Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

JÖN KÜRTLER VE DEDEMİZ AHMED İ H\u00c2Nİ

JÖN KÜRTLER VE DEDEMİZ AHMED İ H\u00c2Nİ
06 Mart 2016 14:06:00

"Ülkemde yine neler oluyor?" Demenin sıradanlaştığı kadar, "Ülkeme bir şey olmaz." Demenin milli heyecan olduğu bir memleketteyiz...Anadolu'lu, "dünyanın şefkatli anası" olmaktan kaynaklanan ve yitirmemeye çabaladığımız safiyete rağmen, yazılan, yönetilen küresel kıyametten ve alametleri olan yerel entrikalardan, vizyona yenice girmiş bir filmin künyesinden haberdar olur gibi haberdarız. Firavun'ların çağdaş kırıkları fani düzenlerinin devamı; belki biraz daha fena bulması için yine ayaklandılar. Kıyamdan kıyama fark var. Terör ithalatında, kuklalı barışa el koymada, tüfek/savaş icadında ve bütün bunların sonucu ortaya çıkan dünya kadar meselenin yanında özellikle mülteci sorununda, -hayvanlara gösterdikleri belgesel tatlı olağanüstü itina dışında- hemen her konuda insanlıkları baş aşağı geliyor. İnsanın soyluluğunun kıyımındalar. İyiliğin soykırımında...

Bu süreçte bir tercih olarak ezikliğin, kanmanın, algı sazanlığının, alçak menfaatperestliğin, piyonun, kuklanın, hainin soysuzluğu hiç masum değil elbette. Onun da başı aşağı düşüyor kıytırık menfaatler pazarında...

Geçenlerde bir programda, toparlayıcı rolü olduğu sanılan fakat gerçekte nifak/ayrımcılık yayan, "Türkün Türk'ten başka dostu yoktur!" sözünün tarihe ve güne bakıldığında ne de anlamsız olduğu ve onun yerine -İyinin iyiden başka dostunun olmadığı- hakikati vurgulanıyordu. Hadi tarih tarihte kalsın, yaşadığımız günler kötü Türklerin, iyi Türklere daima düşman olduğunu bize gösteriyor. Gerçek şu ki; kötü Kürtler iyi Kürtler'e, kötü Ermeniler iyi Ermeniler'e, Kötü Araplar iyi Araplar'a düşmanlık yapıyor. Yani her ırkın kötüleri, o ırkın iyilerine düşmanlık yapıyor. Dolayısıyla bütün iyiler kendi aralarında bir dost, hakiki bir sülale. Artık bir daha anlayalım ve unutmayalım. Hep böyle oluyor. İyilerin yeterince "ol"mayışında kötüler varlık buluyor. Bu ezeli "olum-kalım" savaşı "ölüm-kalım" savaşını ebedileştiriyor.

Mamafih hatıra defterimizde, İttihat ve Terakki'nin pek meşru kalkışmasında, malum ihanetlerin yanı sıra jönlükleriyle meşhur Türklerimiz mevcuttur. Kimileri için, öz memleketinde mevcut yanlışların ıslahıyla haklı başrollerde olmak varken, nasıl bir sarhoşlukla figüranlığı tercih edebildiler dediğimiz. Değişen bir şey yok. Aynı zihniyet zafiyete düşen farklı milletlerden seçtiği, ikna edilmiş figürlerle sahne almaya devam ediyor. Şimdi bir de Jön Kürtler'imiz var. Biliriz ki başrol edaları etkileyici ve neredeyse umut olmuşlarsa da, yarın bir gün isimleri hatırlanmayacak birer figürandırlar. Anlamadığımız şey; zaten çilekeş olan halkına bu kadar yabancılaşma, kin ve hınç besleme, ihanetlere koşmanın ne menem bir menfaat ile mübadele edilebildiğidir. Öyle ki; Ankara'daki terör saldırısında yer alan teröristin taziyesine bile gidilebiliyor bu jönlükte. Ülkenin Başbakanının söylediği gibi; "Bir caninin taziye ziyaretine gitmek; bütün insanlığı katleden birini kutsamaktır." Terörü meşrulaştırma çabasında bu kadar ileri gidilebilmesi daha gözü kara bir jönlüğün olduğunu düşündürüyor.

Büyük insan sülalesinin her soyunun soylusu da var, soysuzu da...Olur. Olacak illa. Pekala ne yapacağız? Her sülalenin gelmişinde, geçmişinde övülesi soylularına baksak bir parça insan olur muyuz? Olanlarımıza, olgunlarımıza bakarak, insan olmayı öğrenir miyiz? Jön Türklüğü, Jön Kürtlüğü bir kenara bırakıp soyumuzun sopumuzun, dürüst ve erdemli insanlık sülalelerimizin has insanları olabilir miyiz?

