Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2397.15
BIST 100
10250.8
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Fırat'ın Batısı'nı savunmak ve sonuçları

Türkiye, haçlıların şımarık nesebi gayri sahih çocuğu PKK/PYD çetelerinin burnumuzun dibinde mazlum Suriye halkına yönelik katliam teşebbüsünde bulunmasına FIRTINA OBÜSLERİ ile engel olması ve bu çeteleri tarla fareleri gibi dağıtması, mazlum milletler için bir umut ışığı oldu.
Fırat'ın Batısı'nı savunmak ve sonuçları
15 Şubat 2016 10:30:00
Türkiye, haçlıların şımarık nesebi gayri sahih çocuğu PKK/PYD çetelerinin burnumuzun dibinde mazlum Suriye halkına yönelik katliam teşebbüsünde bulunmasına FIRTINA OBÜSLERİ ile engel olması ve bu çeteleri tarla fareleri gibi dağıtması, mazlum milletler için bir umut ışığı oldu.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 2001'den sonra yaşadığı değişim ve dönüşüm ile birlikte sadece kendi yurttaşları için değil başta bölgemiz olmak üzere, bütün İslam alemi için bir moral kaynağı olmuştur. Yeni Türkiye'nin Kurucu Lideri Recep Tayyip Erdoğan da İslam dünyasının önemli bir moral simgesi olmuştur.

Suriye'de iç savaş başlamadan ve sonrasında da hem başbakanlık, hem bakanlık, hem askeri hem de istihbari düzeyde yüzden fazla defa Beşşar el Esed ve çetesini (hüku00fbmet) uyararak günümüzde yaşanan facialara dikkat çekmişti. Ancak Esed ve şürekası, Rusya, İran ve bazı Batı Avrupa devletlerinin el altından verdiği desteğin getirdiği şımarıklıkla Türkiye'nin tavsiyelerini dinlememiş, halkını katletmeye başlamıştı.

Yaşanan süreci özetlemeye gerek yok Çünkü hala Esed-İran-Rus triosunun katliamları devam etmektedir.

Vahşetin üç atlısına bölgemizde 35 yıldır faaliyet gösteren emperyalizmin silahlı çetesi olan PKK/PYD de ortak olmaya heveslenince Türkiye önceki akşam Fırtına Obüslerinin dili ile "dur" dedi.

Ancak Türkiye'nin bu ateşli dur ihtarına ne hikmetse Rusya veya İran değil de Amerika Birleşik Devletleri itiraz etti. ABD'nin bu itirazı, Suriye'de oynanan kirli oyunun göstergesi olması açısından önemlidir.

Suriye'deki iç savaşın NATO ile Rusya'nın patronajlığını yaptığı Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) arasında bir çatışmaya dönüşme olasılığı giderek artıyor. Rusya'nın kararlı ve önceden hazırladığı belli olan stratejik hamleleri Ukrayna ve Suriye'de kalıcı bir kazanıma dönüştü.

Batı kulübünün korkak, çekinik davranmasının yanı sıra hem Ukrayna halkına hem de Suriyeli mazlumlara karşı ikiyüzlü davranmasından ortada bir "güç boşluğu" oluştu. Doğan güç boşluğu Rusya tarafından doldurulmuş bulunuyor

BATI'NIN KORKAKLIĞI RUSYA'NIN ÖNÜNÜ AÇTI

ABD ve AB'nin en büyük hatası, kendilerinin doğurdukları Ukrayna Krizi'nin Rusya'ya yönelik ekonomik ambargolarla duracağını düşünmeleriydi. Halbuki Rusya, hem ekonomik hem de değerli maden (başta altın) stokları sayesinde ekonominin getireceği prese en az iki yıl çok rahat nefes alabileceği tahmin edilmeli idi. Ama ne hikmetse ABD ve Batı'nın stratejik kurmay aklı bu konuda başarısız olmuştu.

Bunun yanında Rusya'nın İslam Dünyası'nda kendine etki alanı oluşturmaya çalışan İran'ın kabaran iştahını kullanabileceği, görüldüğü kadarı ile Batılıların aklının ucundan dahi geçmemiş.

ABD ve AB, Karadeniz'de ve Ukrayna'da Rusya ile uğraşırken, bir anda İngiliz mamulü olan DAEŞ adlı terör örgütü Suriye'de boy gösterdi. Yine pasif ve sadece bölgesel güçlere dayanan askeri stratejiler, kısa zamanda sonuç almaya yetmedi.

