Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Hakk aşığı, Allah dostu bir şahsiyet Mevlana Celaleddin Rumi

Hz. Mevlana Celaleddin Rumi, gerçek bir Allah dostu olarak 1200''lü yıllarda yaşamış, çevresi için ilim irfan örneği olmuş; Hz. Peygamber Muhammed Mustafa (sav) izinden, kendisini onun "yolunun tozu" olarak tanımlanmış örnek bir İslam alimidir. Mevlana hem yaşadığı dönemde hem de bugün bile bir çok insanin İslam''la müşerref olmasına vesile olmuştur. En meşhur eseri Mesnevi olmakla birlikte, mana yüklü başka eserleri de vardır. İbn Arabi gibi Mevlana da hem döneminde hem de sonrasında bugüne kadar çok sevilmiş ama aynı zamanda çok fazla tenkid edilmiş bir insandır.
Hakk aşığı, Allah dostu bir şahsiyet Mevlana Celaleddin Rumi
06 May 2019 10:37:00
Hz. Mevlana Celaleddin Rumi, gerçek bir Allah dostu olarak 1200''lü yıllarda yaşamış, çevresi için ilim irfan örneği olmuş; Hz. Peygamber Muhammed Mustafa (sav) izinden, kendisini onun "yolunun tozu" olarak tanımlanmış örnek bir İslam alimidir. Mevlana hem yaşadığı dönemde hem de bugün bile bir çok insanin İslam''la müşerref olmasına vesile olmuştur. En meşhur eseri Mesnevi olmakla birlikte, mana yüklü başka eserleri de vardır. İbn Arabi gibi Mevlana da hem döneminde hem de sonrasında bugüne kadar çok sevilmiş ama aynı zamanda çok fazla tenkid edilmiş bir insandır.

Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri 1207 yılında bugünkü Afganistan'da yer alan Belh'de doğmuş, uzun bir yolculuktan sonra Anadolu topraklarında Konya şehrine yerleşmiş ve Konya'nın manevi anlamda ihya olmasında büyük hizmet sahibi olan bir ariftir. Mevlana denilince ilk akla gelen aşk'tır. Ancak bu aşk mecazi aşk değil ilahi aşktır. Mevlana aşkın hakikatini Allah'a kullukta bulmuş, kul olmak ile Allah'a aşık olmayı

Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri 1207 yılında bugünkü Afganistan'da yer alan Belh'de doğmuş, uzun bir yolculuktan sonra Anadolu topraklarında Konya şehrine yerleşmiş ve Konya'nın manevi anlamda ihya olmasında büyük hizmet sahibi olan bir ariftir. Mevlana denilince ilk akla gelen aşk'tır. Ancak bu aşk mecazi aşk değil ilahi aşktır. Mevlana aşkın hakikatini Allah'a kullukta bulmuş, kul olmak ile Allah'a aşık olmayı özdeşleştirmiştir. Aynı şekilde Mevlana denilince akla gelen bir diğer kavram da hoşgörüdür. Nitekim Mevlana "hoşgörüde deniz gibi ol" sözleriyle bu prensibi dile getirmiştir. O yaşadığı dönemde çevresi için bir kandil gibiydi. Hem o dönemde çevresinde bir çok insanın hidayetine vesile oldu, hem de günümüzde kadar ve hala pek çok insanın İslam'a girmesine vesile olmaya devam etmektedir.

Hz. Mevlana'yı en iyi anlatan onun 7 prensibidir. Bu prensipler şöyledir: "Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol, Şefkat ve merhamette güneş gibi ol, Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol, Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol, Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol, Hoşgörülükte deniz gibi ol, Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol."

HZ. MEVLANA'NIN HAYATI

Mevlana 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur. Mevlana'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibu00ee oğlu Bahaeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. Sultanü'I-Ulema Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultanü'I-Ulema 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı. mevlana dervislerSultanü'I-Ulema'nın ilk durağı Nişabur olmuştur. Nişabur şehrinde tanınmış mutasavvıf Feru00eedüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlana burada küçük yaşına rağmen Feru00eedüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Sultanü'I Ulema Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Ku00fbfe yolu ile Ka'be'ye hareket etti. Hac faru00eezasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Larende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Mu00fbsa'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler. 1222 yılında Karaman'a gelen Sultanü'/-Ulema ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. Mevlana 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlana'nın Sultan Veled ve Alaeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlana bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlana'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir u00c2lim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi. Bu yıllarda Anadolunun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alaeddin Keykubad idi. Alaeddin Keykubad Sultanü'I-Ulema Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi. Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alaeddin kendilerini mevlana celaleddin rumimuhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler. Sultanü'l-Ulema 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu SarayınınGül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlana Dergahı'ndaki bugünkü yerine defnolundu. Sultanü'I-Ulema ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlana'nın çevresinde toplandılar. Mevlana'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlana büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu. Mevlana 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizu00ee ile karşılaştı. Mevlana Şems'de "mutlak kemalin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını"görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlana Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selahaddin Zerku00fbbu00ee ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizu00ee'nin yerini doldurmaya çalıştılar.

Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlana 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk' ın rahmetine kavuştu. Mevlana'nın cenaze namazını Mevlana'nın vasiyeti üzerine Sadreddin Konevu00ee kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevu00ee çok sevdiği Mevlana'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlana'nın cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı. Mevlana ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlana ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Aru00fbs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.

Mevlana'nın Vasiyeti: Size, gizlide ve açıkta Allah'tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı, isyan ve günahları terk etmeyi, oruç tutmayı, namaza devam etmeyi, sürekli olarak şehveti terk etmeyi, bütün yaratıklardan gelen cefaya tahammüllü olmayı, aptal ve cahillerle oturmamayı, güzel davranışlı ve olgun kişilerle birlikte bulunmayı vasiyet ediyorum. İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır. Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olanıdır.

Mevlana ve Mevlevilik

Mevlevilik; tamamen sevgi ve hoşgörü üzerine kurulmuş bir müessesedir. Hazreti Mevlana, yaradana gönül veren, bütün dünyadaki yaratıkları yaradandan ötürü sevmeyi ve bizlere sevgiden söz etmeyi öğreten bir aşk piridir. Denizi bir testiye dökersen ne kadar alır? Bir günün kısmetini İşte deniz nasıl testiye kabın genişliği kadar sığarsa Mevlana da kelime kalıplarına ve bizim idrakimize, istidadımız nisbetinde sığar. Zaten Mevlana en kuvvetli, en üstün idrakin de ötesindedir.

Aşık ol aşık, aşkı seç ki sen de seçilmiş bir insan olasındiye seslenir. Kendi varlığından geçerek Allah'ta fani olmak; yani Allah'a tam bir gönül bağlamak Allah'a giden en kısa yoldur. Gönlünü Hakk'a vermiş bir insanın artık kendi benliği kalmamıştır. Onun her zerresinden işleyen Allah'tır. Böylece o kişi nefsine uyup başkasına zarar verecek kötü işlerde bulunmaz. Allah ahlakına bürünmüştür. Hz. Muhammed ve Hz. Mevlana bize bu vasıflarıyla örnek olmuşlardır.

Mevlana cihana sığmayan hudutsuz bir varlıktır. Güzeli, doğruyu, iyiyi, aşkı, hakikati arayanlara müjdeler veren lahudu00ee sestir. Zulmette kalanlara teselli sunan Rahmani sedadır. Ayrılıktan inleyenlere şifa bahşeden devalı nefestir. İnsana insanı öğretendir. Her şeyin insanda olduğunu ve tüm evrenin insanın emrine verildiğini öğretendir.

Mevlana büyük bir Hak aşığıdır. Aşkın efendisidir. Aşkta yok olmuştur. Bizzat aşktır. Aşkın ne olduğunu soranlara; "Benim gibi ol da bil, ister nur olsun, ister karanlık, o olmadıkça, onu tamamiyle bilemezsin." buyurur.

İnsan düşüncesine yepyeni bir mesaj veren ve İslam düşünürlerinin fikir ve sistemlerini, inanç akidelerini ruh, akıl ve sevgi üçgeni içinde sunan, insanlığa ahlak, din, ilim ve akıl yolunda heyecan katarak yeni ufuklar açan Mevlana Celaleddin-i Ru00fbmi, müstesna yüce bir varlık, ilahi bir ışık, manevi bir güneştir. Onun insan düşüncesine verdiği en büyük mesaj Aşk, Sevgi ve Birliktir. O, bir veli hüviyetiyle gönüller coşturmuş, bir pir, bir mürşid olan insan aklını nur ile yıkamış, akıl ve gönülleri kirden ve ikilikten kurtarmış ve temizlemiştir. O, hiçbir şeyi inkar etmez, ama her şeyi birleştirir, bütünleştirir ve sevdirir. O kimseyi ayrı görmez; Çünkü O, herşeyin Allah'ın zuhur ve tecellisi olduğunu bilir ve bunu gönlüne ve insan aklına hal olarak yansıtır.