Ahmed i Hani (1650-1707) gibi mesela. Üç yüz yılı aşkındır tam karşılığını bulamamış, değeri bilinmemiş olan o yalnız insan...Ne has bir insan, ne delikanlı bir Kürt'tür o! Hassaten kendi milletinin ve insanlığın yüz akı...

Mem u Zin adlı evrensel bir esere de sahip olan Ahmed i Hani'nin Divanında, içlerinde on dörtlükle yazılmış Çar Kuşe/ Çehar Guşe adıyla bir şiir yer alıyor. Her bir mısraı dört ayrı dilde; Arapça, Farsça, Türkçe ve Kürtçe olan Rubai'nin ilk dörtlüğü şöyle;

Fate Umri Fi hevake Ya Hayale Külli hal (Arapça)

(Ömrüm senin aşkında tükendi ey her zamanın hayali)

u00c2h u nalem her demem ez Firaket mah u Sal (Farsça)

(Aylarca ve yıllarca "ah!" diyerek, senin ayrılığından inliyorum)

Ger benim kanım dilersen çoktan olmuştur helal (Türkçe)

Din u ebter bum ji aşqu00e9 min ne aql u kemal. (Kürtçe)

(Aşktan deli-divane oldum, aklım ve gücüm kalmadı)

Önce din dili, ardından edebiyat dili, ardından hayat dili ve derken ana dil...

Çar Kuşe; harap olmuş kitap kapaklarının dört köşesine geçirilen meşin eklere verilen ad olmasıyla, anlamsız ayrılıklardan harap olmuş milletlerin dört bir köşesine geçirilen sağlam ilkelere, birlik ve beraberliğe, ortak değerlere, Tevhid'e yorumlanabilir. Dört bucak anlamına gelen bu tamlama ve sanatın evrenselliğinin temsili olan bu mülemma, Ahmed i Hani'nin gönül maharetiyle dünyanın dört bucağını bir köşede buluşturmuş. Ahmed i Hani, mülemmasında varlığı anlamlandırma aracımız olan dünya dillerini, farklı kültürleri, hayatları bir araya getirmiş. Birbirimizi anlamaya gayret edersek muhakkak anlaşabiliriz, dil ve aslında gönül birlik köprüsüdür dercesine. Üstelik kendi ana dilini, gönlünü tevazu ile en alt satıra koyarak üst insan olmanın örneğini vermiş...Kendi milletine ve herkese alçak gönüllülüğü, birliğe, tevhide giden o incelik yolunu gösteren bir şair olmuş. Diğer eserlerinde yaşadığı zamanın bilginlerinin aristokrat geleneğinin aksine, eserlerini Arapça ve Farsça değil, kendi anadilinde kaleme almışsa da, bu şiirinde coğrafyanın ve kültürün dört bucağını bir uca getirmiş.

Her millet düştüğü yerinden, kendi yerli kültüründen daha iyi ayağa kalkar. Bu soylu ayaklanmalar, kıyam etmeler, dirilmeler, hareketlenmeler, soysuz ayaklanmaları, haksız ve yersiz siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel kıyametleri bastırabilir.

Haksız menfaatlerinin tatminsizliği için yeni yeryüzü cennetleri kurmak isteniyor ve bunun için algı krallıklarından kafatasımıza subliminal mesaj serumu veriliyor. Sonra şiddet ve terör. En sonunda ise duruma o en büyük erdemimiz olacakken, en büyük zaafımız olmaya düşürülen barış adı altında savaşlara, yani keyiflerince kopartılan kıyametlere yürüyorlar. Böylece en başında ve en sonunda, her zaman, yeryüzünde, insan ırkı ikiye ayrılıyor. İyiler ve kötüler.

Barışımı, kardeşliğimi, huzurumu, düzenimi, benim bahçemi, benim evimi, benim çitlerimi; yani benim cennetimi yakıp yıkıyorlar. Kürt kardeşimle ve diğer kardeşlerimle arama giriyor yedi kat el, yedi kat yabancı...

Halbuki Ahmed i Hani bizden. Biz Ahmed i Hani'deniz. Sadece İslam/barış ve esenlik dininden olmakla değil, insan olmak, iyi insan olmakla aynı düşünceden, aynı hayattanız.

Her millet iyisine sahip çıkmalı ve daha evvel kıymetini bilmediği değerlerinin yüzüne-özüne yeniden bakmalı. Yeni vicdani kalkınmalar ve ihtimal ki hakiki birlik, beraberlikler, insanlık tarihinin evrensel iyide ve güzelde buluşma geçmişinden güncellenebilir.

Hayatımız neden bu şiir gibi olmasın? Bir şiir gibi yaşanacak dünya günlerinde neden Arabı, Acemi, Türkü, Kürdü ve her iyi insan bir arada mutlu mesut yaşamasın? Sorusunu sorduran bir tatlı isyan dolanıyor içimizde.

Cevap yine Ahmed i Hani'den:

"Ne yapayım ki pazar kesattır, durgundur

Değerli kumaşın hiçbir müşterisi yoktur."