Irak'ın bölünüp parçalanması için İngiltere tarafından üretilen ve İsrail'in askeri lojistik ve istihbarat desteğinde bulunduğu DAEŞ'in Suriye'ye girmesi durumu daha da karmaşıklaştırdı. Rusya bu fırsatı kaçırmadı. Kuzey Afrika'dan ve özellikle de Libya'dan çıkarılan Rusya, Akdeniz'deki son tutunma noktası Suriye'yi de kaybetmeyi göze alamazdı ve almadı.

Rusya'nın strateji uygulamadaki sürati, zamanlaması ve başarılı sonuçları çok önceden iyi bir hazırlık yaptığını göstermektedir. ABD ve onun güdümündeki NATO ise Rusya'ya yönelik toplu bir karşı koyma iradesini gösterebilecekleri siyasi, askeri ve psikolojik güçten yoksunluğunu gösterince Rusya, Suriye'de bir anda baş aktör oldu. Rusya askeri gücünü siyasi hedeflere ulaşmada pervasızca kullanmaktadır.

ABD ve BATI ASKERİ TEKNOLOJİDE GERİLERE DÜŞÜYOR

Savunma sanayinde ve "Yıldız Savaşları"nda yaklaşık 60 yıllık üstünlüğünü koruyan Amerika Birleşik Devletleri, güç zehirlenmesinin getirdiği rehavetten dolayı bu alandaki etkinliğini çok hızlı bir şekilde kaybediyor. Rusya, hava Harekat ve savunma sistemlerinin yanı sıra Füze sistemlerinde de kelimenin tam anlamı ile bir sıçrama yaşadı.

Sessiz güç Çinise süku00fbnetle yürüttüğü askeri çalışmaları yavaş yavaş gün yüzüne çıkarıyor. ABD ve Batı'nın daha laboratuar ortamında bile deneyemediği Hipersonic Raket System (Hipersonik füze) konusunda aldı başını gidiyor. Havadan havaya kullanılan bu füzeler, uçtuklarında güneşi karartan Çin hava filolarının bu füzelerle donatılmasını düşünmek bile inasın nçıldırması için yeterli bir sebeptir.

Bunun yanında Rusya'nın Kıtalararası balistik füzeleri Hazar Denizi'nden Suriye'ye deneme amaçlı göndermesi, bu ülkenin Karadan karaya füze sistemleri konusunda geldikleri noktayı göstermesi bakımından önemlidir.

Rusya Elektronik savaşta da ABD'nin bir adım ilerisine geçmiş bulunmaktadır. 215 yılının Ağustos ayında ABD Ordu Elektronik Harp Bölümü eski komutanı, "Rusların çevrimlerimize karşı yapacakları elektronik saldırılara karşı korumasız durumdayız ve onların saldırılarının ancak on birini durdurma olanağına sahibiz" dedi.

2014 yılı başlarında (Ukrayna Krizi sonrası) Pentagon, Rusya'nın Baltık ülkelerine karşı müdahalede bulunması halinde ABD ve NATO'nun savunma hareket tarzları için harp oyunu düzenledi. 8 farklı askeri timle 16 harp oyunu oynandı. ABD her seferinde kaybetti. Bu tatbikat ABD'nin Avrupa'daki kuvvetlerinin teknolojik olarak üstün olduğu düşüncesinin doğru olmadığını ispatladı.

Türkiye-Rusya Krizi ve NATO

Uçak düşürme olayı sonrasında Rusya'nın Türkiye'ye yönelik politika ve stratejileri düşmanca bir tutuma dönüşmüştür. PYD'nin Moskova'da büro açmasına izin vermesi, Ermenistan sınırında askeri yığınak yapması, Sivastopol deniz üssünün takviye edilmesi, Karadeniz donanmasının modernizasyonu, Suriye'deki hava savunma sistemini güçlendirmesi bunlardan öne çıkanlar.

Türkiye'ye gelince siyasi ve askeri bir kuşatılmışlık yaşandığını söylemek abartı olmaz. PKK ile sürdürülen yurt içindeki mücadelenin başarıya ulaşmasını istemeyenler arasına Rusya'nın da katılması şaşırtıcı olmayacaktır. 1991'den bu yana 15 yıldır kuzey Irak'taki PKK'yı koruyup kollayanlar şimdi onu Türkiye'ye karşı siyasi baskı aracı olarak kullanıyorlar.

Rusya, Esad rejimine karşı olan tüm muhalifleri DAEŞ ve El Nusra yanlısı olarak tanımladıklarını açıkladı. Böylece son dört senedir kimin kim için savaştığı belli olmayan silahlı gruplar hakim güç Rusya tarafından ilan edildi.

