Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Tarihi eser değeri taşıyan 7 bin 364 obje ele geçirildi

İstanbul'da gerçekleştirilen iki depo baskını sonucunda, tarihi değeri olan 7 bin 364 obje bulunarak ele geçirildi ve bir şüpheli gözaltına alındı.
Tarihi eser değeri taşıyan 7 bin 364 obje ele geçirildi
29 Ağustos 2023 15:13:10
İstanbul'da gerçekleştirilen iki depo baskını sonucunda, tarihi değeri olan 7 bin 364 obje bulunarak ele geçirildi ve bir şüpheli gözaltına alındı.

Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, tarihi eser kaçakçılığı yaptığı değerlendirilen zanlıların yakalanması için çalışma yürüttü.

Şişli ve Kağıthane’de baskın yapıldı

Şişli ve Kağıthane'de iki adresin depo olarak kullanıldığını belirleyen ekipler, buralara düzenledikleri baskında bir şüpheliyi gözaltına aldı.

Adreslerdeki aramalarda, pişmiş topraktan yapılmış 2 bin 369 çeşitli eşya, taştan yapılmış 1234 heykel, kolye ve ok ucu, 2 bin 974 cam maddeli gözyaşı şişesi ve kolye, 255 metal ok ucu, mühür, yüzük, balta ve çapa, farklı dönemlere ait 13 seramik parçası, 110 etnografik kahve öğütücüsü, 20 ahşap sandık, 23 ahşap tekstil baskısı, 10 tablo, 302 ahşap döven dibek ile 54 çeşitli ürün olmak üzere tarihi eser niteliği taşıyan toplam 7 bin 364 obje ele geçirildi.

Şüpheli hakkında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında adli işlem başlatıldı.

vazo_e7af5dd56b811731c9cccbbac5603184.jpg

Arkeoloji çalışmalarında ilk buluntular

Bir bilim dalı olarak arkeolojinin geçmişi çok eski değildir. Büyük çaplı ilk kazılar 18. yüzyılda, 79 yılında patlayan Vezüv Yanardağı'nın püskürttüğü lavların ve küllerin altında kalan eski Pompei ve Herkulaneum kentlerinde yapıldı. Bu kentlerin ortaya çıkarılması, Antik Roma kentleri konusunda yeni bilgilere ulaşılmasını da sağladı.

Aynı yüzyılda İngiliz arkeolog John Frere, taştan yapılmış aygıtlarla soyu tükenmiş bazı hayvanların kemiklerini bir arada buldu. Frere, bu aygıtları yapmış olan insanlar ile soyu tükenmiş hayvanların aynı dönemde yaşadıklarını gösterdi; ama hiç kimse, yeryüzünde on binlerce yıl önce yaşamış insanların olabileceğine inanmak istemedi. Daha sonra bu bilgi bilim adamlarınca da doğrulandı.

Antik Mısır yazısı olan hiyeroglifin 1822'de arkeologlar ve yazı uzmanları tarafından çözülmesi, arkeoloji için bir dönüm noktası oldu. Hiyeroglifin çözülmesinde kilit rol oynayan Rosetta Taşı’nda aynı sözcükler hem hiyeroglif hem de Antik Yunan yazısı ve başka bir tür Mısır yazısıyla yinelenmişti. Bu gelişme çok sayıda arkeoloğun Mısır'a ilgi göstermesine yol açtı. Yapılan kazılarla Antik Mısır’daki yaşama ilişkin yeni bilgilere ulaşıldı. Arkeolojinin en önemli buluşlarından olan Rosetta Taşı, günümüzde Londra'da British Müzesi'nde sergilenmektedir.

eser_d5bc0be6deffee1d5df7ce21cc0646bf.jpg

Tarihler ve Çağlar

Arkeologların yapması gereken en önemli işlerden biri, ulaştıkları buluntuların hangi dönemden kaldığını saptamaktır. Bu buluntular arasında ele geçen yazılı belgeler, bu işi kolaylaştırır; ama yazılı bir belge yoksa, örneğin binlerce yıl öncesinden kaldığı tahmin edilen bir eşyanın kesin yapım tarihini bulmak çok zordur. Arkeolojinin eski yerleşmeleri ve buluntuları tarihlendirmede yararlandığı yazılı tarih öncesi dönemleri, ilk kez Danimarkalı bir arkeolog sınıflandırmıştır. Bu yazılı tarih öncesi dönem, Prehistorya ya da Tarihöncesi olarak adlandırılır. İnsanların çok sert bir taş olan çakmak taşından alet ve silah yaptıkları ilk dönem Taş Devri'dir. Alet ve silahların tunçtan yapıldığı bir sonraki döneme Tunç Çağı denmiştir. Demirin kullanılmaya başlandığı son dönemse Demir Çağı olarak adlandırılır. Çağdaş arkeologlar bu üç çağı da kendi içinde daha kısa süreli dönemlere ayırırlar.

Bir arkeolog, ortaya çıkardığı aygıtların hangi çağdan kaldığını saptasa bile bu aygıtların yapıldıkları tarihe ilişkin bilgi edinmesi her zaman kolay olmaz; çünkü bir bölgede yaşayan insanlar taştan aygıtlar kullanırken aynı dönemde başka bir bölgede insanların tunçtan aygıtlar kullandığı bilinmektedir.