilecek. Ellerinize sağlık sesleri afiyet olsunlara karışacak. Yani inşallah.

Yemekler artmayacak. Çöpe gitmeyecek.

Ha bir de şu var.

Kimi oruçluların -ben şu anda açım, herkes beni pozitif olarak bir kenara ayırsın, yolda, işte, evde dokunulmaz olayım- gibi ayrımcılık talep ve kaprisleri pek olmayacak. Oruç tutmayanların da ne alakaysa oruç tutmadıklarını şova dönüştürmedikleri bir Ramazan olacak. Ne tutan, ne tutmayanların huysuzları sahneye çıkaramayacak kaprisini yani. Bu da güzel!

Oruç üzerinden, ibadetler üzerinden kin ve düşmanlığı sürdürmenin, ibadetleri buna alet etmenin saçmalığı ortada iken bunu, bir toplumun seviye yüksekliği ile değil de evde kaldığı için başaracak olması üzücü ise de…

Fakat sosyal medya üzerinden sürecektir bu kavga.

Ne oruç tutanın, ne tutmayanın birbirine şov yapamayacağı bir Ramazan bu Ramazan. Şimdilik elimizde kalmadı. İster ibadet et, ister etme kimsenin umurunda değil… İbadetin veya ibadetsiz yaşamanın gösteri alanı kalmadı. Şimdilik. Elimizde…