TÜRKİYE SURİYE'YE KARADAN GİRMELİ Mİ?

Türkiye'nin halihazır durumda tek yapması gereken sınırlarını koruması ve olası saldırılara karşı hazırlıklı olmasıdır. ABD'nin de Suudi Arabistan ile birlikte Türkiye'nin Suriye'de kara harekatına yeşil ışık yakması iyi bir KURMAY AKLI ve MİLLİ BİR DIŞ İŞLERİ STRATEJİSİ ile tamamen Türkiye'nin 2023 hedeflerine uygun hale getirilir. Bu harekat kime karşı yapılacaktır, hedef birlikler kimlerdir, sınırları nelerdir, hukuki gerekçesi nedir?

Bunlar çok iyi hesaplanmalı ve hiç kimsenin göz yaşına bakmadan Suudi Arabistan ile ortaklaşa temizlik harekatı bir an önce yapılmalıdır.

II. aşamada Suudi askerlerinin varlığı sembolik düzeyde tutulmalıdır. Operasyonun ekonomik ve siyasi maliyetine S. Arabistan ciddi oranda ortak edilmelidir.

ABD ve Batı, Suud'u karşısına almaz. Çünkü Suud demek başta Ürdün olmak üzere birçok körfez ülkesi demektir. Ürdün'ü yedekleyen Suudi Arabistan, ABD ve Batı'nın Ak Deniz-Kızıldeniz hattını çökertmesi işten bile değildir. Bugün Akabe Limanı ile İskenderun Limanı'ndan faydalanamayan AB ve ABD, Ak Deniz ve Kızıl Deniz'de çöktü demektir. Batı'nın bu hatta en yakın ortak üssü İtalya'nın Aviano Üssü'dür. Dolayısı ile Suudi Arabistan'ı yedeklemiş bir Türkiye, Bölgede akan masumların ve Müslümanların kanını durdurup yaralarına merhem olması mümkündür.

Türkiye'nin ulusal çıkarları ve acil güvenlik ihtiyaçlarını BM Sözleşmesinin 51. Maddesi'ne hapsetmesi, kelimenin tam anlamı ile bu ülkeye, bölgeye ve İslam'a ihanettir. Türkiye, 51. Madde etrafında siyaset güderse, sadece Türkiye ve Irak Kürtlerini değil, bütün Ortadoğu'yu, Cebelitarık Boğazı'nı, Somali ve Yemen açık denizlerindeki manevii ve maddi gücü ile tüm tezlerini kaybetmiş olacaktır.

Zarar bununla da kalsa kafidir. Türkiye'nin batı deniz savunma hattı olan Adriyatik Denizi'ndeki manevi varlığı da tarihin tozlu sayfalarında yer alacaktır. Bütün bu sebeplerin yanı sıra, günümüz çıkarları ve yurttaşlarının can güvenliğini koruması için Türkiye'nin bir an önce Suriye'ye kara operasyonu yapması kaçınılmazdır.

TÜRKİYE u2013RUSYA ÇATIŞMA SENARYOLARI VE SONUÇLAR

Son iki aydır iki senaryo kurmay çevrelerde dolaşıp duruyor. Hem GLADIO hem de STEPNAZ geleneğinden gelen iki askeri kurmay çevrelerde bu senaryolar işleniyor: Her iki senaryo da Türkiye'nin Suriye'ye karadan müdahale ederek Rusya ile Suriye toprakları içinde çatışmaları esasına göre tasarlanmıştır.

Birinci Senaryo: Rusya ulusal çıkarları için gerekli gördüğü her zaman Türkiye ile bir çatışma başlatabilir. Bunun anlamı Rusya'nın NATO ile çatışmayı göze almasıdır. Ama Türkiye, ulusal çıkarları gerekli olduğu zaman Rusya ile bir çatışma başlatabilir mi? Beka sorunu söz konusu olduğunda elbette yapabilir ve yapmalıdır. Ancak Beka dışında, kendince ulusal çıkar olarak değerlendirdiği hususlara NATO müttefiklerini de inandırması ve en azından siyasi desteğini alması gerekir. Aksi takdirde Rusya ile çatışmada yalnız kalabilir. Türkiye boğazları kapatacak ve böylece Rusya'nın Karadeniz üzerinden Akdeniz'e ve bölgeye lojistik destek ve takviye yapma olanağı ortadan kalkacaktır. Rusya Karadeniz'e sıkışıp kalmayı göze alamayacağından, Suriye'deki Rusya-Türkiye çatışmasının doğal olarak Türkiye'nin her yerine yayılması beklenmelidir. Bu durumda eğer ABD ve AB'nin Türkiye'nin geleceği ile ilgili başka plan ve projeleri yoksa NATO'nun ve ABD'nin Türkiye yanında yer alması gerekecektir. Aksi takdirde Türkiye ve Ortadoğu'nun tamamı Rusya'nın kontrolüne bırakılmış olacaktır.