Mevlana, aziz ve yüce bir üstattır. Tek başına bir sistemdir, bir hayat ve düzendir. Ahlakı, ilmi, hikmeti, sevgisi, aklı, tavrı, idraki, davranışları ve herşeyi ile yüceliği öğreten bir HAL ABİDESİ'dir. Peygamber'in gerçek temsilcisi, aşkın ve aklın en yüksek öğesi ve gerçeğidir. İnsan yaratılmışların en şereflisidir düsturuyla; her dilden, her dinden, her renkten insanı kucaklayan Hz. Mevlana sevginin, barışın, kardeşliğin, hoşgörünün sembolüdür.

Eserleri

MESNEVİ

Mesnevu00ee, klasik doğu edebiyatında, bir şiir tarzının adıdır. Sözlük anlamıyla "İkişer, ikişerlik" demektir. Edebiyatta aynı vezinde ve her beyti kendi arasında ayrı ayrı kafiyeli nazım şekillerine Mesnevu00ee adı verilmiştir.

Her beytin aynı vezinde fakat ayrı ayrı kafiyeli olması nedeniyle Mesnevu00ee'de büyük bir yazma kolaylığı vardır. Bu nedenle uzun sürecek konular veya hikayeler şiir yoluyla söylenilecekse, kafiye kolaylığı nedeniyle mesnevu00ee tarzı seçilir. Bu suretle şiir, beyit beyit sürüp gider.

Mesnevu00ee her ne kadar klasik doğu'şiirinin bir şiir tarzı ise de "Mesnevu00ee" denildiği zaman akla "Mevlana'nın Mesnevu00ee'si"gelir. Mevlana Mesnevu00ee'yi Çelebi Hüsameddin'in isteği üzerine yazmıştır. Katibi Hüsameddin Çelebi'nin söylediğine göre Mevlana, Mesnevu00ee beyitlerini Meram'da gezerken,otururken, yürürken hatta sema ederken söylermiş, Çelebi Hüsameddin de yazarmış.

Mesnevu00ee'nin dili Farsça'dır. Halen Mevlana Müzesi'nde teşhirde bulunan 1278 tarihli, elde bulunan en eski Mesnevu00ee nüshasına göre, beyit sayısı 25618 dir.

Mesnevu00ee'nin vezni : Fa i la tün- Fa i la tün u2013 Fa i lün'dür

Mevlana 6 büyük cilt olan Mesnevu00ee'sinde, tasavvufu00ee fikir ve düşüncelerini, birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmaktadır.

DİVAN-I KEBİR

Du00eevan, şairlerin şiirlerini topladıkları deftere denir. Du00eevan-ı Kebu00eer "Büyük Defter" veya "Büyük Du00eevan" manasına gelir. Mevlana'nın çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divandadır. Du00eevan-ı Kebu00eer'in dili de Farsça olmakla beraber, Du00eevan-ı Kebu00eer içinde az sayıda Arapça, Türkçe ve Rumca şiir de yar almaktadır. Du00eevan-ı Kebu00eer 21 küçük du00eevan (Bahir) ile Rubau00ee Du00eevanı'nın bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Du00eevan-ı Kebu00eer'in beyit adedi 40.000 i aşmaktadır. Mevlana, Du00eevan-ı Kebu00eer'deki bazı şiirlerini Şems Mahlası ile yazdığı için bu du00eevana, Du00eevan-ı Şems de denilmektedir. Du00eevanda yer alan şiirler vezin ve kafiyeler göz önüne alınarak düzenlenmiştir.

MEKTUBAT

Mevlana'nın başta Selçuklu Hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerin.e nasihat için, kendisinden sorulan ve halli istenilen diıü ve ilmi konularda ise açıklayıcı bilgiler vermek için yazdığı 147 adet mektuptur. Mevlana bu mektuplarında, edebu00ee mektup yazma kaidelerine uymamış, aynen konuştuğu gibi yazmıştır. Mektuplarında "kulunuz, bendeniz" gibi kelimelere hiç yer vermemiştir. Hitaplarında mevki ve memuriyet adları müstesna, mektup yazdığı kişinin aklına, inancına ve yaptığı iyi işlere göre kendisine hangi hitap tarzı yakışıyorsa o sözlerle ve o vasıflarla hitap etmiştir.

Fİ Hİ MA Fİ H

Fu00eehi Ma Fih "Onun içindeki içindedir" manasına gelmektedir.. Bu eser Mevlana'nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetlerin, oğlu Sultan Veled tarafından toplanması ile meydana gelmiştir. 61 bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerden bir kısmı, Selçuklu Veziri Süleyman Pervane'ye hitaben kaleme alınmıştır. Eserde bazı siyasi olaylara da temas edilmesi yönünden, bu eser aynı zamanda tarihi bir kaynak olarak da kabul edilmektedir. Eserde cennet ve cehennem, dünya ve ahiret, mürşit ve müru00eed, aşk ve sema gibi konular işlenmiştir.