Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2395.04
BIST 100
10165.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

HÜR DAVA PARTİSİ (HÜDA-PAR): MÜSLÜMAN MUHALEFETİN YENİ DİLİ OLABİLİR Mİ? (10.12.2012)

0
HÜR DAVA PARTİSİ (HÜDA-PAR): MÜSLÜMAN MUHALEFETİN YENİ DİLİ OLABİLİR Mİ?  (10.12.2012)
10 Aralık 2012 01:00:00
0

1980'li yılların sonları ve 1990'lı yılların başlarında PKK'ya alternatif olarak, özellikle güneydoğuda radikal İslami çizgide örgütlenen ancak 28 Şubat sürecinde ortadan kaldırılan, 2000'li yılların başlarından itibaren Mustazaf-Der (Mustazaflar İle Dayanışma Derneği) adı altında özellikle kimsesiz ve yoksullara yönelik faaliyette bulunan ve daha çok Hizbullah'ın "ilim" kanadının organize ettiği Mustazaflar Hareketi, derneğin Mayıs 2012'de Yargıtay'ın onaması sonucu kapatılmasıyla birlikte, nihayet beklenen siyasi partilerini kurdular. Geçmişlerinde yasal İslami siyasi hareketlere, şiddetle karşı çıkan Mustazaflar Hareketi'nin, gerek Arapça'da gerekse Kürtçe'de "Sahip, Rabb, Halık" anlamına gelen HÜDA (Kürtçe'de Xwede, Xweda, Xuda) ve PAR kısaltması ile Türkiye'de yasal yoldan siyasete müdahil olmaya karar vermesi, pek çok açıdan müzakere edilmeye değerdir.

Tarihlerinde yarı-Tanrısal önderler yaratmış (Mustafa Kemal Atatürk ve Abdullah Öcalan) "etno-seküler" Türkçü ve Kürtçü Kemalist ve Apoist siyasi anlayışlara şiddetle karşı olduğunun ve onlara benzemeyeceğinin altını çizen HÜDA-PAR, Kürt Müslümanların örgütlediği bir siyasi parti olsa da, Kürtlük üzerinden Müslümanlık yapmayacağı, ümmetçi bir çizgide İslami ve insani muhalif bir siyaset ortaya koyacağı iddiasında bulunmaktadır. Parti sözcülerinden Said Şahin'e göre, Müslümanların gasp edilen dini ve insani haklarına ulaşma ümidi ile iktidara gelen AK Parti, süreç içinde Müslüman halka ihanet etmiştir. Gitgide bir sistem partisi haline gelerek Müslüman farklılıkların gasp edilen haklarını iade etmek şöyle dursun, sokaktaki Müslüman'dan geçmişte ciddi tevhidi bilince sahip şahsiyetler ve kesimlere kadar Müslümanların gazını alarak sisteme entegre eden AK Parti'nin, Müslüman Türk ve Kürt milletlerin muhalefet mekanları BDP, MHP ve CHP olmadığı için, Müslümanlar tarafından doğal refleks ve çaresizliğin bir sonucu olarak desteklendiği iddiasında bulunan HÜDA-PAR, STK'ların da etkisiz kaldığı bir ortamda, mazlum ve mağdurların sesini duyurma, İslami ve insani muhalif bir siyaset ortaya koyma zarureti ve sorumluluğu ile partileştiklerini ileri sürmektedir.

İddia ettikleri gibi İslam eksenli ümmetçi çizgiyi korudukları ve Batılı modernite ve küresel kapitalizm ile uyumlu "seküler" ya da "dinci" Kemalist sistemde paradigmatik bir dönüşümü önceledikleri müddetçe, ne yazık ki AK Parti iktidarıyla birlikte, esaslı hiçbir İslami muhalefet kanalının kalmadığı bir ortamda, en azından AK Parti üzerinde yaratacağı siyasi bir baskı unsuru olarak HÜDA-PAR'ın, Türkiye'de artık kangren haline gelmiş "din/mezhep", "etnik" ve "sosyal adalet" gibi sorunların çözümünde bir katkısının olabileceği yabana atılmaması gereken bir husustur. Kabul edilmelidir ki, AK Parti iktidarı ile birlikte, Türkiye'de tekelci küresel sermayenin bir sacayağı işlevi gören "seküler" Kemalist sistemin vidaları gevşetilmiştir. Ancak bir bütün olarak sistemik bir dönüşüme tabi tutulmayan Türkiye siyasal sisteminde, Müslümanlar bu kez de, "kılık" ve "renk" değiştiren aynı kapitalist hegemonyaya "hizmet" etmekle "güçlen(diril)en "dinci" Kemalistler eliyle, siyaseten "muhafazakarlaştırılmakta" ve iktisaden "Protestanlaştırılmaktadır". Başka bir deyişle, bir "direniş" öyküsünden "diriliş"e, tedafüi (savunmacı) İslamcılıktan, ilim, irfan ve hikmetle örülü "din"den neş'et edecek bir "medeniyet" inşasına yol katetmesi beklenen Müslümanlık, maalesef AK Parti iktidarında, siyasi, sosyal ve bürokratik mekanizmaların en küçük zerresine kadar nüfuz eden "dinci" Kemalizm'in Türk-İslamcı zihin yapısı ile yok edilme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu bakımdan, her ne kadar içeriği doldurulmamış, bir medeniyet tasavvuruna bağlanmamış ve henüz bir söylemden öteye geçmemiş olsa da, HÜDA-PAR'ın, geçmişte reddetse bile, siyasi hayata müdahil olması, zaman zaman kendi ayağına kurşun sıkan "Tayyip Erdoğan damarı"na, Türkiye'ye ve en önemlisi de ümmetin hayrına bir gelişme olarak okunmalıdır.