İkinci Senaryo: Türkiye ile Rusya'nın Suriye'de fiili bir çatışmaya girmesi halinde; Rusya, Türkiye'nin boğazları kapatmasına rağmen, ABD ve NATO'yu karşısına almamak için çatışmayı Suriye topraklarında ve Türkiye'nin belirli bir sınır hattı boyunca sürdürmeyi seçebilir. Askeri hedefler için Hazar ve Karadeniz'deki gemilerinden atacağı balistik füzeleri kullanabilir. Takviyelerini ve lojistik desteğini uzun olmasına rağmen Kuzey Denizi ve Baltık üzerinden yapabilir. Acil ihtiyaçlarını hava yoluyla yapmaya çalışabilir. Bu durumda Esad güçleri ile birlikte, Türkiye'yi güney sınırları boyunca yıpratabilir. Böylece Türkiye'yi saldırgan durumuna düşürerek NATO üyelerinin çekimser kalmasını sağlayabilir. Bu destekle PYD, YPG ve PKK'nın bölgede dolaylı olarak güçlenmesine yardımcı olurken, Boğazları kapatan Türkiye'nin Montrö Sözleşmesini hatalı uyguladığını iddia edebilir.

SURİYE, RUS NATO'SUNA GİRERSE NE OLUR?

Rus NATO'su adı da verilen KGAÖ 2002 Ekim ayında kuruldu NATO gibi askeri bir ittifaktır. Üye devletler Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Rusya'dır. Rusya'nın haricinde bu ülkelerin askeri varlıklarının hiçbir anlamı yoktur. Zaten Rusya da bunun derdinde değildir. 2008 yılında Gürcistan'a saldırması gibi, bu gücü, Rus yayılmacılı için bir "meşru araç" olarak kullanmaktadır.

İmza atan ülkeler, başka herhangi bir askeri ittifak ya da ülkeler grubuna dahil olamazlar. Aralık 2015'te Rus uçağı düşürüldüğünde KGAÖ Askeri Komitesi üyeleri Türkiye'yi kınamıştı. Görüldüğü üzere Rusya ve Ermenistan hariç diğer üye ülkeler Türkiye coğrafyasına çok uzak konumdadır. Rusya'nın Suriye'nin KGAÖ üyeliğini gündeme getirmesi, Rusya'ya karşı Ukrayna'da, Baltık'ta, Karadeniz'de veya Suriye'de bir NATO müdahalesinin gündeme gelmesi halinde savaşın büyük bir coğrafyaya yayılacağı mesajını vermektir.

Diğer bir mesaj da tabii ki, Türkiye'yedir. Sınırdaş ülke olan Ermenistan olası bir Türkiye Rusya çatışmasında KGAÖ kuralları gereğince Rusya'nın yanında savaşa girecektir. Ama bu askerlerin çoğu Ermeni değil Rus askeri olacaktır. Çünkü Ermenistan, ekonomisinden, enerjisine, savunmasından ticaretine kadar Rusya'nın kontrolünde olan uydu bir devlettir.

KUTULARRRRRRRRRRR:

Fırat'ın Batısı hassasiyetinden ödün verilmemesi bir kez daha Haçlı dünyası ve onların bölgesel işbirlikçilerine göstermiştir ki, dışarının aklı ile Bölgemizde dans edilmez. Ortadoğu'da bir insanın ömrü çok kısa ama bir gün çok uzunu2026

Batılı sömürgecilerin çıkarlarının bölgemizdeki bekçisi pozisyonunda olan PKK/PYD savaş ağaları, iki aydır Türkiye'yi içeriden uğraştırmalarının yanısına, şimdi de sınır atında buna cür'et etmesi, bu şımarık katillerin vartıkları akıl durması noktasını gösteriyor.

PKK/PYD çeteleri, bir kez daha Müslüman Mazlum Kürtlerin kanını Batılı efendilerine altın kadehte sunmuştur. PKK/PYD'nin zorla silahaltına aldığı Suriyeli Kürt çocuklar her gün onlarca kayıp veriyor.