Öte yandan, "etno-seküler" Kürtçülük, "etno-seküler" ve "etno-dinci" milliyetçilik ve Türkçülük arasında sıkıştıkça kangrenleşen Kürt sorununun aşılmasında, HÜDA-PAR'ın, son aylarda AK Parti iktidarı ile Kürt Müslümanlar arasında oluşan psikolojik bariyer nedeniyle oluşan soğukluğu tersine çevirmesinde büyük katkısının olacağı aşikardır. Daha önceki yazılarımızda sık sık dile getirdiğimiz gibi, bölgede birbirleri ile rekabet ettikçe griftleşen ilişkiler ağına sahip güçlü iki paralel devlet yapılanması icra edilmektedir. Birisi, PKK'nın KCK yapılanması, diğeri, uzun yıllardır "seküler" Kemalizm'in baskı ve asimilasyonla Türkleştirmekte zorlandığı Kürtleri, Türk-İslamcı anlayışla İslam görüntülü Türkleştirme ameliyesine tabi tutan "dinci" Kemalizm'in "hizmet" güçleri.

Bunlara, bölgede uzun zamandan beri etkin sosyal ve kültürel faaliyetlere imza attıkça ve Kürt Müslümanların gasp edilen dini ve insani haklarına vurgu yaptıkça güçlenen ve en önemlisi de son aylarda AK Parti'de ileriye dönük siyasi hesaplar nedeniyle güvenlikçi ve milliyetçi bir dille ötelendikçe ve sorumlusu kendisi olmasa da Uludere'de katledilen Müslüman Kürtlerden özür bile dilemeyen Tayyip Erdoğan'dan uzaklaşmaya başlayan Kürt Müslümanlardan büyük destek bulan HÜDA-PAR'ın eklenmesi, Kürt sorununda muhatap çeşitliliği doğuracak ve bu da çözüm yolundaki alternatifleri artıracaktır. Başka bir deyişle, aslına bakılırsa HÜDA-PAR'ın kurulması, Kürt sorununun çözümünde AK Parti'nin takip ettiği politikalarda bir değişim yaşanmasına vesile olabilir, hatta AK Parti'nin elini güçlendirebilir. Her şeyden önemlisi, AK Parti'den beklediğini bulamayan Müslüman Kürtlerin, hem PKK ve BDP'nin "etno-seküler" dehlizlerinde kaybolmasının önüne geçilir hem de görüntülü "din" çekimi yapan "dinci" Kemalizm'in din eksenli Türkleştirme operasyonuna maruz kalmalarına fırsat verilmemiş olur.

Bütün bunlara ilaveten, HÜDA-PAR, eğer Kürt Müslümanlığının ötesinde, din ve medeniyet eksenli ümmet çizgisi ile yoluna devam ederse, Türkiye'de Müslümanları bekleyen büyük bir tehlikenin önüne de geçebilir. Sözü edilen tehlike, MAZLUM-DER "Fay Hattı"nda başlıklı yazımda ifade ettiğim gibi, birbirini tetikleyen Türk-İslamcılığı ile Kürt-İslamcılığı gibi etno-dinci ayrışmaların toplumsalda makes bulmasıdır. Bu bakımdan, HÜDA-PAR'ın takip edeceği yol, "uzun ince bir yol"dur. HÜDA-PAR'ı kuran Müslümanlar, geçmişte yaptıkları hataları ile yüzleşir, İslam'ın kozmopolitan evrenselci ümmet anlayışının gereklerini yerine getirir, sadece Kürt Müslümanlara değil, tüm Türkiye'li etnik, dinsel ve kültürel farklılıklara hitap edecek "Müslüman muhalefeti"ni haiz bir dil ve söylem geliştirebilirse, hem devlet hem de PKK katında Kürt sorununun muhataplarını "sahih çözüm" için bir araya gelmeye zorlayabilecek gelişmelere imza atabilir.